|
Ortadoğu, Filistin ve Mescid-i Aksa-1

Theodoré Herzl 1890"lı yıllarda Viyana"da bir Musevi bir gazeteci olarak takip ettiği ünlü Dreyfus davasından sonra ciddi bir siyonist örgütlenmeye gider. Bu yönde Osmanlı Devletiyle de temasa geçer. Özellikle, bu konuda ünlü Macar Musevisi oryantalist Arminius Vambery"nin aracılığı rol oynar. Yıldız Sarayı ile temasa geçen T. Herzl, Osmanlı dış borçlarının yeniden yapılandırılması ve ödeme kolaylığının sağlanması karşılığında, o dönemde kıta Avrupasında yükselen antisemitizm dolayısıyla zor durumdaki Yahudilerin Filistin"e yerleşme izni talebinde bulunur. Avrupa"da Siyonist Federasyonu ve banka kurduran Herzl, 1897 yılında İsviçre"nin Basel kentinde ilk siyonist kongreyi toplamayı başarır. Bu yönde, İngiliz Yahudisi ünlü Banker Lord Rotschild"ı da ikna etmeyi başaran T. Herzl, başka siyonist kongreler de toplar. Bu kongrelerde Filistin"de bir Yahudi hükümetinin kurulmasının amaçlandığı, Osmanlı arşiv kaynaklarında da açıkça ifade edilir. Özellikle Bulgaristan Filibe"de dahi bir siyonist kongresi gerçekleştirilir. Theodore Herzl"in ölümünden sonra ise, ünlü banker Rotschild Ailesi bu yöndeki çabalarını sürdürür.

2 Kasım 1917"de, İngiliz Dışişleri Bakanı L. Balfour, Rotschild"a deklarasyon mahiyetinde bir mektup gönderir. Yakın tarihimizde "Balfour Deklarasyonu " olarak ünlenen bu mektupta, İngiliz Hükümetinin, Yahudi halkı için Filistin"de bir yurt oluşturulmasının lehinde olduğu ve bu amaca ulaşılması için her türlü desteğin verileceği açıkça ifade edilir. Bu deklarasyonla; o sırada henüz düşmemiş olup, Osmanlı toprağı olan Filistin, İngiliz Hükümetince Yahudilere vadedilir. 11 Aralık 1917"de Kudüs"e giren General Allenby komutasındaki İngiliz askerleri Kudüs ve Filistini işgal eder.

Birinci Cihan Harbi/Harb-i Umûmî sonrası, Batılıların "Orta Doğu" olarak adlandırdığı bölge, Osmanlı idaresinden tümü ile koparılıp, İngiliz ve Fransız işgallerine maruz kaldı. Osmanlıların Mekke-i Mükerreme Emiri Şerîf Hüseyin Paşa"nın İngilizlerle işbirliği içine girmesi, savaşta Osmanlı idaresine karşı ayaklanması, Osmanlı"da iktidarı ele geçirmiş olan İttihatçıların bölgedeki yanlış politikaları da bu sonuçta belirleyici oldu. Şerif Hüseyin Paşa, Mısır"daki İngiliz Yüksek Komiseri Sir Arthur Henry Mc Mahon ile yazışmalarında, İngilizlerden, Tüm Arap yarımadası, Irak ve Suriye"nin yanı sıra, Mersin ve İskenderun"u da talep eder, İngilizler bu talebe net bir cevap vermez. Savaşın akabinde Mondros Mütarekesi ile Osmanlı Devleti tüm bu bölgeleri kaybeder, ancak Şerif Hüseyin Paşa"nın büyük krallık kurma hayalleri de suya düşer. Elinde sadece Hicaz kalır. 1925"te ise , Necd bölgesinde etkin olan Suudi Emiri Abdülazîz bin Abdirrahman İngilizlerin desteği ile, Hicaz"a tasallut eder. Netice"de Şerif Hüseyin ve oğullarını Hicâz"dan kovar.

