|
Tabiatın Japonya"da ölüm saçan öfkesi

Dünya Japonya''nın kuzeyinde yaşanan büyük bir deprem ve depremin yol açtığı dev deniz dalgalarıyla sarsıldı. Tabiatın dehşet veren öfkesiyle, sallanan Kuzey Japonya''nın yerleşim alanları, gemileri, uçakları, trenleri ve arabaları önüne alıp sürükleyen, tsunami dalgalarıyla, sular altında kaldılar. Büyük can kayıplarına yol açan dünya savaşlarının yerine, son on yıllarda, kasırgalar, seller ve depremler geçti. Türkiye, Haiti ve Endonezya depremlerinde, milyonlarca insan hayatını yitirdi, yaralandı ve evsiz kaldı.

*

Türkiye''de bir deprem sonrasında, şiir ustası Sezai Karakoç, yazdığı bir denemesinde, önden gidenlerin, “Durun. Birdenbire hiçliğe çarptık. Varlığı bulduk. Biz, dağılan kitabın uçuşan yapraklarıysak, siz de orada kalan yapraklarısınız. Yaprakların toplanıp kitabın yine kitap yapılacağı gün gelecektir. Hiçliği bilin, varlığı bilin ve öğretin. Siz, bu dünyadan uzanmış bir elin çevirdiği yapraklarsınız. Sizi okusunlar ve burayı bilmeye başlasınlar. Yapılarınızı sağlam ve elverişli yapın ama sade ona güvenmeyin. O yapıdan size daha yakın olana güvenin.” diye seslendiklerini vurgulamaktadır.

*

S.Hüseyin Nasr “İnsan ve Tabiat” isimli kitabında, F.S.C. Northrop''un, “Dünya kaos değil, düzen ve kozmos içindedir, tıpkı bir organizma gibi canlıdır ve aynı zamanda bir yasaya bağlıdır.” yargısını aktararak, tabiatın yasalarıyla gerçeğin yasaları arasında uyumsuzluk ve çatışma olmadığını düşünmektedir. Bütün dünya, depremlere karşı gerekli tedbirleri almalı ve her ülke de, elinden geleni yapmalıdır. Ancak hem Amerika, hem de Japonya gücün üzerinde güç olduğunu unutmamalıdır. Hiçbir güç tabiata düşman olamaz ve düşmanlık yapamaz.

*

İnsanlığın bilimsel ve teknolojik birikiminden, son birkaç yüzyılda devşirilen seküler kültür, tabiatı metafizik değerlerden arındırarak, bütünüyle fizik değerlerle algılanması ve yorumlanması gerektiğini, bütün dünyaya kabul ettirmiştir. Seküler kültürle yoğrulan Yirmibirinci yüzyıl insanı, için, tabiatın hiçbir kutsal yanı kalmamıştır. Bunun için, seküler insan, tabiata işbirliği yapılması gereken bir dost olmaktan daha çok savaşılması gereken bir düşman gözüyle bakmaktadır.

*

Tabiatın sekülerleştirilmesi bir yandan çarpık şehirleşmeye büyük bir hız ve yoğunluk kazandırırken, bir yandan da küresel ısınma başta olmak üzere, çevre kirlenmesine yeni boyutlar kazandırmaktadır. Artık insanlık yalnızca çevre sorunlarıyla değil, iklim değişikliklerinin yol açtığı, aşırı yağışlar ve su baskınlarıyla da uğraşmak zorundadır. İnsan ile tabiat arasındaki savaş, nükleer enerji santrallerinden atom bombası başlıklı füze taşıyan uçak gemilerine kadar iki yanı keskin teknolojilerin geliştirilmesinin ana kaynağı olmuştur.

*

Seküler insan, insanlığın hayat kaynağı olan tabiata savaş açarak, emanete ihanet etmiştir. Onun ihanetinin bedelini bütün ülkeler ödemektedir. Tabiatla savaşan seküler insanın, insanlarla, hayvanlarla, ağaçlarla, dağlarla, göllerle ve denizlerle dost olması mümkün değildir.

*

Bütün zenginlikleriyle görünen fizik dünyanın yaşanır kılınabilmesi için, bütün derinlikleriyle görünmeyen metafizik dünyanın bilinmesi gerekir. Fizik bilginin kaynağı ise, metafizik de bilgeliğin kaynağıdır. Bilgi bilgelikle yararlı kılınır. Metafizik fizik dışı değli, fizik üstüdür.

*

Metafiziksiz fizik, fiziksiz metafizik olmaz, belirleyici olan fizik değil, metafiziktir.

*

Metafizikle dost olan, tabiatla düşman olmaz.

13 yıl önce
Tabiatın Japonya"da ölüm saçan öfkesi
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle