İletişim hakikaten bir sanat... Hele liderler için olmazsa olmaz bir hüner... Siyaset gibi içinde oldukça sizden çok fazla şey alıp götüren, var olmayı başarmanın ve bunu sürdürmenin hiç de kolay olmadığı bir alanda siyasetçinin seçmeni ile kurduğu iletişimse bir cevher.
Siyasi liderin kurduğu cümleler, beden dili, hitabet yeteneği, inandırıcılığı, ortaya koyduğu çaba, sarf ettiği efor önemli ama yetmiyor; seçmen sadece mesajla ve mesajı kendilerine nasıl ulaştığıyla ilgilenmiyor; geçmişinize bakıyor, dün ne yaptığınızı referans alıyor, geleceğe geçmiş tecrübelerle ışık tutuyor. Sadece işe, icraata değil, aynı zamanda fedakarlığa da bakıyor. Evet,
şeklinde meşhur bir sözü bilirsiniz. Aynen o cümlede olduğu gibi, halk önce söze, ardından söyleyene bakıyor. Anayasa ve sistem değişikliği gibi sıradan vatandaş için yer yer hakikaten karmaşık olabilecek, herkesin bir akademisyen, bir hukukçu gibi meselenin derinliklerine vakıf olamayabileceği bir konu hakkında da siyasi iletişim ve kampanya denklemi de böyle işliyor.
Referandum takviminin başında, sistem değişikliği gibi kompleks bir konunun halka nasıl anlatılacağını Ak Partili siyasilere ve iletişimcilere sorduğumuzda çoğunun verdiği cevap,
oluyordu. Öyle de oldu. Kararsızların sayısı azaldı, sandığa sayılı günler kala seçmen kararını vermeye yaklaştı.
ve
ekibi referandum için uzun süredir Türkiye yollarında, ülkenin dört bir yanında seçmenin nabzını tutuyor. Ben de geçen gün Anadolu'yu gezen değerli ekip arkadaşlarıma katıldım ve Yozgat'ın nabzını birlikte tuttuk. Yağmurun ve soğuk havanın bir kez daha kendisini gösterdiği bir günde Yozgatlıların kapılarını çaldık, 16 Nisan'la ilgili düşüncelerini sorduk, emeklilerle, esnafla, gençlerle, hastası olanlarla, iş bekleyenlerle sohbet ettik, dünü, bugünü, Türkiye'yi konuştuk.
Referandum sürecinde gezdiğim, dolaştığım Anadolu şehirlerinden farklı değildi sıcakkanlı Yozgatlıların bizimle paylaştıkları. Özetle önce söze bakmışlar laf mı diye, sonra söyleyene bakmışlar adam mı diye. Özellikle orta yaşlı ve yaşlı Yozgatlıların hemen hepsi, sorunuzu yönelttiğinizde aynı alçakgönüllülükle başlıyor konuşmaya: “Biz çok anlamayız ama...” Ama “ama” dedikten sonra tane tane ve tüm açıklığıyla sıralıyorlar 16 Nisan'a nasıl baktıklarını, sandıkta ne diyeceklerini ve nedenlerini... Gençler biraz daha özgüvenli ama aynı açıklıkla cevap vermekten kaçınmıyor.
diyorlar.
En son halkası
olan sağlık hizmetlerini sıralıyor ve dünle bugünü kıyaslıyor, memnuniyetlerini dile getiriyorlar.
15 Temmuz'u hatırlayıp 80 darbesini, öncesi ve sonrasındaki tecrübelerini paylaşarak
diyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın o gece, FETÖ'cülerin diledikleri gibi kaçmak yerine, başkalarının yaptığı gibi saklanmak yerine, mücadeleyi bırakmamasını, ölümü göze alarak direnmesini, o korkunç gecede her şeye rağmen İstanbul Atatürk Havalimanı'na inmesini verecekleri karar için kritik bir referans olarak kabul ediyorlar. Bu ülke için sayısız hizmetler yapmış, gerekirse canını feda etmeye hazır olduğunu kanıtlamış olan Cumhurbaşkanı'nı bir kefeye koyuyorlar, öteki kefeye de PKK'yı, FETÖ'yü, Avrupa'yı...
diye soruyorlar.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun gündemde olan açıklamalarını sorduğunuzda bazıları gülüyor, bazıları
diyor.
Ülkücülerse önce vatan sonra
için 'Evet' diyeceklerini söylüyor ve ekliyor: “15 Temmuz Cumhurbaşkanı Erdoğan'a olan bakışımızı değiştirdi. Onun için de 'Evet'.”
Yozgat'ta da Anadolu'nun diğer bazı şehirlerinde öne çıkan şekilde daha fazla iş imkanı isteği var, şehirlerine daha fazla fabrika, daha yatırım istiyorlar. Ancak geçmişte yapılanları geleceğin teminatı olarak gördüklerini açıkça söylüyorlar. Yozgatlıların sistem değişikliğinin neler getireceğine dair fikirlerini Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve Ak Parti iktidarının geçmiş icraatları olumlu olarak etkilemiş. Ama ondan önemlisi Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yürekten inanmışlar ki, bu değişikliğin Türkiye'yi daha güçlü yapacağı sözünü kabul etmişler.
Yozgatlılar şehirlerinden açık ara 'Evet' çıkacağını iddia ediyor. Kapısını çalıp sohbet ettiklerimizin anlattıkları da bize aynısını düşündürüyor.
«««
Haftalardır Anadolu'yu karış karış gezen, sürekli değişen hava koşullarına rağmen enerjilerini hiç kaybetmeyen ve zorlu şartlarda gerçekten ağır ama çok değerli bir işe imza atan
gazetesinden
'ı,
'ten
'ı ve kameraman
'ı bir kez de buradan tebrik ediyor, birlikte geçirdiğimiz güzel gün için onlara ve ulaştırmamızı sağlayan diğer arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Allah yolunuzu açık etsin, gülen yüzleriniz hiç düşmesin.