|
Futbol ve sınav!

Söyleyeyim, niyeti bozmuştum!

Bu hafta ben de ''Kambersiz asla olmaz!'' deyip, bizim haber masasını dumura uğratma pahasına futbol yazacaktım.

''Dumur'' diyorum zira;

bugüne kadar masaya getirilen futbol haberlerinin neredeyse tamamını, janjanlı da olsa, ''zaten bir spor bültenimiz var'' diyerek ana haberden şutladım.

Bültene tek bir haber sokabilmek için savaşan, dış habercilerin bile içinde olduğu, yüksek yoğunluklu ''İkna Girişimi Ordusu''nu hemen her defasında başarıyla geri püskürttüm.

Mutfağın istisnasız tüm erkeklerini, mesela derbi maçlarda ''kapıduvar'' tutumumla çıldırttım.

İyi de, peki ya şimdi? derseniz…

Efenim, bendeniz Avrupa Şampiyonası rüzgârına fena kapıldım.

Sanıyorum, yaşlandım.

Hayır, iş sadece bültenin tamamına yakınını şampiyona haberlerine ayırmakla kalsa iyi!

Futbolcuların Çek ve Hırvat maçlarından sonra henüz terleri kurumadan yaptıkları açıklamaları dinlerken göz yaşlarına hakim olamayan da benim,

Almanya maçındaki ilk golü trafikte duyup, sevinç naraları atarken arkadaşına kaza yaptırmak üzere olan da…

Dahası turnuva boyunca, heyecan enflasyonundan strese, stresten kalp spazmı tehlikesine kadar bi dizi sorunla baş etmek zorunda kaldım.

Her neyse, demek istediğim şu;

Ortada çevrilen keyifli muhabbete tam ''Bir ben eksiktim, geldim'' diyerek dalacaktım ki; posta kutuma bir mektup düştü.

Futbolu mecburen ehil ellere iade edip, bu sütunu çocuğunu sınava hazırlayan fedakar bir anneye, onun kaleminden çıkan bu çok özel mektuba bırakmak şart oldu.

İşte dikkatle okunması gereken o mektup;

* * *

“Uzun, çok uzun bir yıl geçirdik.

Haftalar boyu hazırlandık.

Hafta içini okula, hafta sonunu dershaneye ipotek ettik.

Oğlum 7''inci sınıfa geçti, hayatının ilk önemli sınavında 80 sorunun 79''unu doğru cevapladı.

Şimdi mutlu muyuz? Hayır…

Önümüzdeki iki yılı düşündükçe stres katsayımız artıyor, çocuğumun başarılı sınavı, haftada birkaç saat derse giren branş öğretmenlerinin verdiği davranış notlarıyla aşağı çekildi bile.

Eğitim sisteminin sorunları nasıl çözülür bilmiyorum ama çocuğuna iyi bir gelecek isteyen her anne gibi kaygılı hatta çaresizim.

Kısa adı SBS olan “Seviye Belirleme Sınavı” çocukların omuzlarındaki OKS yükünü hafifletmeyi, geleceklerini tek sınava bağımlı kılmamayı amaçlıyordu. Sınav üçe bölündü, ama olması gerektiği gibi yükleri hafiflemedi çocukların. Dershane süresi üçe katlandı, stres üçe katlandı, rekabet üçe katlandı. Eksilen tek şey, çocuklarımızın çocuklukları oldu.

Sorunlarımız çok ama kısaca özetlemeye çalışacağım.

1-) Bu yıla kadar sadece 8''inci sınıfta dershaneye giden çocuklar artık 6''ıncı sınıfta giriyor bu sürece. Dershaneye gidemeyenler, okulların açtığı kurslara katılıyor. Çocukların ve ailelerin sosyal hayatları bitti. Dershaneye göndermemek çözüm değil, başka çocuklar gittiği sürece ailelere seçenek kalmıyor.

2-) Yeni sistem, özel okul öğrencilerine “ayrıcalık” tanıyor. İstisnaları saymazsak, öğrenciyi “velinimet müşteri” olarak gören özel okullarda ders ve “özellikle davranış” notları, “çocukların geleceğini belirlediği” gerekçesiyle eskisinden daha müsamahalı veriliyor.

Bu farklılığı, özel okullarla devlet okullarının önceki yıllara ait notlarını kıyaslayan bir istatistikle de belgeleyebilirsiniz.

3-) Beden eğitimi, resim-iş ve müzik gibi “yeteneklerin ön plana” çıktığı dersler için de benzer bir durum söz konusu. Dersleri çok iyi ama yeteneksiz olduğu için resimden ya da fiziksel özellikleri nedeniyle beden eğitiminden düşük not alan öğrenciler, yarışa bir adım geriden başlıyor.

Çocuklarımızın geleceğe ilk adımlarını adaletsiz bir ortamda atmamaları için;

1-) Dershane sistemine, çocukların sosyal hayata katılımını sağlamak için sınırlama getirilmesi, çocuklara en az bir gün evde kalma imkânı tanınması gerekmektedir. Bu, dershanelere getirilecek, her çocuğun hafta sonu sadece bir gün dershaneye kabul edilmesi zorunluluğuyla sağlanabilir.

2-) Aldıkları yoğun eğitim ve gösterilen özel ilgi nedeniyle zaten devlet okullarından avantajlı konumdaki özel okul öğrencilerinin ders ve davranış notları, ortalama puanlar belirlerken daha düşük oranda etkili olmalıdır. Bu, adaletsizliği tamamen önlemese de bir nebze azaltabilir.

3-) Yeteneğe dayalı dersler için de, puanlamada farklı bir uygulama yapılması gerekiyor. Bu derslere verilen önemi azaltmayan, ancak “yeteneksiz ama gayretli” öğrencileri mağdur etmeyecek bir planlamaya ihtiyaç var. Bunun için de, öğrencilerin bu derslerden birini “özel seçmeli ders” olarak belirlemesi ve seçtiği dersle ilgili notunun öncelenmesi çözüm olabilir.

Sınavda sadece tek hata yapan, müzik kulağı çok iyi, bir enstrüman çalan ama beden eğitimi ve resim derslerindeki yeteneksizliği nedeniyle sıralamada altlara düşen bir çocuğun annesiyim ben. Çocuğumun geleceği, -iyilerini tenzih ediyorum- zaman zaman çocuklarımız kadar çocukça davranan, öğretmen olmasına rağmen çocuklarla iletişim kuramayan 20''li yaşlardaki öğretmenlerin inisiyatifinde olmamalı diyorum.

Bulunduğum noktadan görebildiklerim bunlar.

Bildiğim en önemli gerçek, “çocuklarımızın çocukluklarının çalındığı”. Hırsızlara kendi ellerimizle hediye ediyoruz onların çocukluklarını…

Birisi “dur” demezse, hiç çocuk olmamış yetişkinlere kalacak bu ülke.

Saygılar.

* * *

Durum budur.

Ve bu mektubun özetlediği konu, inanın Avrupa Şampiyonası''ndan çok ama çok daha önemlidir.

Duyurulur.

16 yıl önce
Futbol ve sınav!
Avrupa"yı düşünmek
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü