|
Demek bazı faniler o koltuğu elinin tersiyle itebiliyormuş...

Abdullah Gül, Türkiye''nin 11. Cumhurbaşkanı… Bu karar sadece, aylardır süren merak ve belirsizliğin ortadan kalkması değil, yeni ve gerilimsiz bir dönemin de ilanıdır. Yeni dönem demokrasiye daha güçlü vurgu dönemi olacaktır. Zaten, Ak Partili bir ismin Çankaya''ya çıkması da demokrasinin hem bir imkanı, hem de bir zaferidir.

Gül, nasıl Cumhurbaşkanı adayı oldu?

Sürecin bir hikayesi var ve bir bölümü kamuoyu tarafından da biliniyor. Ancak, Gül''ü öne çıkaran sürecin Türk siyasi tarihinde eşi benzeri olmayan bir özel yönü vardır. Bu da yeni Cumhurbaşkanı''nın kişisel özellikleri olduğu kadar, ona bu yolu açan Başbakan Erdoğan''ın tarihe kayıt düşülecek fedakarlığıdır.

Dün, sabah grup toplantısındaki o konuşmaya kadar Cumhurbaşkanlığı Erdoğan''ın elindeydi. İstese, kendi adaylığını açıklayabilirdi. Aylardır zaten büyük bir mücadele vermiş, ülkeyi erken seçime götürmemiş, bir Ak Partili''nin adaylığını garantiletmiş ve nihayet kendi adaylığını da son ana kadar taşıyabilmişti. Çankaya''ya çıkmak için gereken ne varsa üstesinden gelmişti.

Ama, Erdoğan tam çıkma kararı verileceği an durup, Köşk''ü altın tepsi içinde Abdullah Gül''e sundu. Ne bir telkin, ne bir baskı, ne de bir itiraz korkusu taşıyordu. Yani, Çankaya''ya çıkmama kararı bir geri adım veya endişeden kaynaklanmıyordu. Hatta, böyle bir baskı olsa bu kez yine partiyi ezdirmemek için mutlaka yukarıya çıkardı da…

Bambaşka bir şey oldu ve Erdoğan sadece partinin geleceği ve toplumun onu Başbakanlık''ta görme arzusunu değerlendirdi ve “kalma” kararı verdi.

Geçmiş bütün Cumhurbaşkanlığı yarışlarında yaşanan çatışma ve kavgaları hatırlamak lazım. Türkiye bugünkü gibi bir şey yaşamadı…

Düşünün… Erdoğan, Gül''e fikrini soruyor. Gül, Erdoğan''a “Cumhurbaşkanı mutlaka siz olmalısınız” diyor. Erdoğan bu kez adı adaylar arasında hep geçen Arınç''a fikrini soruyor. Arınç da Başbakan''a “Benim adaylığımı düşünmeyin. Ya siz, ya da Abdullah Bey olmalı” diyor.

Birbirlerine ikram ettikleri makamın adı Cumhurbaşkanlığı…

9. Cumhurbaşkanı Demirel''in “hiçbir fani o koltuğu elinin tersiyle itemez” cümlesiyle tanımladığı makam.

Erdoğan da bir fani… Ama, hiç düşünmeden Gül''e “Benim partinin başında kalmam lazım. Cumhurbaşkanımız sensin …” diyor. Gül yine de tereddütlü “sizin hakkınız” diyor ama Erdoğan, “hayırlı olsun” diyerek tarihi kararı veriyor.

Arınç, “için rahat çok mutluyum” diyor..

Türk siyasal tarihinde bunun bir benzeri yok…Böyle bir fedakarlık örneği yazılmış değil.

Türkiye''nin 11. Cumhurbaşkanı işte finalde böyle bir gerçek dostluk öyküsünün ardından belli oldu.

Bundan sonra… Cumhurbaşkanlığı''na sahip olmak Ak Parti''yi seçimde daha da güçlendirecektir.

Abdullah Gül iyi Cumhurbaşkanı olacaktır, asla noter olmayacaktır.

Bülent Arınç akil adamdı şimdi daha akil ve zor zamanda nasıl davranılacağını göstermiş bir Meclis Başkanı olmaya devam edecektir.

Tayyip Erdoğan ise, bütün o bilinen vasıflarının yanında kariyerine böylesine bir fedakarlığı yazdırdığı için siyasi liderlikte sınıf atlamıştır. Ulaşılması güç bir standart oluşturmuştur. Şimdi, her şeyi, bütün sıkıntıları, ülkenin omuzlarına yüklediği ağırlığı geride bırakıp Çankaya yoluna koyulmuş olabilirdi. Ama umursamadı bile…

Demek ki, bazı faniler makamı, koltuğu elinin tersiyle itebiliyorlarmış.

Türkiye, yeni Cumhurbaşkanı''nın adıyla birlikte bunu da öğrendi.

17 yıl önce
Demek bazı faniler o koltuğu elinin tersiyle itebiliyormuş...
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle