|
İsrail bunu hep yapıyor

Onsekiz Nisan bizim için önemli bir tarih. İnsan haklarının iç politika ve seçimler uğruna heba edilişinin tescili bu tarih. Hayır, 18 Nisan 1999''dan bahsetmiyorum. Benim söz konusu ettiğim, 18 Nisan 1996.

Bundan üç yıl önce İsrail''de yaza doğru yapılacak seçimler için bütün partiler birbirlerini kötüleme yarışının en hararetli noktasında iken, anketlerin aleyhine gittiğini gören dönemin başbakanı Şimon Perez, ani bir kararla Lübnan''a bir saldırı daha başlatmıştı. Açıklanan hedef Güney Lübnan''daki Hizbullah kamplarıydı. Gazap Üzümleri Operasyonu diye anılan bu harekat, hızlı ve acımasız oldu. 18 Nisan 1996 günü, İsrail işgali altındaki bölgenin birkaç kilometre dışında olan Kana''daki Birleşmiş Milletler''e ait mülteci kampı, İsrail jetleri tarafından İsrail askeri makamlarına göre "yanlışlıkla" imha edildi. Günün bilançosu yüzün üzerinde katledilmiş insandı. Batı''nın tepkisi, ucuz kınamalardan öteye geçmediyse de, İsrail operasyona son verdiğini açıkladı ve Hizbullah''la ateşkese razı oldu. Solcu Sharon''un seçim yatırımı rakibi sağcı Benjamin Netanyahu''nun işine yaradı; Sharon seçimi kaybetti, Lübnanlılar ve Filistinliler''se hayatlarını.

İsrail parlamentosu Knesset, geçen yılın aralık ayında erken seçim kararı alınca, Lübnan''da benzer bir gelişmenin yaşanacağı tedirginliği başgöstermişti. Nitekim Knesset üyesi İsrailli bir Arap olan Azmi Bişara, günler önceden, yaklaşan seçimlere yatırım yapmak amacıyla hükümette bulunan sağcı Likud Partisi''nin Lübnan''da büyük çaplı bir operasyona girişebileceği uyarısında bulunmuştu. Azmi Bişara''nın endişeleri haklı çıktı: İsrailliler''in 1978''den beridir işgal altında tuttukları Güney Lübnan''da artık sıradan sayılabilecek nitelikte çatışmalar ve İsrail ordusunun bir kısım Hıristiyan Lübnanlılar''dan teşkil ettiği Güney Lübnan Ordusu''yla irtibatlı bir generalin öldürülmesi bahane edilerek, Lübnanlılar geçtiğimiz pazar günü büyük bir hava bombardımanına tutuldular. İsrail''in hikayesi aynı tabii ki, fakat Lübnan Enformasyon Bakanı''na göre siviller de "Hizbullah kamplarına yönelik" bu harekatın kurbanı oldular.

Netanyahu''nun kabinesi azılı Arap düşmanlarıyla dolu. Savunma Bakanlığı''na yeni getirilen Moşe Arens de, Dışişleri Bakanı Ariel Şaron da aşırı sağcı tavırlarıyla tanınıyor. Ariel Şaron''u, Sabra ve Şatilla kamplarında 1982''nin Eylülü''nde yaşanan katliamların tezgahlayıcısı olarak hatırlayanınız vardır belki. Malumunuz, Mesut Yılmaz çetelerle bağlantısı olduğu iddiasıyla koltuğundan edilmeden önce, hafızalardan silinmeyecek bu katliamın yıldönümünde, tesadüf bu ya, gitmiş Yahudi Anıtı''na çelenk koymuştu. Sharon''un 1983''e kadar süren o operasyonu, Lübnan''da 20 bine yakın insanı hayatından etmişti. Aynı Sharon, şimdi de Netanyahu''nun fikir babalığını üstlenmiş durumda.

İsrail bunu hep yapıyor. Bizde de olduğu için pek yadırgamıyoruz ama, esasında dünyada ideoloji üzerine bina edilmiş çok az devlet var. İsrail de bunlardan biri. Bütün varlık sebebini, bulunduğu coğrafyadaki insanlara karşı düşmanlık besleme üzerine oturtmuş olan bir ülkeden bahsediyoruz. Üstelik laik ve dine karşı tahammülsüz bir Türkiye ile sıkı fıkı ilişkiler içinde olmasına rağmen, köktenci bir din devleti. Her ne kadar Lübnan''dan ve Golan Tepeleri''nden çekileceğini söyleyip dursa da, Arz-ı Mev''ûd diye düşlediği bölgenin sınırları Toroslar''a kadar uzanıyor. Böyle bir İsrail''de insan hayatının seçim malzemesi olarak kullanılması tabii bir şey.

İsrail, insanın kapsamının Yahudi milletinden çok daha geniş olduğunu anlamadığı ve süper güçleri parmağında oynattığı sürece, daha bunu pek çok kez yapacağa benziyor.


25 yıl önce
İsrail bunu hep yapıyor
İsrail ordusunun yabancı askerleri
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler