|
Ana dilde Eğitim Ve Kürtçede Alfabe/İmlâ Meselesi-2

Kur"ân-ı Kerîm"in 96. Alak Suresinde,

"Ve oku en Kerim olan Rabbinin adıyla, ki kalemle (Yazmayı) öğretti. İnsana bilmediğini öğretti." ( Alak, 3-5) âyet-i kerîmelerini Kurtubî tefsiri üç kavil üzere tefsir eder. Ka"bu"l-Ahbâr"ın kavline göre kalemle yazmayı ilk öğrenip yazan Hz. Adem"dir(a.s). Ayet-i Kerime ona işaret eder., Dahhâk"ın kavline göre bu âyet kalemle ilk yazı yazan İdris (a.s)"a işaret eder. Üçüncü kavle göreyse, bu âyet-i kerîme insana bilmediğinin öğretilmesi, kalemle yazı yazmanın öğretilmesi Cenab-ı Hakk"ın (C.C) tüm insanlara nimetidir. Dolayısıyle bu âyet-i kerime kalemle yazı yazmayı öğrenen tüm insanları içerir denmektedir. (Kurtubî,Tefsir, Cilt. 22, Shf. 378). İmam Celâleddin Abdurrahman Es-Suyûtî (Vefatı: 911/1505), ünlü Celâleyn Tefsirinde 4. Âyet-i kerimenin tefsirinde, İnsanlık âleminde ilk kalemle yazı yazanın İdris (A.S) olduğunu kaydeder."Husnu"l-Muhazara Fi Ahbâri Misr Ve"l-Kâhire" adlı eserinde de Hermes"in İdris (a.s) olduğunu belirtir.(Mısır, 1967, shf.31)

Bu yüzden yazı , sözün şekillerle yazıya dökülmesi insanlık tarihi kadar eskidir. Dünyanın çeşitli yerlerinde eski mağaralarda kayalara çizilen insan,hayvan ve eşya figürlerinden tutun, Mısır"da Hiyeroglif, Mezopotamya ve Batı İran"da Çivi yazıları günümüze gelebilen en eski örneklerdir . Buna Finike, Nabtİ, Nebati yazıları ilave edildiğinde örnekleri bir hayli artar. Eski Mısır"da gelişen Hiyeroglif yazısı, tabii çevrede görülen eşyanın resmi/tasviri olarak geliştirilmiştir. Zaman içerisinde kuş,çiçek,ağaç, dağ, ırmak, vadi, balık vs. hayvanat, nebatat ve eşyanın resmedilmesi ile yazıya dökülen söz, daha basit şekillere dönüşerek gelişme göstermiştir.Mezopotamya"da ise çizgisel geometrik şekillerden oluşan çivi yazısı yaygınlık kazanmıştır. Daha sonraları ise, İbrani, Nabti, Yunan, Arabi ve Süryani-Arami alfabeleri gelişme göstermiştir.

Yazının şekillenim ve gelişme süreci Allah"ın (C.C) bahşettiği tabii çevre ve fıtrat ve bununla uyumlu istidat çerçevesinde şekillendiği gibi, Vahy temelli Kutsal/mukaddes metinler ile de yaygınlık kazanırdı. Sonraları ise, güçlü medeniyetlerin, imparatorlukların genişleme alanları ile paralel olarak yazıları gelişme ve yaygınlık kazanmaktaydı. Yunan ve Latin alfabelerinin yaygınlaşması bu şekilde olmuştur. Philip oğlu İskender ile başlayan Helenistik dönem Yunan dili ve alfabesinin yaygınlaşmasına zemin hazırlamış, Roma imparatorluğu ise, genişleme alanında Latin dili ve alfabesini hakim kılmıştır. Önceleri, miladi 1. Yüzyılda Filistin ve çevresinde yaygın bir şekilde kullanımda olan Arami lisanı ve alfabesi ile yazıya geçirilen İncil nüshaları zaman içerisinde Yunanca ve Latince olarak kaleme alınmış. Ortodokslar"da Yunanca, Katoliklerde Latin dili ile Kutsal metinler yazılıp okunmuştur. Doğu Avrupa"da Yunan ve buna bağlı Kril, Orta ve Batı Avrupa"da ise Latin alfabesinin hakim olması da bunun sonucudur.

