|
"Milleti kendi haline bırakın"

Bir zat 1932 inkılapları sırasında Mustafa Kemal Atatürk''e hitaben bir mektup yazar ve der ki:

- Sevgili Paşamız! Yüksek vasıflarını pek iyi bildiğiniz Türk milleti, İstiklal Savaşı''nda ne istedinizse size verdi: para istedin, varını yoğunu bezletti; can istedin, en kıymetli evladını verdi; fedakârlık istedin, kadınlar omuzlarında cephane taşıdı. Bu millet, vatan uğrunda, istiklal uğrunda herşeyi verdi. Gene verir. Ancak birşeyini veremez Paşam! O da göğsündeki imanıdır. Bu millet, bu imanla dünyaya meydan okudu. Dünyanın en muazzam orduları bu imanı yıkamadı.

Bir gece sofrasında keyifler yerinde olduğu bir sırada Atatürk bu mektubu orada hazır bulunanlardan birine verir, açıktan okutur. Orada hazır bulunanların hepsi korkarak lâl u ebkem kalırlar. Fakat Atatürk hiç çekinmeden, tereddüt etmeden "Bu adamın yazdığı doğrudur" der ve derhal emir verir:

- Milleti kendi haline bırakın, Kur''anını Arapça okusun, ibadetini dininin, Kur''anının lisanıyla yapsın! (Eşref Edip, Kara Kitap, s. 110, İstanbul, 1967)

Her düşüncenin bir sahibi vardır ama...

Gazetemizin en çok okunan köşelerinden birinin de "künye" olduğunu biliyor muydunuz? "Sahibi" diye başlayıp, müdürler, editörler, bürolarla devam eden ve baskı-dağıtım ile son bulan gazetemizin künyesi, kimi köşelerden daha çok ilgi çekiyor galiba.

Bu hükme varmamızı sağlayacak çok çeşitli durumlarla karşılaştığımızı söylesem, "Ne gibi?" diyeceksiniz veya "Nasıl yani?" diye soracaksınız. Hiçbir şey söylemeseniz bile, içinizden merak edeceğinizden eminim. O yüzden, açıklamam gerekiyor.

Birkaç gün öncesine kadar, yıllardır birlikte çalışmaktan dolayı mutluluk duyduğum Hamit Can künyede yer alıyordu. Bir dönem Kültür-Sanat, son dönemde de "Düşünce" editörü olarak. Düşünce Günlüğü sayfası "Bu kadar yazıyı kim okur birader?" denerek kaldırıldıktan sonra da künye değişmedi.

Hamit Can başka sayfaların editörlüğünü üstlenmişti ve değişiklik yapmaya gerek yoktu, zira Hamit ağabeyimiz "düşünceli" adamdı.

Özel işlerinin çokluğu ve başında bulunması gerektiğinden, geçen hafta gazeteden ayrıldı. Birkaç gün önce uğrayıp veda edeceği sırada, Şanlıurfa''dan bir telefon gelmiş kendisine. Bir okurumuz, gazetenin üst yönetimini ilgilendiren bir konuda tepkilerini dile getiriyor ve protesto ettiğini bildiriyormuş.

Hamit Can, o konu ile ilgili olmadığını anlatmaya ve kiminle konuşabileceğini söylemeye çalışsa da okurumuz ısrarla konuşmaya devam ediyormuş.

Söz bitince, Hamit Can aynı sözleri tekrar etmiş. "Bakın, benim bu bahsettiğiniz konuyla hiçbir alakam yok, siz filancayı arayın."

- İyi ama, gazetenin künyesinde "Düşünce: Hamit Can" yazıyor.

- Evet, yazıyor. Ne var bunda?

- Yani bu düşünce sizin düşünceniz değil mi?

Ne zaman memleket yararına, hayırlı birşeyler yapmaya kalksak, birileri karşımıza engels çıkarıyor!

Dalgaları saymak

Sevgili dostumuz Serdar (soyadının Yegül olduğunu artık biliyorsunuzdur sanırım) şu fıkrayı gönderdi:

Adamın biri sahilde oturmuş, denizi seyrediyormuş. Oradan geçen biri sormuş:

- Hemşerim ne yapıyorsun?

- Dalgaları sayıyorum.

- Peki şimdiye kadar kaç dalga oldu?

- Geçen geçti, gelen bir!

Dünya yuvarlak olmasaydı keşke!

İzmit ve Atina''dan sonra depremin istikameti şöyle olabilir: İtalya, İspanya, Amerika, Japonya, Hindistan, İran, Türkiye... Eyvah!.. Yine deprem geliyor!..

ALİ BABA diyor ki...
Solcular

O zamanlar (1968) her solcu, "hacı" olabilmek için 6. Filo''yu taşlamaya koşuyordu.

Şimdilerde ise, MHP''li Osman Durmuş''a yükleniyorlar: "6. Filo''ya niçin izin vermedin?" diye! Bu solcuların kıblesi sahiden çok değişmiş arkadaş!..

Yürüten yürütene

Bu memlekette hakimler bugüne kadar kaç defa "Yürütmeyi durdurma" kararı aldılar ama kimsenin aldırdığı yok! Yine bir yolunu bulan, "yürütmeye" devam ediyor. Ülkeyi bunların elinden yok mudur kurtaracak!..

Hata

Skandallara sebep olan YÖK Başkanı, istifa edeceği yerde "YÖK'' te hata yok" diye açıklama yapıyor.

Hata yok öyle mi?

Doğrusu "Hata YÖK" aslında.

(Karga)



25 yıl önce
"Milleti kendi haline bırakın"
Gerçekçi tercih!
Diren Kobane!
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı