|
"Mücahitler" nerede?

Bu yazıyı yazmayı bir süredir erteliyorum. Haksız çıkmak umuduyla, "Bugün değil de bir sonraki yazıda tartışmalıyım, muhakkak bir şeyler yapılır" düşüncesiyle sırasını savıyorum. Bekliyorum ki biri de çıksın "Yeter artık" desin ve onu binlercesi izlesin ve ben düşündüklerimden pişman olayım. Ama artık yeter.

Başörtülü yazarlara yapılan sözlü sistematik saldırılardan bahsediyorum. 17 Aralık"tan beri devam eden, başını sosyal medya "trol"lerinin değil Gülen Örgütü"ne gönülden bağlı kamuoyunda çok iyi tanınan gazeteci ve yazarların çektiği, organize ve iyi planlanmış linç girişimlerinden söz ediyorum. Özellikle Twitter üzerinden belirli başörtülü yazarlara yapılan ve yokmuş gibi davrandığınız iftira, aşağılama, tehdit dolu mesajlarla yapılan karalama, itibarsızlaştırma kampanyasını ve kullanılan nefret dilini söylüyorum. İğrençliği, rezilliği giderek daha fazla artan, buraya birkaç örneğini dahi taşımaktan arlanacağım bel altı vurmalardan, takip edenlerini de bu korkunç kampanyaya dâhil etmek için türlü kışkırtmalara başvurmaktan çekinmeyenlerin yaptığı, sizin de sessiz kalarak destek verdiğiniz zulümden bahsediyorum.

Bilmem farkında mısınız demiyorum. Evet, farkındasınız. Görünce mideniz bulanıyor mu bilmiyorum ama gördüğünüzü biliyorum. Ve neden tepki vermediğinizi kendi içimde tartışıp duruyorum, cevabı bulamıyorum.

Sosyalist, feminist, kolektif kadın derneklerine, kadınlara yönelik her türlü taciz, tecavüz ve hak gaspının nedenini İslam karşıtlığıyla dillendiren kadın inisiyatiflerine seslenmiyorum. Zira bir santim etek boyu için kopardıkları kıyametin binde birini, dini vecibeleri olan başörtüsünü özgürce takmak isteyen kadınlar için göstermiyorlar.

Başörtülü, başörtüsüz kadın bireylere de söylemiyorum. Bahsettiğimiz çamur, öyle iğrenç bir çamur ki, ucundan dokunsan olağanca çirkinliğiyle üzerine sıçrayacağını geçmiş tecrübelerinden edinmiş kadınların, tek başlarına bu bel altı savaşta kazanamayacaklarını bildiklerini, daha ilk eleştiri girişiminde kendilerine de "iktidara ne verdikleri" kabilinden rezil, alçak yakıştırmalar yapılacağını ve kendilerinin göreceği sözlü şiddet ve zulme de seyirci kalınacağını bildiklerinden sustuklarını düşünüyorum.

Kendini "modern" diye tanımlayan solcu, liberal erkeklere de sormuyorum. Onların, değil başörtülü tüm kadınların hakları ve onurları konusunda da skalalarının, "cici bici giyinmiş göze hoş görünen üniversiteli kız"ın "giyinmek" ve "görünmek" dışında da hakları olduğunu anladıktan sonra şekilleneceğini biliyorum. Kitaplarda okuduğu hak, adalet, eşitlik kavramlarının "devrimci bacı"larının haricinde diğer kadınlar için de geçerli olduğunu anladıkları gün belki konuşabiliriz diye düşünüyorum.

"Bacı" kavramının çıktığı mahallenin erkeklerine, "Kadın ve erkek eşit değildir, çünkü farklıdır" derken birinin diğerine "üstün" olduğunu söylüyormuş zannedilip yanlış anlaşılan, iki cinsin doğasının gereği farklı olduğunu söylemeye çalışan Müslüman erkeklere söylüyorum. Kadının yaratılışı gereği daha narin olduğunu, bu nedenle erkeklerin yaptığı ağır işleri yapamayacağını düşünen, bunun bir zayıflık değil bir özellik olduğunu düşünenlerden bahsediyorum. Kadını düştüğü yerde kaldıran, koruyup kollayan, ihtiyaçlarını karşılamakla mükellef olduğunu düşünen erkeklere bakıyorum ve yapılan bu zulme karşı sessizliklerini anlamıyorum.

Açın sosyal medyayı ve bir kez daha bakın bu rezilliğe. Sizin için "Kadını eve hapseden, kadınların haklarını yok sayan, kadın düşmanı" yakıştırması yapılırken aslında böyle olmadığınızın yegâne delili olan, sesleriyle, sözleriyle, duruşlarıyla yanınızda olup hakkınızın yenmesine müsaade etmeyen kadınlara yapılanlara bakın bir, bir de kendi sessizliğinize, suskunluğunuza, umursamazlığınıza.

Dava arkadaşlığı bu mudur? "Sosyal medyada bu konuyla mücadele edilmez," diyor olabilirsiniz ama başka hiçbir eylem, açıklama ve kınamada bulunduğunuz görülmedi. Bu konuyla "Kadın dernekleri ilgilensin," diyip sıyrılıyor olabilirsiniz ancak bunun "Sana belediye baksın," şeklinde bir üzerinden atmadan farkı yok. "Dava açsınlar," diyip yapılanların bir suç niteliği taşıdığını kabul ediyor olabilirsiniz ancak sizin için değerli olan hangi konuda sadece dava açıp sessiz kaldınız? Hangi kıymet gördüğünüz hususa saldırıldığında suç duyurusunda bulunup basın açıklaması yapmadınız, eylem düzenlemediniz, Twitter"da "hashtag kampanyası" düzenlemediniz? Sizin eşlerinizi, annelerinizi, kızlarınızı kamuoyu önünde temsil eden kadınlara karşı kullanılan nefret dili sizi hiç mi rahatsız etmiyor? Gerçekten, bu kadınlara önerdiğiniz gibi "takmıyor" musunuz? Peki bu normal mi? Şiddete şiddetle, nefrete nefretle cevap vermekten bahsetmiyorum elbette lakin bu konuda konuşmaya bu kadar üşenmeniz sizi zulme sessiz kalan dilsiz şeytanlardan yapmıyor mu?

Üzgünüm. Sizinle aynı safta duran kadınlara saldırılıyorken susmanız, sabahtan akşama sosyal medyada klavye mücahitliği yapmanızı, nargile içerken fikri cihad halinde takılmanızı da komikleştiriyor. Sizden önce kendi arkadaşlarınıza, kendi "bacı"larınıza sahip çıkmanız beklenir ki zaten, ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz.

Vesselam.

10 yıl önce
"Mücahitler" nerede?
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…
Yatırım grevi
Gölge oyunu...