Hristiyan topluluklarda Kitâb-ı Mukaddes bu toplulukların bağlı oldukları kiliselerin benimsediği dillerde yazılıp okunurdu. Rum Ortodokslar, Kutsal metinleri Yunanca"dan okuyup yazarken, diğerleri Ermenice yahut Süryanice, Aramca, Latince vs. dillerde ve alfabelerde okuyup yazmakta, ibadetlerini bu dillerde gerçekleştirmekteydiler. Bu bağlamda, Hristiyan topluluklarda kutsal metinler tek ve ortak bir dilden okunmamaktadır. Hristiyanlıkta zamanla Hz. İsa"ya (a.s) Teslis akidesi doğrultusunda ulûhiyet izafe edilmesi, bu cihetten Cebrail (a.s) aracılığıyla olan vahyin reddi ve bu suretle Hz. İsa (a.s)"ın Rabb kabul edilmesi ile Hz. İsa"nın hayatını ve sözlerini içeren mecmuâlar arasında dördü (Matta, Luka, Markos, Yuhanna) Kutsal Kitap, Yeni Ahid olarak kabul edildi. Bu metinler kaleme alanların aktardığı lisanlardaydı. Buradan başlayarak Hristiyan topluluk ve ekollerinde Kutsal metinlerin farklı lisanlarda yazılıp okunmasının temelini bu durum teşkil etti. Müslümanlıkta ise Kur"an-ı Kerîm Arapça olup, kutsal metin olarak sadece bu dilde okunup yazıldığından, Arapça dışında farklı bir ibadet dili kesinlikle olmadığından Hristiyan topluluklarındaki bir ayırım ve tasnif söz konusu olmamışır. Dini topluluk ve inanç grupları din temelli olarak tasnife tabi tutulmuştur. Bu yüzden Araplardan sonra İslâmiyeti kabul eden topluluklar, zaman içerisinde kendi lisanlarında İslam"ın vahye dayalı temel mukaddes metni olan Kur"ân-ı Kerim ile olan bağ dolayısıyle Arap-Kurân alfabesini benimseyerek kullanmışlardır. Mağrip"ten, Pasifik bölgesine kadar Müslüman topluluklar Kur"ân alfabesini/hatt-ı Kur"ân"ı benimseyerek bazı harf ilaveleriyle (Farsça"daki P,Ç, J, G sesi için yine Arap harfi karakterli ilaveler, Kürtçe"de V sesi için Fa"nın üstüne üç nokta ilavesi ile yapılan ilave, Türkçe"de sağır "n" ilaveleri gibi) kendi dillerine uyarlamışlardır. Farsça, Berberice, Türk dilleri, Kürtçe, Hintçe/Urduca, Malay dili, Svahili dili hatta Boşnakça, Arnavutça ve Pomakça için tarihte aynı durum sözkonusu olmuştur. Müslüman kavimler okuma yazmaya, eğitime Kur"ân-ı Kerim elifbası ve Kur"ân-ı Kerim"i yüzünden okumayı öğrenmekle başlarlardı.Bütün İslâm coğrafyasında değişmeyen bir durumdu. Kesintisiz bir İslâm medeniyetinin unsurları şeklinde tezahür ederdi. Eğitim ve öğretim Kur"ân temelli olarak gelişme göstermekteydi.Bunun bir sonucu olarak, Müslüman topluluklar da kendi lisanlarını Kur"ân alfabesi ile yazıya geçirirdi. Bu şekilde hem Kur"ân hem de Arabi_İslâmi ilimlerle olan bağ süregelirdi. Özellikle Osmanlı coğrafyasında bu, daha belirgin bir şekilde tezahür ederdi. İstanbul"da veya Rumeli"de eğitim-öğretime başlayan bir Müslüman, Arnavut olsun, Boşnak veya Pomak, ya da Hırvat, Vlah olsun Kur"ân Elifbası ve Kur"ân-ı Kerim"i yüzünden okumayı öğrenerek başlardı. Aynı durum, dönemin Türkçe okuma yazmasını öğrenmek isteyen Gayr-i Müslimler için de geçerliydi. Örneğin 17. Yüzyıl Ermeni tarihçilerinden Eremya Çelebi Kömürcüyan Türkçe okjuma yazmayı öğrenmeye başlarken Elifba ve Ammme cüz"ünü ne şekilde okuduğunu eserlerinde anlatmaktadır.

Kürdistan"da da benzeri durum sözkonusuydu. 6 yaşını aşıp, 7 yaşına basmış bir Kürt çocuğu eğitim öğretime Elifba ile başlayıp, Kur"ân-ı Kerinm"i hatmederdi. Sonra da Kürtçe manzum ve mensur bazı eserler okunurdu. Medreselerde tahsillerini sürdürmek isteyenler Arapça İslami ilimlerin tedrisine bundan sonra başlardı. Kürt topluluklarında Elifba ve Kur"ân-ı Kerim okumak kadınları da kapsar, çoğu mutlaka öğrenmekteydi. Hatta belirli ailelerde kadınlar Molla Hüseyin El-Bâtevî"nin Mevlid-i Şerifi, Nehcu"l-Enâm (Molla Halil El-Es"ardî"nin Kürtçe Manzum Eşâri akâidi), Nubihar ve Akida İmané (Şeyh Ahmed bin İlyas El-Hâni"nin Kürtçe Eş"arî akâidi) gibi Kürtçe kitapları okurlardı. Devam Edeceğiz.

11 yıl önce
Ana dilde Eğitim Ve Kürtçede Alfabe/İmlâ Meselesi-2
Sıkıntıya girmek istemeyen memurlara pratik bilgiler
Tek kelime ile yanlış
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı