|
Yalan makinesi

Mustafa Kemal, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, İngiliz Kemal, Semerci Kemal, Simitçi Kemal, Küfeci Kemal, Tamirci Kemal…



Bizim Kemal'imiz boldur.



Şimdi bunlara bir yenisi eklendi.



Yalancı Kemal.



*


Ülke tv'de Turgay Güler, her programda, Bay Kemal'e selam çaktı, yayına gelmesi için davette bulundu.



Hatta o kadar ısrar etti ki bulunduğu yerden kanalın kapısına kadar, oradan stüdyoya kadar halı döşeyecek sandım.



Yeter ki gelsin.



Lütfen dedi, çok rica ediyorum dedi, gel konuşalım dedi.



İstersen hiç soru sormayalım, ne istersen onu anlat dedi.



Abarttı. O kadar abarttı ki, dilinde tüy bitmiş olsa gerek.



Ekran karşısındakiler, o ısrar karşısında “Artık bu kadar da olmaz. Gelmiyorsa gelmesin” demeye başladı.



Her programda söyledi Turgay.



Bir iki defa değil, usulen değil, ağzının ucuyla değil; ciddiyetle.



Hiç tınmadı Kemal.



Cevap vermedi.



Gelmedi.



*


Şimdi çıkmış başka bir kanalda “Ben o kanallara da çıkmak isterim. Ama kabul ettiremedik” diye konuşuyor.



Yalan söylüyor.



Haysiyetli bir adamın yapacağı iş böyle olmaz.



O artık yalancı Kemal.



*


Tek yalanı bu değil tabii.



Referandum kampanyası boyunca tek doğruyu dili sürçtüğü zaman söyledi.



“Evet demenin haysiyeti vardır” gibi bir cümle kurdu, onu da iki saniye sonra değiştirdi.



Cumhurbaşkanı seçilecek kişinin yetkileri hakkında yalan söyledi.



Anayasa değişikliği maddeleri hakkında yalan söyledi.



Her birini çarpıttı.



Halkı salak yerine koydu.



“Muhtarlıkları kapatacak, lokantaları kapatacak, arazilere el koyacak” diye aklın, mantığın sınırlarını zorladı.



Elinde Fetöcü vekillerin listesi olduğunu söyledi.



Açıkla, dendiğinde kem küm etti.



Birkaç isim ver, dendiğinde, hık mık etti.



Israrlar karşısında, tın tın etti.



Ne listeyi açıkladı, ne isim verdi.



*


Kemal'in bugüne kadar söylediği yalanlar, birer kâğıda yasılsa ve üst üste koyulsa, boyunu aşar.



O kadar çok.



Dünya bu kadar yalanı kaldırmaz.



Daha ilk günden değil, göreve gelmesinin öncesinden itibaren yalan söylüyor.



Genel başkanlığa aday olmadığını açıkladıktan kısa bir süre sonra çıktı aday oldu.



Sonra arkası çorap söküğü gibi geldi.



Durmak bilmiyor.



Yalan makinesi mübarek.



Adamları da kendi gibi.



Tam anlamıyla yarış içindeler; yalan yarışı, hakaret yarışı.



Millete hakaret etmekten başka bildikleri yok.



Benim böyle bir liderim olsa, gider köprüden atarım.



Ya onu, ya kendimi.



*


Geçen hafta Hüsnü diye biri çıktı, evet diyenleri İzmir'den denize dökmekten bahsetti.



Cevabını aldıktan sonra kıvırmaya başladı.



Sandıktan yüzde 60-65 oranında hayır çıkacağını iddia etti.



Gel bahse girelim dedim, kabul etmedi.



Hüsnü'ye en güzel cevabı Hasan Öztürk verdi.



“Ulan” diyerek söze başlayan Hüsnü'ye cevaben, “Ulan Hüsnü” diye başladı, “Mustafa Kemal'in askeriyiz diyorsun ya, Mustafa Kemal'in askeri benim; benim dedemdi. 11 yıl cepheden cepheye koşan Hasan Çavuş'tu. Ey ulan, sen devrimciyim diyorsun, emperyalistlerle mücadeleden bahsediyorsun. Bugüne kadar emperyalistlerle nasıl mücadele ettin, ne yaptın? Çık açıkla” dedi.



*


Hasan Öztürk'ün tarihe geçen bu sözleri tek kelimelik bile karşılık bulmadı.



Çünkü söyleyecek doğru dürüst sözleri yok.



Yalancının adamı yalancı, müfterinin adamı müfteri, edepsizin adamı edepsiz…


#Anayasa referandumu
#16 Nisan 2017
#Hasan Öztürk
#FETÖ
7 yıl önce
Yalan makinesi
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle