|
Üstadlar zamanı

Dün Rahmeti Rahman"a uğurladığımız Ahmet Kabaklı hoca da, aynen Esad Hoca gibi, bir yanımızı aldı götürdü. Bu bakımdan benim de içimden, Kanûnî"nin oğlu için söylenen bir mersiyede olduğu gibi, "Medet, medet!.. Yıkıldı bu cihanın bir yanı/Ecel celâlîleri aldı Mustafa Hanı" misillû sözler söylemek geçiyor. Fakat şöyle, Kabaklı hocanın geride bıraktığı eserine bakarak, bu aşırı santimantalizme gerek bulunmadığını düşünüyorum.

Üstadlar devri

40-50 yıldır okunan bir yazar olmak!.. Tercüman ki bir zamanlar, sırf Ahmet Kabaklı olarak algılanırdı. "Liberal-muhafazakar", "Milliyetçi", ve "İslâmcı" Anadolu okuyucusu, 40 yıl boyunca onun çeşmesinden su içti.

Hoca"da her parçalanma ve zıtlaşmanın üstünde kalmaya azamî dikkat sarfeden bir taraf vardı. Daha doğrusu Kabaklı hoca, bizim câmiamızda yaşanan "İslâmcı", "milliyetçi" ve "muhafazakâr-liberal" zihniyet parçalanmasının en ateşli yıllarında rüşdüne erdği ve üstadlığını iktisab ettiği için, bundan sonraki yıllarında da bu konumunu asla terketmek istemedi.

Nitekim kulakları çınlasın; son derece acı Bugün gazetesi tecrübesinden önce, Mehmet Şevket Eygi üstadın çıkardığı haftalık Yeni İstiklâl"in yayın çizgisi de böyle değil miydi? Orada Necip Fazıl, Nurettin Topçu, Peyamî Safa, Mümtaz Turhan, Nuri Pakdil, Nihal Atsız, Bediüzzaman, Nizamettin Nazif ve Osman Turan ve neredeyse bütün eserleri gizli bir el tarafından tamamen yokedilen Cevat Rifat Atilhan hepsi bir arada yazmaz mıydı?

İşte Kabaklı, bizim kendimizi, bir bütün halinde algıladığımız bir devir ve zamanın ürettiği yepyeni bir terkip olarak ortaya çıktı. Onun için onda, hemen her kesim ve meşrep bir parça da olsa kendisini bulur ki, üstadlık makamına yükselişinin sırrı da zaten burada aranmalıdır. Tabiî Kabaklı hoca, sırf yukarıdaki unsurlardan ibarettir denemez. Onda ayrıca kendimizi, geçmiş ve gelecek zamanlar içinde, bir bütün olarak idrakimize imkân sağlayan bir yan daha vardı. Biraz Yahya Kemal ve Abdülhak Şinasi, daha çok da edebiyat tarihçiliğinden kaynaklanan müdhiş bir tarih şuuru!..

Yeni bir devir, yeni idrakler

Halbuki Kabaklı Hoca, yaşadığımız zaman ve geride bıraktığımız tarih karşısında neyi ifade ederse etsin; artık devir değişmiş miydi neydi, biz öyle düşünmemeye başlamıştık. Yeni devrin modası ayrışmaktan, parçalanmaktan, zıtlaşmaktan yana idi. Eskiden kalabalık bir aile gibi olan bizler, ne olmuşsa olmuş, eski evimize sığmaz olmuştuk. Hepimiz ayrı bir baş çekiyor, fikir ve siyaset hayatımızda birer baba rolü oynayan üstadlarla yetinmiyor, onlara isyan ediyor ve kendimize mahsûs yepyeni tecrübelere doğru hızla yol almak istiyorduk.

Kimimiz yarı sol tercüme bir İslâmcılığa, kimimiz Anadoluculuğa, kimimiz Mücadeleciliğe, kimimiz de yeni yeni yaygınlaşmaya başlayan tasavvuf cereyanlarına hızla kulaç açıyorduk. Son derece aktivist ve marjinal kaçan sol tefekkür ve eylemler karşısında eski, üstadların söyledikleri bize kâfi gelmemeye başlamıştı çünkü. Ne Necip Fazıl, ne Nurettin Topçu, ne Yahya Kemal ve ne de onların yeni bir terkibi olan Ahmet Kabaklı!.. Bunların çoğu, yeni nesiller nazarında, eskimiş fosillerden başka neydi ki?..

Kuşkusuz bu yeni tecrübeleri göze almak ve ülkemizin geleceği nâmına kendimizi kanıtlamak durumundaydık. Nitekim bundan pişman değiliz.

Üstadları yeniden okumak

Fakat, bin kere fakat ki; şimdi bu eski üstadlardan ne kadar uzak düştüğümüzü bin acı ile hatırlıyorum. Onları okumaktan kopmuş, onların tecrübe ve birikimine haiz bulunmayan hafızasız nesiller olarak, artık son derece primitif dolaşıyoruz sokaklarda. Tarihsiz, hafızasız ve medeniyetsiz yılgınlar olarak!..

Şimdi yeni baştan üstadı okumanın tam zamanı.

Fakat ne olur; beş ciltlik Türk Edebiyatı tarihini behemehal edinin derim.

23 yıl önce
Üstadlar zamanı
Vatandaş muamelesi ve SSK
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir