|
Apo"nun postu ve post-Apo

Abdullah Öcalan''ın yargılanmasını izliyoruz. Bu konudaki hassasiyetler ortada, insanların yaşadığı acılar da. Davanın büyük bir merkezde değil de İmralı''da görülmesinden tutun, şehid ailelerinin tavrına kadar pekçok gelişme, Ankara''nın bu davayı abartmadan, makul düzeyde seyrini istediğini ortaya koyuyor.

Bunlar tamam peki konuşulamayanları konuşmak için daha ne kadar bekleyeceğiz? Apo''nun yakalanmasından yargılanmasına kadar uzanan süreci, önümüze zafer olarak koyanlar, davanın akabinde ortaya çıkacaklar konusunda konuşmaya aynı ölçüde hevesli değiller. Yazık ki istisnasız bütün televizyonlar ve gazeteler işin bu yönde seyretmesine akıl almaz bir çabayla (ya da kolaycılıkla) katkıda bulunuyorlar. Lûtfen hangisi olursa olsun, davanın başladığı günden bu yana çıkan gazeteleri yanyana getirin. Manşetlere yansıyan "deha" ürünlerinin, "kopya koyunlar"dan daha çok birbirine benzediğini göreceksiniz.

Bir ülkede, hele Türkiye gibi ciddi sorunlarla karşı karşıya olan ve bunlara günü birlik heyecanlarla değil, kalıcı toplumsal projelerle cevap vermek zorunda olan bir ülkede, bu sorumsuzluk ve istismarın, daha sonra nasıl bir hayal kırıklığı getireceğini artık görmek zorundayız.

Öcalan''ın yakalanıp yargılanması PKK sorununun çözümünde atılan önemli bir adımdır. Ancak bu adımın PKK''nın ürediği sorunlar yumağında ne kadar büyük olduğu tartışmalıdır.

Kuvvetle muhtemel idam kararı çıkacak olan davanın ardından Türkiye''yi bekleyen sıkıntılı günler konusunda, toplumu sağlıklı bilgilerle değil, zafer nutuklarıyla donatmanın bedeli ağır olabilir.

Sözü dolaştırmaya gerek yok. Herkesin cevabını beklediği soruyu hepimiz biliyoruz. Abdullah Öcalan, idam edilecek mi edilmeyecek mi? Bunun farklı bir sorma şekli daha var. İdam edilebilecek mi, edilemeyecek mi?

Bizi, sadece içerideki değil, dışarıdaki şartları da dikkate alan bu ikinci soru şeklinin ilgilendirdiği ortada. Batı''nın herhangi bir şekilde Öcalan''ın şahsını savunmak gibi bir telaşı olmadığı belli. Ancak bu bizim için bir rahatlık değil, aksine belirsizlik kaynağı. Çünkü asıl maraton davadan sonra başlıyor.

Eğer bu mesele Öcalan için, "Mahkemede ezilip büzülüyordu" türünden yorumlarla, ya da uzman görüşlerine dayanan "Ellerini kullanış biçimi çaresizliğini ortaya koyuyor" haberleriyle çözülecekse, o zaman bir haftaya kalmaz Türkiye 20 yıldır mücadele ettiği bir sorunu, haberci&psikiyatris işbirliği ile çözüme kavuşturmuş olur ki, böyle bir hokus-pokus''a söyleyecek sözümüz kalmaz.

Türkiye''nin vereceği kararlar, özellikle de idam kararı tartışılacaktır. Bu kararın Yargıtay''dan Meclis''e, eğer geçebilirse Cumhurbaşkanı''na kadar uzanan her aşaması giderek yükselen bir tempoyla tartışılacaktır. Türkiye''deki Avrupa aleyhtarı havayı, Apo üzerinden kaşımayı marifet sayanlar, daha iki gün geçmeden "Avrupa Konseyi mahkemeye olumlu not verdi" haberlerine yer açıyorsa, sonradan ortaya çıkacak baskılarda göbeklerinden bağlı oldukları Batı karşısında bizi savunacaklarını düşünmek biraz saflık olmaz mı?

Mesele Türkiye''nin vereceği kararın muhtevasını tartışmak değildir. Burada önemli olan Türkiye''nin sonradan eğilip bükülmeyeceği bir tutum izlemesidir. İşi gücü nice zamandır sömürge ruhuyla ona buna eğilip bükülmek olanlarla yola çıkmak, Türkiye''yi en güçlü olması gereken bir dönemde zayıflatacak tehlikeler taşımaktadır.

Apo davasında Türkiye''nin utanacağı, sıkılacağı bir nokta yoktur. Her devlet için meşru olan bir hakkı, üstelik gerçekten mükemmel bir organizasyonla kullanmaktadır. Ancak daha yolun başında olan Türkiye için, geri dönemeyeceği sözler yerine, gücünü, dünyadaki şartları iyi değerlendiren bir siyaset zorunludur. Yoksa Apo''nun yakalanmasıyla başlayan sürecin ortaya çıkardığı toplumsal birlik havası, müthiş bir hızla çatışmaya dönüşecektir. Seçimlerin ortaya çıkardığı tablodan, ülkedeki diğer gerginliklere kadar ortam buna son derece uygundur.


25 yıl önce
Apo"nun postu ve post-Apo
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle