|
Yaşam odası insan yaşamından değerli…

Dünyanın önde gelen bakır üreticisi ülkelerinden olan Şili"de 2010"da yaşanan maden kazasını hatırlarsınız.

Kaza Şili"nin kuzeyindeki Copiapó"da, San Esteban Primera Madencilik Şirketi"ne ait olan San José Madeni"nde 5 Ağustos 2010"da yaşanmıştı. San Esteban Primera adı kötüye çıkmış bir şirketti, çünkü 2010 yılına kadarki son 12 yıl içinde 8 kişi şirketin madenlerinde ölmüştü. Şirket, 2004-2010 yılları arasında, iş güvenliği mevzuatlarına uymaması nedeniyle 42 kere ceza almıştı. Hatta maden, 2007"de hayatını kaybeden bir madencinin yakınları tarafından dava edildiği için bir süre kapatılmıştı.

Maden zaten mimli olduğu için, 2010"da göçük yaşandığında, yerin 700 metre altında mahsur kalan 33 madencinin hayatları için başlangıçta hiç kimsenin umudu yoktu. Firma kazayı yetkililere ancak beş saat sonra haber vermişti. Yetkililerin ilk tespitlerine göre, firma yeterli önlem almamış, jeolojik planlar dâhilinde hareket etmemişti. Öte yandan, bir türlü madencilerin durumuna ilişkin haber alınamıyordu. Çatıdan girilmeye çalışılmış ama çatı da çökmüştü. Şili Devlet Maden İşletmesi Codelco madencilik şirketinden keşif sondajı yapabilecek makineler getirilip alelacele sondaj yapılmaya başlandı.

Kazadan 17 gün sonra, 22 Ağustos"ta, madencilerin eğer yaşıyorlarsa mahsur kalmış olabilecekleri alana ulaşıldığında aşağı uzatılan boru yukarı çekildiğinde içinde "Hepimiz iyiyiz ve sığınaktayız, 33"ümüz de…" yazılı bir not ulaştırıldı. Kazadan önceki son altı ayda önce deprem ardından tsunami yaşamış Şili"de 33 madencinin hayatta olduğunu söyleyen bu not, tarifi zor bir sevinç ve umut dalgasına sebep oldu.

Devlet Bakanı Pinera ve Maden Bakanı Golborne madencileri kurtarmak için Almanya, Kanada, Avustralya, Güney Afrika, hatta NASA"dan yardım istedi. Teknik planların hepsi değerlendirildi ve en uygun plan hazırlandı. 69 gün sonra yaşam odasına sığınan 69 madenci yeryüzüne çıkmayı başardı. Madencilerin 69 gün hayatta kalmasını ve kurtarılmayı beklemesini sağlayan sığınak, yaşam (kaçış) odasından başka bir şey değildi.

250 bin dolara maliyetli olan bu oda, sığınanlara 30 gün boyunca yetecek gıda ve su, oksijen deposu, ilk yardım çantaları, karbondioksit temizleme filtreleri, elektrik için batarya sistemi sağlıyor.. Şili"nin adı kötüye çıkmış madencilik şirketi dahi böyle bir yaşam odası kurabiliyor ancak bizim "örnek gösterilen" madencilik şirketimizde böyle bir yapı maalesef bulunmuyormuş.

Soma"da yaşanan maden faciasından üç gün sonra ancak ortaya çıkan şirketin yönetim kurulu başkanı Alp Gürkan, bir yıl önce, olası bir kaza anında 500 işçinin hayatını kurtarabilecek yaşam odaları oluşturduklarını iddia etmiş. Hatta, Soma"da yapılanları, Merzifon"da satın aldığı ocaklarda yapacakları yeniliklere örnek göstermiş. Cuma günkü basın toplantısında Gürkan, "Yaşam odası kapatılmıştı. Yenisi hazırlanıyordu," dedi ancak haberlere yansıyan görüntülerden anladığımız, kapatılmış olan o odalara da yaşam odası demek pek mümkün değil.

Türkiye"de yasalara göre yaşam odası kurma zorunluluğu açıkça ifade edilmediği için, işletmeler bu "maliyet"e girmek istemiyor. AB ile uyum sürecinde düzenlenen, maden işletmelerinde iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin yönetmelik bunu zorunlu hale getiriyor ama Türkiye"deki madenlerin sadece dördü tarafından uygulanmış.

İnsan canı bizde ucuz. Risk almayı da seviyoruz. Asansörü bozulsa yaptırmaz, arabasını vakti gelince baktırmaz, bununla da övünürüz. Ancak kendi hayatımızı kolay riske edebilsek bile, başkalarının sorumluluğunu aldığımız yerde buna tahammül edilmemeli. Gel gör ki, daha üçüncü gün dolmadan, almış işverenlerimizi bir telaş. "Yüreğimiz yanıyor ama n"olur, iş güvenliği mevzuatlarını çok sıkılaştırıp bizi iş yapamaz hale (kişi burada "kar edemez" demek istiyor) getirmeyin." diye ufak ufak ön almaya başlamışlar. Ders almak için daha kaç tecrübe gerekecek?

Yusuf Yerkel konusu…

Soma faciasını, alışageldiğimiz ve tahmin ettiğimiz üzere, hükümet karşıtı protestolar zincirinin son halkası haline getirmeye çalışan çevreler malum, şaşırtmadılar. Bu provokasyonlardan birinin sonucunda darp edildiği ve ağır hakaretlere maruz kaldığı söylenen Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel"in iki kolluk görevlisi arasında yerdeki bir kişiye tekme attığına dair görüntüler maden faciasının da önüne geçti ve uluslararası medyanın da birinci sayfalarını süsledi. Velev ki Yusuf Yerkel haklıydı, o tekme yüzünden haksız pozisyona düştü. Ona edilen hakaretleri, hatta darp girişimini dahi yutması gerekirdi. Zira orada Yusuf Yerkel olarak değil, devletin temsilcisi olarak bulunuyordu. Keşke yapmasaydı, şimdi gereğini yapmalı.

10 yıl önce
Yaşam odası insan yaşamından değerli…
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!