|
ABD notları -1
Birkaç gündür Washington’dayım. Bazılarının buraya geldiğimi duyunca şakayla karışık
“Düşman topraklara mı gittin?”
demesi aslında boşuna değil. Zira dönem dönem ve son yıllarda gitgide daha da kötüleşen Türkiye-ABD ilişkilerinin muhtemelen en kötü zamanlarını yaşıyoruz.

Türkiye’den bakınca ilişkilerin bu noktaya gelmesinin iki temel sebebe dayandığı değerlendirmesi yapılıyor:
FETÖ ve PKK’ya verilen destek
. Buradan da yüzeysel olarak baktığınızda benzeri bir okumayı yapmak mümkün. Tabi, Amerika’da yıllardır süren karalama propagandalarının bir sonucu olarak bu noktaya gelinmesinin nedeninin Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu ifade eden bilinçli ya da bilinçsiz çok sayıda sesi duymazdan gelirsek...
Ama gerçekten de ikili ilişkilerinin bu noktaya gelmesinin nedeni ABD’nin PKK ve FETÖ’ye verdiği destek mi
yoksa daha derinlerde yatan başka bir sebep mi var?

Burada görüştüğüm bir düşünce kuruluşu direktörüne bu soruyu yönelttiğimde yaptığı bir benzetmeyi alıntılamak isterim: ABD ve Türkiye arasında bugün yaşananlar, boşanmaya her geçen gün biraz daha yaklaşan bir çifti andırıyor.

Doğruya doğru, Soğuk Savaş döneminde karşılıklı çıkarların örtüşmesiyle yapılan mantık evliliği, başladığı günden beri çeşitli badireler yaşadı. Johnson mektubu, Kıbrıs Barış Harekatı nedeniyle Türkiye’ye uygulanan silah ambargosu gibi... Ama her şeye rağmen, Sovyet tehdidi devam ettikçe bu sorunlu evlilik yürütülmeye çalışıldı. Ta ki, Soğuk Savaş’ın bitimine kadar. Soğuk Savaş sonrası dönemde bu çıkar evliliğini gerektiren koşullar ortadan kalktığı için, bir süredir bu birlikteliği devam ettirmenin yolları aranıyor. Bu arayış sürecinde özellikle Washington’ın iyi niyetli, açık ve yapıcı davrandığını düşünmek zor. Tıpkı evlilik dönemindeki gibi, baskıcı, zorba ve
“Ben ne dersem o olur”
diye dayatan taraf olmayı sürdürmek isterken aynı zamanda paronayaklaşıyor: Eşini takip ettirmek için detektif tutuyor, evine ajanlar yerleştiriyor, Türkiye için tehdit olan gruplarla yakınlık kuruyor ve kurduğu baskıyı sürdürmek istiyor. Türkiye ise buna direniyor ve eğer bu yolda devam edilecekse karşılıklı saygıya dayalı bir ilişkinin kurulması için gereken adımların atılmasını istiyor;
“Artık eskisi gibi gitmez, gidemez”
diyor.
O zaman,
FETÖ ve PKK’ya verilen ABD-Türkiye arasındaki ilişkilerin kötüye gitmesinde bir sebep değil, sonuç olduğunu
söylersek daha doğru bir okuma yapabiliriz.

Tıpkı bu sebep-sonuç ilişkisi gibi, ABD’nin PKK’ya verdiği destekle ne amaçladığını, iplerin Suriye’de nasıl ve neden kopma noktasına geldiğini, FETÖ’ye açılan alanın ve sağlanan imkanların altında yatanları ne kadar doğru okuyoruz? Trump’ın yerleşik düzenle verdiği kavgadan sıklıkla bahsediyoruz. Türkiye’de Afrin’e yönelik Zeytin Dalı Harekatı ve Trump’la Erdoğan arasındaki telefon görüşmesinden sonra Beyaz Saray’ın basın bültenine yazdıkları değerlendirilirken, bu konular burada Amerikan televizyonlarında, pek de yer bulmuyor. Varsa yoksa Trump’ın Müller’e ifade verip vermeyeceği, Davos’ta ne söyleyip söylemediği... Geçen yıl ilk baharda buraya geldiğimde de durum böyleydi, bugün de öyle. Gözü Trump’tan başka hiçbir şey görmeyen Amerikan medyası, öyle görünüyor ki, savaşlarını sıraya koymuş ve tüm önceliğini Trump’tan kurtulmaya vermiş görünüyor.

