|
12 Eylül yasası ve Yeni Asya
Bir yandan Anayasa değişikliği çabaları, öte yandan, Yeni Asya gazetesinin, bir ay süre ile tek bir köşe yazısı dolayısıyla kapatılması.

Ortada önemli bir çelişki var: "Basın hürdür, sansür edilemez" dedikten sonra, Şevki Akgünler'in "Siyasi deprem kapıda" başlıklı yazısı, nasıl, Yeni Asya'nın bir ay müddetle yayının durdurulmasına imkân veriyor?

Derin tepki

Malûm, depremi ilâhi takdire bağlayan ve milletimize verilmiş bir ceza gibi gösteren yorumlar, derin devletin, derin tepkisiyle karşılaştı. Buna benzer cümlelerin sahipleri, 312'den yargılanıp mahkûm edildiler. Yeni Asya gazetesinin sahibi, aynı zamanda Nurcu cemaatini de temsil eden Mehmet Kutlular. Hep ılımlı bir çizgiyi sürdürmüş; siyasette de daha ziyade Demirel ile Adalet Partisi'ni, sonra da DYP'yi desteklemiş biri. Tuttular, Mehmet Kutlular'ı, düşüncelerini ve inançlarını ifade etti diye hapse attılar. Onun gazetesinin bir köşe yazarı, Şevki Akgünler de 1 yıla mahkûm edildi. Şimdi bu bize göre insafsız ceza yetmiyormuş gibi, gazete de, 1 ay müddetle kapatılıyor.

Sıkıyönetim dönemlerinde bile, önce 1 hafta ile yayın organlarının faaliyetine ara verilir, "suçun tekrarı" halinde, süre tedricen uzatılırdı.

Ne sıkıyönetim var, ne de olağanüstü hal. Ama 12 Eylül döneminin ürünü olan, askerlerin (Kurucu Meclis'in) giderayak çıkardığı bir kanun, gazetelerin kapatılmasına cevaz veriyor.

Hukuki durum

Basın Kanunu ek 2'nci madde: "Basın yolu ile işlenen ve ek birinci maddenin 3'üncü fıkrasında yazılı suçlarla, milli güvenliğe ve genel ahlâka aykırı davranışlardan mahkûmiyet hallerinde, suç teşkil eden yazının yayınlandığı mevkutenin, üç günden bir aya kadar kapatılmasına mahkemece karar verilebilir. Kapatılan mevkutenin devamı niteliğini taşıyan her türlü yayın yasaktır. Bu mevkutenin açıkça devamı niteliğini taşıyan yeni mevkute çıkaranlar bir aydan altı aya kadar hapis cezasına çarptırılırlar."

Atıf yapılan ek 1'inci maddenin üçüncü fıkrası: "Türk Ceza Kanunu'nun 2'nci Kitabı'nın 1'inci Bab'ının 1, 2 ve 4'üncü fasıllarında yer alan suçlar ve 312'nci maddenin ikinci fıkrasında yazılı suçların basın yoluyla işlenmesi ve mahkûmiyet halinde, faillere ait olmaları şartıyla, makineler ile diğer basın aletlerinin müsaderesine karar verilir."

Türk Ceza Kanunu'nun İkinci Kitabı'nın Birinci Bab'ının 1, 2 ve 4'üncü fasılları, "Devletin şahsiyetine karşı işlenen cürümleri" kapsıyor: Bölücülük, casusluk, devletin nüfuzunu kıracak, milli menfaatlere zarar verecek neşriyat, askerleri kanunlara karşı itaatsizliğe sevk, Cumhurbaşkanı'na hakaret, sövme, Türklüğü, Cumhuriyeti, Büyük Millet Meclisi'nin, hükûmetin, Silâhlı Kuvvetler'in manevî şahsiyetini alenen tahkir, tezyif, kanunun cürüm saydığı neşriyatı nakil vs, hep bu çerçevede kalıyor.

Dolayısıyla, bize 12 Eylül'den miras kalan hukuki düzenlemelere göre, sadece Türk Ceza Kanunu'nun 312'nci maddesini ihlâl eden bir yazı yazınca değil, Cumhurbaşkanı veyahut hükûmete karşı hakaretamiz bulunan bir makale yüzünden de, gazete 1 ay süreyle kapatılabilecek, üstelik makineler müsadere edilebilecek.

15'inci madde koruması

Basın Kanunu'ndaki Ek 1 ve Ek 2'nin Anayasa'ya aykırılığı iddia edilemiyor. Çünkü Anyasa'nın geçici 15'inci maddesi, 12 Eylül döneminde çıkan bütün kanunlar hakkında, Anayasa'ya aykırılık iddiasında bulunulamayacağını belirtiyor.

Mamafih, 1983'ten beri, bu kadar hükûmet geldi geçti. Anayasa'ya aykırılık iddia edilemese bile, pekâla, Türk Ceza Kanunu'ndan bu antidemokratik hükümleri ayıklamak üzere yasa çıkarmak mümkündü. Ne gezer!

Kaç yıldır, Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin, hükûmetin veyahut cumhuriyetin manevî şahsiyetini tahkir ve tezyifi düzenleyen, çok keyfi uygulamalara yol açan 159'uncu madde ile 312'nci maddeyi dahi değiştirmek mümkün olamadı.

Bu yüzden, bütün siyasi partilerin üzerinde mutabakata vardığı Anayasa tadil projesini, önemsemek gerekir. Ufak tefek pazarlıklar yüzünden hiçbir parti destekten vazgeçmemeli.

Elbette, herkesin her istediği olmaz. Ama olduğu kadarıyla yetinmek, ileriki tarihlerde daha mükemmel ve radikal adımlar atılmasına engel değildir.

Anayasa Mahkemesi'ne müracaatı önleyen geçici 15'inci maddenin bir bölümünün iptâli bile, büyük ehemmiyet arz ediyor. Bir köşe yazısı dolayısıyla, mahkeme kararı ile bile olsa, gazete kapatılabilir mi?

Porno yayıncılık

Üstelik, 12 Eylül rejiminin getirdiği düzenlemelerde, sadece Türk Ceza Kanunu'nun İkinci Kitabı'nın Birinci Bab'ının 1, 2 ve 4'üncü fasılları ile 312'nci maddesinde yer alan suçlarla yetinilmemiş, "milli güvenliğe ve genel ahlâka aykırı davranışlardan mahkûmiyet halinde" de, suç teşkil eden yazının yayınlandığı mevkutenin üç günden bir aya kadar mahkemece kapatılabilmesi öngörülmüştür. (Basın Kanunu Ek 2)

Milli güvenlik ve genel ahlâk lastikli lâflar. Meselâ porno yayıncılıktan mahkûm olan Tempo dergisi de, Ek madde 2 kapsamına sokularak, pekâla kim vurduya gidebilirdi.

Bugün 28 Şubat zihniyeti iş başında. Yarın bir başkaları gelir, müstehcen neşriyattan yola çıkarak, bu geniş yetkileri farklı bir kesimi vurmak için keyfi bir biçimde kullanabilir.

Yeni Asya'nın başına gelenler, basında pek az yer buldu. Halbuki, kanunlar, her türlü haksız uygulamaya müsait.

Bugün bana yarın sana!

12 Eylülcülerin sorumsuzluğu

Anayasa'nın geçici 15'inci maddesi değiştirilirken, darbecilerin siyasi dokunulmazlıkları da kaldırılmalıdır. Çünkü kanunlarımız, askerlerin siyasete müdahalesini, TBMM'yi ıskata veyahut vazifesini yapmaktan men'e cebren teşebbüs etmeyi suç sayıyor. (m. 146)

Ayrıca 147'nci maddeye göre, Türkiye Cumhuriyeti İcra Vekilleri Heyeti'ni cebren ıskat ve vazife görmekten cebren men'edenlerle, bunları teşvik eyleyenlere idam cezası hükmolunuyor.

12 Eylül'de Meclis dağıtıldı, Bakanlar Kurulu'nun görevine son verildi; siyasi partiler fesh'edildi. Hepsi de cebren gerçekleşti.

Yeniden kavga olmasın, ülkede gerginlik vuku bulmasın gerekçesiyle, 12 Eylülcüler'i siyaseten sorumsuz kılan geçici 15'inci maddenin ilgili kısmının değişmemesini savunanlar var.

Biz bu görüşe katılmamakla birlikte, hiç değilse, 12 Eylül kadrosunun (5'i bir yerde ve arkadaşlarının) yolsuzluk konularında hesap vermelerinin önü açılmalı diyoruz.

1995 Anayasa değişikliği müzakereleri sırasında, DYP milletvekili Coşkun Kırca, bu hususa şu cümlelerle temas ediyordu:

"Anayasa'nın geçici 15'inci maddesiyle ilgili olarak, alt komisyonumuza hâkim olan kanaat, 12 Eylül 1980'de kurulan askerî idarede görev almış olanların siyasî sorumsuzluk hükmünün muhafaza edilmesi yolundadır. Bu, bir askerî harekete taraftar olunması anlamında değil, sadece, memlekette yeni münakaşalar doğurmaya gerek olmadığı için konulmuş bir hükümdür. Buna karşılık, komisyonumuz, bu hükme verilmekte olan yanlış bir tefsiri bertaraf eden bir hüküm sevketmeyi uygun görmüştür. O da, bu görevliler, eğer milletvekilli seçilmeye engel bir suçu görevleri sırasında işlemişlerse, yani zimmet, irtikâp, rüşvet vesaire gibi, o zaman, bu suçlardan dolayı haklarında sorumsuzluk söz konusu olmayacaktır."

Milletvekillerinin sorumsuzluk kapsamının daraltılmasının tartışıldığı bugünlerde, demokratik rejimi tahrip edenleri en azından rüşvet, irtikâp vs gibi konularda halâ koruma mekanizmaları kapsamında bırakmak adalete de, hakkaniyete de sığmaz.

...............................

Yazımı tamamladıktan sonra ABD'deki gelişmelerden haberdar oldum. Büyük bir felaket hem ABD'yi, hem de dünyayı vurdu. Suçsuz binlerce kişi hayatını kaybetti veya yaralandı. Bu kendi topraklarında Amerika'ya vurulan en büyük darbe; zaiyat Pearl Harbour'dan daha fazla. Amerika bu kanı yerde bırakmayacaktır. Ufkumuzu kara bulutlar kapladı.
#Yeni Anayasa
#12 Eylül
23 yıl önce
12 Eylül yasası ve Yeni Asya
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler
Yıl 2030: Sokak köpekleri simülasyonu