|
İslamcılar artık batıya mı emanet?

Meslektaşlarım bana neden diğer köktendinciler gibi sakal bırakmadığımı soruyorlar."

Bu serzeniş, İslâmî hareketler üzerine yaptığı objektif çalışmalarla tanınan uluslararası ilişkiler profesörü John Esposito''ya ait. Dini cemaatlere tarafsız bir şekilde yaklaşmak çoğu Batılını harcı değil. Yukarıda sergilenen tavır, bilim adamı vasfının dahi kimseyi önyargıdan kurtaramadığının ispatı. Dini içerikli hareketlerle aynı toplumsal zemini paylaşan siyasiler, gazeteciler, askerler ve halk, söz konusu önyargıdan çok daha fazla nasipleniyor.

Batı, özellikle 1970''lerden itibaren kendi içinde benimsediği insan hakları ve demokratikleşme temayülünü, çevre ülkelerin gündeminden uzun süre uzak tuttu. Birçok ülkede diktatörlükleri desteklerken, Türkiye gibi ülkelerde de kontrollü demokrasi denemeleri yapılmasını öngördü. Türkiye''nin 70''li yıllarda yaşadığı tecrübe, 80''lerde diğer müslüman ülkelerde de kısmî değişikliklerle uygulamaya kondu.

"Köktendinci" Esposito''ya göre, bu aşamada İslâmî örgütler, temsil gücü olmayan marjinal gruplar olarak tavsif ediliyordu. Bu yüzden bu grupların büyük çoğunluğu, sistem dışında çalışmayı tercih ediyor ve radikal bir söylem benimsiyorlardı. Böylece tanımları icabı, sistem karşıtı sayılarak, "bastırılmalarına" göz yumuluyordu.

Ancak son on yılda gerek Türkiye''de, gerekse diğer İslâm ülkelerinde İslâmi hareketlerin demokratik seçimlerde aldıkları sonuçlar, bu hareketlerin hiç de marjinal olmadığını gösterdi. Cezayir''de yapılan seçimler sonucunda FİS''in, Türkiye''deyse Refah''ın aldıkları sonuçlar, birçok Ortadoğu ve Batılı hükümeti dehşete düşürdü. Batı''nın korkusu, her iki ülkede de atılan belli bazı adımlarla ertelendi.

Tepkinin görünür sebebi, İslâmî hareketlerin iktidara gelmek için demokrasiyi kullandıkları ve bir kere koltuğu kapınca demokrasiyi rafa kaldıracakları iddiasıydı. Biraz yüzeyi eşeleyince ortaya çıkan manzaranın çok daha farklı olduğu, bugün tescil edilmiş bir gerçek. İslâmcı hareketlerin demokratik yollarla yükselişini engelleyen çoğu askeri kaynaklı girişimlerin hepsi anti-demokratikti ve bu, Batıyı rahatsız etmiyordu. Bugün bütün Ortadoğu ülkelerinde demokratik söylemin içinin boş olmasının sebebi, Batı''nın bu iki yüzlü tavrıdır.

Esposito''ya göre, dikta tehdidi, dini öğretiden çok siyaset ve iktidardan, tarih ve siyasal kültürden kaynaklanıyor. Batılılaşma sevdası, demokrasinin garantisi olmuyor. Din adına ortaya çıkan rejimler de, İslâm''ın diktatörlüğü teşvik ettiğini göstermiyor.

Batı''nın İslâmî hareketlere karşı alerjisi, bunlarla nasıl çalışabileceğini kestirememesinden kaynaklanıyor. Ortadoğu üzerinde tesis ettiği menfaat yapısının bozulma tehlikesi, Batı''nın tutarsız tavırlar sergilemesine sebep oluyor. Yine de Batı, artık İslâmi hareketlere karşı farklı bir politika geliştiriyor. Zira, bütün baskıcı ve dayatmacı politikalara rağmen, dini duyarlılık giderek artan bir destek buluyor bu ülkelerde. Bu hareketlerin marjinalleşmesi, temelinde büyük bir halk desteği bulunması durumunda, Batı için çok daha tehlikeli olabilir. Görünen o ki, başta ABD olmak üzere Batı, İslâmi hareketlere karşı daha farklı bir politika izleyecek.

Refahyol döneminde Refahlı yönetici ve belediye başkanlarının ABD''de gördüklerine inandıkları itibar, buna yorulabilir. Bugün Refah''ın kapatılmasına ve Erdoğan''ın hapse atılmasına en büyük tepkiyi ABD''nin gösteriyor olması tesadüfî midir? Yoksa artık ABD kendisini İslâmcı siyasetçilerle işbirliğine mi alıştırıyor?

Ancak yine de İslâmcı siyasetçilerin destek aldıkları tabanın, henüz bu tür bir işbirliğine hazır olmadığı düşünülebilir. Herne kadar globalleşen değerler ve kültür karşısında, İslamcı değerler ve kültür artık aslî manasından çok şey kaybetmiş ve sadece şeklî bir farklılığa dönüşmüş ise de, dinî inanış hâlâ ciddi bir alternatif olarak var olmaya devam ediyor.

Son yazımızda bahsettiğimiz akıllı oyuncuların, ahmak oyunculara oynattığı baskı ve gevşeme politikasını, dînî duyguların sisteme alternatif olma özelliğini yok etme çabası olarak yorumlamak mümkündür.

Görünen o ki, ABD bugünlerde bir taraftan ezme politikasına yön verirken, diğer taraftan da eski işbirlikçileri pahasına dindar kesimden yeni işbirlikçiler oluşturma gayreti içinde.

Batı eninde sonunda Müslümanlarla çalışmayı kabul edecektir.

Bunun sonucunda İslâmın kazanacağını söylemek ise oldukça zor.

25 yıl önce
İslamcılar artık batıya mı emanet?
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!
Tarihin sonu ve ABD üniversiteleri