|
Anasından doğduğuna pişman etme hakkı
Selahattin Demirtaş, dün müthiş bir 'sağduyu' örneği daha gösterdi ve bıkmadan usanmadan tekrarladığı 'barış' çağrısını yineledi: “ Size, evinizi, işyerinizi, partinizi yakmaya yıkmaya çalışanlara karşılık vermeniz hakkınızdır, onları anasından doğduğuna pişman edin.”

Barış, barış olalı böyle zulüm görmemişti, meşru müdafaa hakkının da anlamını yitirip saçmasapan bir kelime kalabalığına dönüşmesi bugüne nasipmiş. Kardeşlik, barış, özgürlük, demokrasi, hak ve hukuk gibi onlarca kelimenin hunharca içinin boşaltıldığını, anarşinin ve terörün meşrulaştırılması için mızrakların ucuna takılan birer kelime kalkanı haline getirildiği zamanlarda, bir yandan iç savaş çağrısı yapıp bir yandan 'barış istiyoruz' demek, yakıp yıkıp kırıp döken ve aralıksız kan akıtan terör örgütlerine sırtını yasladığını alenen açıklarken “biz yapmadık, savaş yaptı” diyerek karşı tarafı suçlamak ama öte yandan yabancı medyaya 'iç savaş veriyoruz' şeklinde açıklamalarda bulunmak bir rutin haline geldi artık.

Birazcık aklı çalışan herkes neyin ne olduğunu görüyor, kimin neyin peşinde anlayabiliyor. Hain bir pusudan önce, “İşte Erdoğan'ın sarayının ordusu ve polisi de. Yenildiler, yine yenilecekler” şeklinde konuşup, şehit haberlerinden sonra ortaya karışık 'Saray'lı, '400 vekil'li bir ton cümle sarf ederek 'silahlar sussun' demek hiçbir şey ifade etmiyor.

PKK 20 Temmuz'dan beri 113 asker ve polis öldürdü. Bu hafta Dağlıca ve Iğdır'dan gelen şehit haberleri, “ben de bu ülkenin insanıyım” diyen herkesi kahretti. Buna rağmen, Devlet Bahçeli'nin kendisinin 180 derece karşısında bulunan Demirtaş'la aynı ifadeleri kullanarak 'Saray'lı, '400 vekil'li köpürtmelerle, yine Demirtaş'ın yaptığının aynısını yaparak hedef saptırmasını millet görüyor. Ve sağduyu sahibi insanlar, sokağa çıkıp protesto hakkını kullanmakla yakıp yıkmayı, kaosu körüklemeyi birbirine karıştıranların tam da terörün istediği şeye alet olduğunu bilerek, 'evine dön' çağrısı yapıyor. MHP lideri istediği kadar sözüm ona teröre öfkeleniyormuş gibi yapıp Erdoğan'a ateş etsin, Demirtaş istediği kadar 'barış için iç savaş' çağrısı yapıp Erdoğan'ı hedef alsın, ve her ikisi birlikte el ele verip 80 darbesi öncesindeki gibi 'şartları olgunlaştırmaya' çalışsın, hatta Duran Kalkan gibileri çıkıp “TSK kendini kullandırmasın” diyerek imadan anlamadığını düşündüğü askere alenen davet göndersin, bu halk artık gizli saklı bir yanı kalmayan aleni tezgahı fark ediyor.

HDP binalarına ülkücüler saldırıyor ama Demirtaş Ak Parti'yi hedef göstererek “karşılık verin, onları analarından doğduğuna pişman edin” diyor, bunun meşru müdafaa hakkı olduğunu iddia ediyor. Çünkü ülkücülerin sokağa çıkması yetmez amaçlarının hasıl olması için, Müslümanlar da Ak Partililer de sokağa çıkmasın istiyor, cam çerçeve bina ne varsa aşağı insin, sokaklarda oluk oluk kan aksın, kimin kimi öldürdüğü belli olmasın, “şartlar olgunlaşsın” istiyor.

Evet, evinizi ya da işyerini yakan birini evinizi yakan gördüğünüz anda müdahale etme ve karşılık verme hakkınız var; lakin meşru müdafaa hakkı, saldırı devam ediyorsa ve saldırı başka hiçbir şekilde bertaraf edilemiyorsa geçerli oluyor. Evvelsi gün gerçekleşen ve can kaybı yaşanmamış bir saldırıya, daha sonra başka birine saldırarak cevap veriyorsanız buna meşru müdafaa denmiyor, girişilen eylem sadece ve sadece başka bir suç oluyor ve başkalarının meşru müdafaa hakkını doğuruyor. İşte Demirtaş, tam da böyle bir çağrı yapıyor ve insanları suça teşvik ediyor. Hukukun tersini düzüne çevrildiği anlar, işte böyle zamanlarda olduğu gibi, iç savaş kışkırtıcılığı yapmaktan, insanları kine ve öfkeye sevk etmekten başka bir işe yaramıyor.

Bu ülkede, her normal ülkede olduğu gibi, silah kullanma hakkı devletin güvenlik güçlerinde var. Kendine silah doğrultan, askerini polisini şehit eden bir terör örgütüne karşı ülkesini müdafaa hakkı da haliyle devletin tekelinde bulunuyor.

Evlerinde uyuyan polisleri kurşunlayarak şehit edenleri bulma ve hesap sorma hakkı devletin. Kaza var, hasta var diyerek çağırdıkları trafik polislerine, ambulanslara pusu kurup, yangın var diyerek çağırdıkları güvenlik kuvvetlerine silah doğrultanları bulmak ve hesap sormak hakkı devletin. Karakolda, hastanede nöbet tutan polisi öldürenleri, öldürtenleri bulmak ve hesap sormak hakkı devletin. Lojmanlara, kamu binalarına, araçlara, barajlara, iş makinalarına saldıran, silahla tarayan, roket ve bomba atanları bulmak ve hesap sormak hakkı devletin. Yolları kazıp mayın ve patlayıcı döşeyen, pusu kurup araç patlatan, asker ve polis öldüren, önüne çıkan çoluk, kadın, sivil tanımadan her canı tehdit eden, şehirleri tonlarca silah stoklayıp cephaneliğe, yaşamıysa cehenneme çevirenleri bulmak ve hesap sormak hakkı devletin. Telefon şebekelerini, kamyonları, otobüsleri, trafoları havaya uçuran, iletişimi, ulaşımı imkansızlaştırıp ticareti, turizmi, sosyal yaşamı felç edenleri bulmak ve hesap sormak hakkı devletin. Kendisine doğrultulan her silaha karşı operasyon düzenleyerek ve silah kullanarak toprakları için meşru müdafaa yapma hakkı devletin. Ve kendisine saldıranları, ülkesinin birliğini ve huzurunu tehdit edenleri anasından doğduğuna pişman etme hakkı da devletin.

Diğerlerininkiyse yalandan, provokasyondan, tahrikten, cehaletten, terör savunmasıyla kaos çağrısından ve bariz bir suçtan, suça teşvikten ibaret.
#terör olayları
#Selahattin Demirtaş
#provokasyon
9 yıl önce
Anasından doğduğuna pişman etme hakkı
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!