Hicaz"ın yanı sıra, Filistin ve Suriye cephesinde İngilizlerle, Lawrence ve General Allenby ile, birlikte hareket eden Şerif Hüseyin"in oğulları Şerif Abdullah ve Şerif Faysal İngilizlerce kısmen ödüllendirilir. Sykes-Picot mutabakatı gereğince Irak, Filistin, Ürdün Nehrinin doğusu İngiliz mandası altına girer. Suriye/Bilâd-ı Şâm ise Fransızlara bırakılır. Gerek bu mutabakat, gerekse, Balfour Deklarasyonu Şerif Hüseyin ve oğullarından gizlenir.

Daha sonra Ürdün Nehri"nin doğusunda cetvelle çizilerek oluşturulan Trans-Jordan/Maverâu Urdun bölgesi Şerif Abdullah"ın idaresine bırakılır. Irak ise, bilahare Fransa"ya terkedildiğinden Suriye"den uzaklaştırılan Şerif Faysal"a verilerek, eski Musul, Bağdat ve Basra vilayetlerinin büyük bölümünü kapsayan bölgede Irak Krallığı kurulur.

Ürdün Nehrinin batısında kalan Filistin, İngiliz mandasında bırakılır. Osmanlı devletinin son dönemlerinde artma eğilimi gösteren Yahudi göçü, bu dönemde hızlanır. Avrupa"daki zengin Musevi işadamlarının/bankerlerinin desteğiyle Filistin toprakları bir bir satın alınır. Büyük çiftlikler, tarım alanları, Yahudi yerleşim merkezleri kurulur. Bu meyanda, Yafa şehrinin kuzeyinde 1925"ten itibaren Tel-Aviv diye yeni bir şehir inşa edilir. 1930"ların sonlarına gelindiğinde ise, Tel-Aviv artık Yafa"yı gölgeleyen kocaman bir şehir haline gelmiştir. Bu dönemlerde Yahudi yerleşimlerinin hızlanmasına karşı çıkan Filistinli gruplarla, Yahudi yerleşimciler arasında kanlı çatışmalar baş gösterir. Özellikle ünlü Kudüs Müftüsü Emin El-Hüseyni"nin liderliğinde Filistinliler yoğun bir örgütlenme içine girerler.

İkinci Dünya savaşı sonunda ise, Orta Doğu ve Filistin"e yeni bir politik statü verilmesi gündeme gelir. 1946"da Ürdün, Suriye ve Fransızlarca Suriye"den ayrıştırılmış olan, Lübnan"a bağımsızlık verilir. Filistin için ise, 1947"de Birleşmiş Milletler Taksim Planı ortaya çıkar. Bu planda Filistin"in, Yahudi ve Arap devleti olmak iki bölgeye ayrılması öngörülür. Bu plana, hem Yahudiler hem de mevcut Arap ülkeleri razı olmaz. İngiltere 1948"de Filistin"den askerlerini çeker. 14 Mayıs 1948"de ise Ben Gurion Tel-Aviv"de, Theodoré Herzl"in fotoğrafı altında, İsrail devletinin kuruluşunu ilan eder. Ertesi, 15 Mayıs günü Suriya, Ürdün , Mısır ve Irak askeri birlikleri İsrail"e savaş ilan ederek Filistin"e girer. İngiliz Gallup Paşa"nın idaresindeki, Ürdün Haşimi Krallığının lejyon askerleri, Batı Şeri"a/The West Bank ve Eski Kudüs"te kontrolü sağlar. Sina ve Gazze Mısır idaresinde kalır. Batı Şeri"a ve Eski Doğu Kudüs ise Ürdün Haşimi Krallığı denetimine girer. Böylelikle Mescid-i Aksa Kral Şerif Abdullah"ın yeni ülkesinde kalır.

Devam Edecek
9 yıl önce
Ortadoğu, Filistin ve Mescid-i Aksa-1
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle