|
Sular tersine akmaz

Kendisini yenileyemeyen politikacılarla, dünyadaki gelişmelerin dışında kalmış sivil ve asker bürokratların elinde Türkiye''de herşey durma noktasına geldi. Bütün kurum ve kuruluşlar, ortaya çıkan olağanüstü şartlar yüzünden, gerçek fonksiyonlarını yerine getirmede büyük engellerle karşılaşıyorlar.

Kriz dönemlerinde geçmişte başarıyla uygulanan yöntem ve modeller geçerliliklerini büyük ölçüde yitirirler. Bilinen yöntem ve modellerle krizleri aşmak mümkün değildir. Yeni döneme özgü yöntem ve modeller geliştirmek gerekir. Krizler fırsatlarla birlikte tehditleri de, hayatın ölümü içinde taşıdığı gibi taşırlar.

Osmanlı "Millet Sistemi" gibi, çok kültürlü "Avrupa Birliği"ne katılmanın tartışıldığı bir dönemde, Türkiye''deki güç odakları otuzlu yıllara dönmek için, "dayatmacı" devlet yapısını güçlendirmeye çalışıyorlar. Kriz "dayatmacı" devlet politikalarından kaynaklanıyor. "Demokratik" devletin fonksiyonlarının işlemez hale gelmesi krize yeni boyutlar kazandırıyor.

Ülkeler arasındaki zaman ve mesafe farkının kalktığı bir dünyada, Türkiye''yi "dayatmacı" bir politikayla yönetmeye kalkmak, yeni krizlere davetiye çıkarmaktır. Çünkü Türk toplumu değişimdeki kritik noktayı çoktan aştı. Özal''la Türkiye dönüşü olmayan bir yola girdi. Sular tersine akmaz. Güç odakları gibi, suları tersine akıtmaya çalışanlar, kendi bindikleri dalı keserler de farkına varmazlar.

Sınırların önemini yitirmesiyle dünyada öylesine hızlı bir değişim yaşanıyor ki, değişime ayak uyduramayan örgütler ister kamu, isterse özel kuruluş olsun, dinamizmlerini yitirirler. Yönetim bilimcilerinin dediği gibi: "Değişmeyenlerin ölmesinin önüne hiç kimse geçemez." Değişmeyen ölür. Yaşamak isteyen değişmek zorundadır. Bunun için kriz dönemlerinde değişmek çok daha önem kazanır.

Yöneticilerin önemi kriz dönemlerinde ortaya çıkar. Güven vermeyen yöneticiler, krizi önlenemez boyutlara ulaştırır. Kriz belirsizlikten beslenir. Yönetemeyen yöneticilerin elinde kriz sel suyu gibi her yere yayılır. Bu yüzden Türkiye''de kriz eğitimden sağlığa, ekonomiden kültüre her alanı etki altına aldı.

Türkiye "stratejik" dönüm noktasından geçiyor. Bu noktada yetmiş yıldan beri uygulanan politikalar geçerliliğini yitirdi. Zaten Türkiye yetmiş yıldan beri hem kendini, hem de dünyayı aldattı. Yetmiş yılda bir arpa boyu yol gidilmedi. Tam tersine Türk ekonomisi geriledi. Ellili yıllarda Türkiye, Avrupa ülkeleriyle rekabet edebilecek bir ekonomik güce sahipti. İlkesiz yöneticilerin elinde bugün Avrupa''nın en yoksul ülkesi haline geldi.

Türkiye artık eski Türkiye değil. Ekonominin olduğu kadar toplumun yapısı da büyük ölçüde değişti. İster özel, ister kamu olsun, bütün kurum ve kuruluşlar dünyadaki gelişmelere ayak uydurmak zorundalar. Hiçbir kurum ve kuruluş eski yapısıyla ayakta kalamaz.

Türkiye''de ekonomiyle birlikte "dayatmacı" politikalar da dibe vurdu. Okyanus ortasında yolunu kaybeden bir gemi gibi, Türkiye bildiği bütün yolların birer çıkmaz olduğunu gördü. Türkiye''nin izleyeceği yol çıkmazda olduğunun bilincine vardığında ortaya çıkacaktır. Çıkış yolu, bütün yolların çıkmaz olduğunun farkına varıldıktan sonra bulunur.

Çıkış yolu, yeni bir vizyon, yeni bir misyon, yeni bir yöntem, yeni bir model gerektirir.

Kurum ve kuruluşlarda yeni bir teknolojiden, eski bir teknolojiye dönüş olmaz. Yeni teknolojiye dayanmayan kurum ve kuruluşlar uzun ömürlü olamazlar.

Sesli filmler, bütün dünyada sessiz sinema dönemini kapattılar. Hiçbir kurum ve kuruluş sesli sinema ve televizyon döneminde sessiz sinema ve televizyon filmi yaparak ayakta kalamaz.

Aynı şekilde, verimlilik yarışı devlet kurum ve kuruluşlarının sonunu getirdi. Hiçbir ülke devlet eliyle üretim yaparak, dünya pazarlarına açılamaz. Artık verimliliği artırmanın yolu devletçilikten geçmiyor.

Devletçiliğin olduğu yerde yolsuzlukların ve soygunların önüne geçmek mümkün değildir. Çünkü politikacının gözünde devletin kaynakları denizdir. Sivil ve asker bürokratlar denizin bittiğinin farkına varmazlar.

Kurtuluşun yolu "devlet"ten değil, "millet"ten geçer.

23 yıl önce
Sular tersine akmaz
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu
Omelas’ı bırakıp gitmeyenler..
Tek bir zamana/ tarihsizliğe hapsedilmeye başkaldıran adam: Kadir Mısıroğlu