|
"Sizi roman kahramanı yapacağım!"

Hayat, filmlerden daha çılgınca. Çünkü senaryonun mantıklı ve tutarlı olması gerekir.

[HUMPHREY BOGART]

Joe Carroll cinayet romanları yazan bir edebiyat profesörü.

Aynı zamanda seri katil.

Hapisteydi, kaçtı.

Tarikat kurmuş.

100 civarında müridi var.

Onlar da, profesörün talimatları doğrultusunda cinayetler işliyorlar.

"Aynı bedende can gibi"ler.

Yo, cani kendini klonlamış gibi.

Emniyet teşkilatında bile, birkaç memur, Carroll"ı üstat bellemiş.

Dolayısıyla, romancı Carroll"la ve onun sürüsüyle baş etmek imkansız.

100 katilde 100 çeşit silah: İngiliz anahtarı, Venedik hançeri, Türk palası, Singapur kasaturası…

Zevk için, "gıcıklığına" veya görev icabı kan döküyorlar.

Dehşet, vahşet, felaket.

ALINTI ALINYAZISI

Bu olaylar, The Following adlı dizi filmde geçiyor.

Katil profesör, müritlerini "Sizi roman kahramanı yapacağım", "Hep birlikte, bir romanı hayata uyarlayacağız" vaatleriyle kendine bağlıyor.

Onlar da "İnşallah, çok harika bir erkeksiniz, maşallah" gibi ifadelerle hayranlık, minnet ve temennilerini ifade ediyorlar.

***

Romanları hayata aktarmak iyi bir fikir olabilir mi?

Mr. Carroll"ın cinayet fantezileri bir yana; romanlarda gerçekten tecrübe edilmeye, söylenmeye, düşünülmeye değer neler var?

***

Romancılar, sınıf çatışmasını Marx"tan, bilinçaltını Freud"dan önce keşfetmiştir.

Jules Verne, romanlarıyla hem teknolojik gelişmelere öncülük etmiş, hem de bizzat bilimsel deneyler, ölçümler yapmıştır.

Yakın tarihimizdeki muazzam siyasi entrikalardan[?] vakit bulursak, romanlarda sunulan tarih bilgisinin yabana atılamayacağını fark ederiz.

Bir ressam, mesela Mithat Cemal okuyup, 20. yüzyıl başlarının İstanbul"unu resmedebilir.

KADERE BAK, ROMANA BAK

Roman okumak, hayata ve kadere beriden bakma, istikbali tasarlama fırsatı sunar.

Gerçek hayattaki olayları romanlaştırmak, onların anlatılmaya değer olduğunu gösterir.

Fakat asıl mesele, yaşanmaya değer romanlara sahip olmaktır.

Zira hayat, edebiyattan kıymetlidir. Edebiyat ise, bu kıymeti açığa çıkarma faaliyetidir.

***

Joe Carroll"ın kağıt üzerindeki cinayetleri yaşama taşıma; roman karakterlerini canlandırma veya gerçek kişileri roman karakterine çevirme girişimleri dikkate değer.

Bu, yeni bir keşif değil fakat.

Bana sorarsanız, 17. yüzyıldan itibaren, Avrupa komple romanlardan uyarlanmıştır.

Günümüz Avrupa medeniyeti, kendi edebiyatına erişme çabasından doğmuştur.

Önce yazıldı, sonra yaşandı.

Bu bir genelleme.

Gelgelelim, Avrupa"yı Avrupa yapan niteliği keşfetmemize yarayan bir genelleme.

BATI HAYRANI vs TÜRKİYE HAYRANI

Kimi dostlar, bu tür sözlerimi "Batı hayranlığı" sanıyor.

Halbuki ben, hayranlık uyandıran bir Türkiye"ye varmaktan başka bir şey düşünmüyorum.

Onlar, muhakemeden masun sözlerle, realiteyi değiştirebileceklerini vehmediyorlar.

Veya köktenciliğin klişe silsilesinin getirdikleriyle yetiniyorlar.

***

Romanın önemini abarttığımı da zannetmeyiniz.

Hayatın öneminden bahsediyorum asıl. Joe Carroll"ın hiç değer vermediği, "Hayatım roman" diyenlerinse [tam da hiç roman okumadıkları için] keşfedemediği öneminden.

Yani mesele roman yazmak değil, yaşamaktır. Roman kahramanı değil, insan olmaktır.

Tam da bu nedenle roman yazmalı ve okumalıyız.

11 yıl önce
"Sizi roman kahramanı yapacağım!"
Türkiye’de sistem nasıl değişti?
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!