Bu iç kavga ve yol açtığı dikkat dağınıklığı şu anda Türkiye’nin avantajına. Peki biz Trump konusunu ne kadar iyi okuyoruz? Türkiye’de de Trump karşıtlığı Suudi Arabistan ve İsrail’le yakınlaşması, Suriye’de verdiği sözleri tutmaması, Kudüs kararı gibi nedenlerle artıyor. Ancak örneğin burada yerleşik düzenin kafaya koyduğu şekilde Trump’ı görevi kötüye kullanma suçlamasıyla koltuğundan etmeyi başarması durumunda yerine gelecek olan
Başkan Yardımcısı Mike Penc
e’i ne kadar tanıyoruz? Trump yaptıkları ve yapmadıklarıyla eleştiriyi fazlasıyla hak ediyor olabilir ve burada pek çok kişinin söylediği gibi
“kafası siyasete çalışmıyor
” da olabilir; bunu biz de hala bir işadamı gibi davranmasından anlayabiliyoruz. Ancak bulunduğu yeri Evangelistlere borçlu olan Mike Pence’in sıkı bir ideolog olduğunu ne kadar biliyoruz? Onun nasıl bir başkan olacağını ve Orta Doğu’da nelere yol açacağını ölçebiliyor muyuz?

Peki ABD’deki FETÖ tehdidini ne kadar iyi anlayabiliyoruz? ABD’de Gülencilerin Türkiye’yi karalama kampanyalarını, ABD’nin Fethullah Gülen’i Türkiye’ye iade etmeyişini, Washington’daki lobi faaliyetlerini ve Halkbank davasının buraya taşınması üzerinden FETÖ’ye verilen açık çeki görüyor, çok öfkeleniyoruz. Ancak ABD’deki eyalet yapısını ve sistemin nasıl işlediğini iyi analiz etmediğimizde yaptığımız yorumlar eksik kalabilir.

Örneğin sadece ABD’de sayısı 175 civarında olan FETÖ okullarının tek amacı terör örgütünün aktivitelerini finanse etmek midir? Dile kolay, en az 150 milyar dolarlık etki alanına sahip bir terör yapılanması, bir suç imparatorluğu var karşımızda. Ama bunun yanı sıra, bugün kapatılması için devlet bazında tüm dünyada çalışma yürütülen FETÖ okullarının, en basit haliyle bile Türkiye karşıtı bir kara propaganda makinesi gibi çalıştığını tahmin etmek de güç değil.
Türkiye’de her şeyin okullarla, dershanelerle başladığını, bu okulların sadece örgütün finansmanını sağlamak için değil, aynı zamanda devlete sızması için yetiştirilecek adamların eğitim merkezleri olduğunu en iyi biz biliyoruz.
Örneğin bu okullarda, Türkiye’de olduğu gibi
‘abilik yapılanması’
var mı? Bu okullarda hangi öğrenciler, hangi aileler hedef alınıyor? Mezunlarla okul sonrası ilişki yürütülüyor mu tıpkı Türkiye’deki gibi? Yine Türkiye’deki gibi beyinlerini yıkıyorlar mı gençlerin? işe yerleştirme gibi faaliyetler yürütülüyor mu bu ülkelerde de? Ve bu okullarla, bu çocuklarla ne yapmayı amaçlıyorlar?

Bu yazı bir girizgah olsun. İlerleyen günlerde buradan devam edeceğim inşallah. Zira Sun Tzu’nun dediği gibi düşmanını ve kendini tanıyanlar için zafer muhakkaktır. kendini tanıyıp düşmanını tanımayanlar için zafer gibi görünenin ardından gelen bir yenilgi vardır. Ne kendini ne düşmanını tanıyanlar içinse yenilgi kaçınılmazdır.

#Türkiye
#ABD
#Batı
#Müttefik
6 yıl önce
ABD notları -1
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle