|
Sıra adamı olmayın!

İbrahim Bodur, Türk sanayiinin Osmanlı çınarı. Tecrübe ve başarıda ona eşdeğer kaç sanayici sayabiliriz, bilemem. Ben diyeyim beş, siz deyin on. Onbeş diyen kesinlikle yanılır! İbrahim Bey, sanayiciliğinin 55. yılı olan 2007''de, “benim büyük ailem” dediği 35 bin nüfuslu Çan ilçesinde, hem şirketlerinin yönetimini kızı Zeynep Hanım''a devrettiğini açıklamış, hem de yönetici ve mirasçılarına vasiyet niteliğinde öğütler vermişti. Fütüvvet kokulu bu öğütleri sıralayalım:

1. Bütün kainatı donatan, bizi yoktan var eden ve en şerefli varlık kılan Allah''a inanın.

2. Kendinize güvenin.

3. Şükretmeyi bilin.

4. Sabretmeyi bilin.

5. Her işin evvelinde, sonunda ve merkezinde insan olduğunu unutmayın.

6. İnsanları sevin ve kazandıklarınızı onlarla paylaşın.

7. Değerleriniz gücünüz; vatan ve bayrağınız, namus ve şerefinizdir.

8. Dostluğa çok önem verin ve ''dosdoğru'' dost olun.

9. Akıl ve gönül dengesini iyi kurun.

10. Yapılan işin kalitesi, kişinin kalitesini gösterir. Yaptığınız işin niteliğine her zaman özen gösterin.

11. Maddeye ve maddiyata esir olmayın.

12. İtibarınız daima paranızdan çok olsun.

13. Müesseseleri korumak ve geliştirmek, onları kurmak kadar önemlidir. Onları biz kurduk, siz koruyun ve başarılı kılın.

14. Toplumda taklitçi ve sıra adamı olmayın, daima baş olmaya çalışın.

15. Hem geleneksel değerlere bağlı, hem çağdaş ve gelişmelere açık olun.

(Gazeteler, 28-29 Temmuz 2007.)

Hülasa adam olun ama ''sıra adamı'' olmayın! Değerleriniz olsun, paylaşmayı bilin, itibarlı olun. Sühreverdi olsa kısaca “su gibi olun” derdi. Ebu Necib Sühreverdî miladî 12. yüzyıl ortalarında yazıp Selahaddin Eyyubî''ye sunduğu Nehcü''s-Sülûk fî Siyâseti''l-Mülûk başlıklı siyasetnâmede, devlet başkanlarının yönetimde su gibi olmalarını öneriyordu: “Letafet ve tam yumuşaklık zamanlarında akarken, itaat edip yumuşaklık gösterenlere karşı yumuşak olup; şiddet ve sertlikle yolunu kesip set kuranların üzerlerine de aynı sertlikle kükreyip nice bendleri yıkarak ağaçları köklediği gibi; devlet başkanı da kendisine itaatkâr ve devlete saygılı olanlara yumuşak davranmalı, sertlikle devlete karşı gelenlere ise şiddet gösterip onları bir sel gibi silip süpürmelidir.”

Çağdaş yönetim düşünürü Warren Blank de liderliğin, yukarıda timsal gösterilen tabiat olayları gibi, bir olay halinde vuku bulduğunu söylüyor. Yani liderlik tek-yönlü bir etkileme süreci değil, bir etkileşim alanıdır. Orada tıpkı suyun sert ve yumuşak cisimlere yaptığı gibi duruma göre hareket etme esnekliğine sahip olan, lider olduğunu kanıtlar. Blank''in geliştirdiği “liderliğin dokuz doğal yasası” şunlardan oluşuyor:

1. Liderin gönüllü takipçi ve müttefikleri vardır.

2. Liderlik bir etkileşim alanıdır.

3. Liderlik bir olay halinde vuku bulur.

4. Liderler resmî otoritenin ötesinde nüfuz kullanırlar.

5. Liderler örgütsel olarak tanımlanmış sınırların dışında iş yaparlar.

6. Liderlik risk ve belirsizlik içerir.

7. Liderin inisiyatifini herkes takip etmez.

8. Liderliği yaratan bilinçtir.

9. Liderlik kendine atıfta bulunma sürecidir. Lider ve takipçileri, harici enformasyonu kendi öznel, dahilî referans çerçevelerine göre işlerler.

Sühreverdi lider adaylarına aynı zamanda yeryüzü gibi olun diyor: “Yere ne gömülse, üzerine ne yüklense, ne kadar ağır yükler bırakılsa taşıyıp tahammül ettiği gibi, devlet başkanı da sırlarını gömmeli ve mukadderat gereği hadiselerin rüzgârıyla esip gelen nâhoş gelişmelere tahammül etmelidir.”

Everest tepesinin zirvesine çıkan ilk Amerikalı olan Jim Whitaker, bir dağın hiçbir zaman fethedilemeyeceğini söylüyordu: Dağ fethedilmez, kendinizi fethedersiniz sadece; ümitlerinizi, korkularınızı fethedersiniz. Liderliğin gerçek mücadelesi dışta değil, içtedir. Kendini fethetmek, kendini tanımaktır; kuvvetli ve zayıf yanlarını öğrenmek, beceri ve yetersizliklerini, inanç ve önyargılarını, kabiliyet ve zaaflarını bellemektir. Kendini fethetmiş olana, dünyada olup bitenler etki etmez. Kazara liderlik makamlarını işgal edenlerse, rüzgârgülü gibi, her esen yele baş eğerler.

Bir de ölüm gibi olun diyor Sühreverdi: “Nasıl ki ölüm ansızın ortaya çıkar, dünyanın gelip geçici lezzetlerine dalmış olan gafilleri yakalar, üstelik ne rica ne rüşvet kabul ederek ruhlarını kabzedip aman vermezse, devlet başkanı da bozguncu ve düşmanları ansızın gaflette yakalamalı, kaçmalarına müsaade ve müsamaha göstermemelidir.”

İş hayatında bozguncu veya düşman gibi kelimelerin yerine “düşük verimle çalışan, kaytaran, sorumluluk üstlenmeyen, iş arkadaşlarına engel olan” gibi sıfatları koyarsak; çağdaş yöneticiler için çıkaracağımız temel ders, kararlılık ve gereğinde hızlı harekettir. Burt Nanus''a göre, liderliğin şartlarından biri örgütte karşılıklı-bağımlılık anlayışını yerleştirebilmektir. Bunu başarmak içinse, takım içinde paylaşımcı olmayan, diğerlerine güvenmeyen veya yeterli iletişimi kurmakta kasden ağır davrananları dışarıda tutabilmek lazım. İşte Nanus''a göre liderliğin yedi megabecerisi:

1. Uzakgörüşlülük. Gözleri sabit bir şekilde ufukları tarar, ufka doğru mesafe almakta olduğu zaman bile.

2. Değişime hükmetmek. Örgütteki değişimin hız, yön ve ritmini öyle ayarlar ki, örgütün büyüme ve evrimi hadiselerin dış seyrine uygun düşer.

3. Örgüt tasarımı. Lider, arzu edilen vizyonu gerçekleştirme kapasitesi gösteren bir örgütü miras bırakabilen bir kurum-kurucudur.

4. Erken öğrenme. Kendini örgütsel öğrenmeyi teşvike adayan ömürboyu talebedir.

5. İnisiyatif. İşi oluruna bırakmayan, işleri olduran bir kabiliyet sergiler.

6. Karşılıklı-bağımlılığı gerçekleştirmek. Başkalarına fikirleri paylaşma ve birbirlerine güvenme, iyi ve sık iletişim kurma, sorunlara işbirliği içinde çözüm arama hususlarında ilham verir.

7. Yüksek dürüstlük standardı. Lider adil, namuslu, hoşgörülü, güvenilir, şefkatli, açık, sadık ve geçmişin en iyi geleneklerine bağlı insandır.

Geçmişin en iyi geleneklerine bağlılık sözü bizi İbrahim Bodur''un son öğüdüne geri götürüyor: “Hem geleneksel değerlere bağlı, hem çağdaş ve gelişmelere açık olun.” Fakat galiba en önemlisi, dosdoğru dost olmak. Eşrefoğlu Ahmed 15. yüzyılda kaleme aldığı manzum fütüvvetnâmede, dostu tanımak için ona “arı bakmak” gerektiğini söylüyordu:

Er odur kim dogrulukla kul ola

Fi''li kavli pür edeb usûl ola

Sohbetine yol bula her bir ferîk

Kendüzünden kendüye ola şefîk

İşbu bâzarda zagal makbul degül

Bu bâzarda tez bilinür eski pul

Ere arı bak ki göresin eri

Erde göresin sen gerçek nuru

15 yıl önce
Sıra adamı olmayın!
Döner kesen Soykırım Destekçisi Frank, unutma: Gün gelir, hesap da döner!
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit