|
Ankara eski hesapları kapatıyor...

Dört taraf öyle; Azerbaycan-Ermenistan, Irak-Suriye, Yunanistan-Akdeniz-Kıbrıs, Kafkaslar-Karadeniz-Balkanlar, artı Libya...

Dışarıdan yüzeysel bakan bir göz bile Türkiye’nin etrafındaki gerilimi rahatlıkla teşhis edebilir. Tedavi için de daha “munis” bir dış politika tavsiye edebilir. Bu yüzden dış değil yerli gözler kullanıyoruz; adı geçen kriz/gerilim noktaları çatışma alanları üretebilirler, doğru. Ama bunların her biri üzerinde Ankara’nın, “yönetme/yönlendirme/başlatma/bitirme” etkisini göremiyor muyuz?..

Mesela son “NAVTEX” olayı... Eğer Dışişleri Bakanlığınız çıkıp, “Meis adası bize 2 Km. uzaklıkta. 10 Km2 yüzölçümü var. Yunanistan’a uzaklığı 580 Km. Nasıl oluyor da 40 bin Km2 kıta sahanlığı yaratıyor? Bu rasyonel değil” deyip, üstüne de donanmasını, F-16’larını, SİHA’larını bölgeye yığıyorsa, sorulması gereken, “Türkiye neden ve şimdi bunu yapıyor” olmak lazımdır...

Şimdi yapıyor çünkü; 1. Ankara uzun zamandır eski hesapları kapatıyor, 2. Bugün çözüm gerekiyor! Akdeniz havzasının tüm alanları üzerinde, Afrika boyutu, enerji boyutu, adalar boyutu, siyasi boyutu, Avrupa boyutu, hatta bağlandığı diğer denizler yeni bir yapılanma aşamasına geçmiş bulunuyorlar.

MGK BİLDİRİSİNİ OKUMAK VEYA OKUYAMAMAK...

Türk dış politikası ve ulusal güvenlik ritmi öyle hal aldı ki, günlük gelişmeleri hakkınca takip hayli mesai istiyor. Perşembe günü Yüksek Askeri Şura vardı, Milli Güvenlik Kurulu vardı, Libya için kritik sayılan, Libya konulu Rusya-Türkiye görüşmeleri vardı, başını Yunanistan’ın çektiği, Almanya ve Fransa’nın kuyruğa takıldığı Ankara’ya saldırma seremonileri vardı, bir yandan da Ayasofya’nın ibadete açılış hazırlıkları sürüyordu...

MGK bildirisi, girişte mini paragrafa sığdırdığımız başlıkları tek tek sayıp “kararlılığını” dünyaya açıkladı. Yalnız, başta medya, dışarıda da içeride de satır satır okunan MGK bildirisinin son paragrafını herkes atladı...

O son madde, bütün akıştan bağımsız, gerçekte hepsini kapsayan ama büyük resme ait içerik taşıyordu...

“Dünyadaki siyasi ve ekonomik güç düzeninin yeniden yapılanma sürecine girdiğinin altı çizilerek, bu çerçevede Türkiye’nin her alanda güçlü bir hazırlık yapmak için gereken mekanizmaları oluşturmasının önemi üzerinde durulmuştur”...

Bu ne demek?

“Dünyadaki siyasi ve ekonomik güç düzeninin yeniden yapılanma sürecine girmesi” ne demek?

“Türkiye’nin her alanda güçlü bir hazırlık yapmak için gereken mekanizmaları oluşturması” ne demek?

Cümlelerin ruhu tekrar tekrar okunduğunda, günlük konuşmalarının hepsinden farklı bir devlet aklının ayrı ve iri bir çark çalıştırdığı görülüyor. “Meydan okuma” dahi içerir. Tek tek açılması, üzerinde konuşulması gereken de budur...

LİBYA’DA ‘DURMAK’...

Türk-Rus heyetlerinin buluşması, Libya hükümetinin Sirte ve Cufra’ya yönelik askeri harekât beklentisinin yarattığı iklimde gerçekleşti. Ancak uzlaşılan dört maddelik metin, Rusya’nın Türkiye ile arasını iyi tutmak arzusunu göstermesi dışında anlam yaratmadı, çözüm getirmedi.

Bu zaviyeden bakıldığında, Libya krizinin tüm tarafları üzerinde bir hareketsizlik hali hissediliyor. Bunun uzlaşı metninde tekrarlanan “ateşkes” vurgusuyla ilintisi olabilir! Hatta, zaten cesaret edebilir mi bilinmez ama örneğin Mısır’ın olası askeri aksiyonuna da set çektiği tahmin edilebilir.

Yorumcu ve analizcilerin Libya’daki cari durumu kavramakta kafa karışıklığı yaşadıklarını izliyoruz. Basit sabitler verelim; Rusya ve Mısır, Libya’da “hibrit çatışmalardan” fazlasını istemiyorlar. Bu ikisine de göğüslenebilir maliyet sunuyor.

Siyasi açıdan durumları daha zayıf. Malûm, Kahire ve Moskova savaş baronunu desteklerden, Türkiye BM tarafından tanınmış meşru hükümeti destekliyor.

Sahadaki “stand-by” halinin farklı sebepleri de olabilir. Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Başkan Trump’la bir görüşme yapmış, “Dostum Trump’la harika bir Libya görüşmesi yaptım” tweeti atmıştı. Ardından Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve darbeci Sisi’yle de görüşmeler yapmış, bu temaslarda da “ateşkes” vurgusu öne çıkmıştı.

Bu örnekte “ateşkes” kelimesini alışık olduğumuz formuyla almamalıyız. ABD’nin iç dinamikleri seçimler yüzünden cayır cayır yanarken dış politika donsun istiyorlar. Parlayacak, “müdahil olamayacağı”, sandığa etki edecek gelişme istemiyor Washington. Dünya ülkeleri de bunun farkında.

Rusya için de benzer durum var; Arap dünyası üzerinde etkisi bulunan iki ülkenin, Mısır ve NATO üyesi Türkiye’nin karşı karşıya gelmesini, yani arada kalmayı kesinlikle istemiyor hem de coğrafyanın başka bölgelerinde çıkarlarını etkileyeceğini görüyor.

Mısır’ın açmazları da sır değil. Nil-Etiyopya-Baraj meselesi malûm. İç güvenlik sorunları da çok ama asıl, Mısır halkı hele yurt dışında bir savaşı kesinlikle istemiyor.

Bu açmazlar bağlayıcı ama Kahire’nin acı çektiği yer şurası; Türkiye’nin, zaten geçirgen batı sınırlarındaki varlığı onlar için ciddi bir güvenlik tehdidi. Ankara, Mısır’a saldıracak değil ama sadece duruşu bile Arap Baharı’nın közlerini üfleyebilir.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Libya’da herhangi bir grup veya ülke arasında askeri çatışma yaşamak istemiyoruz. Mısır’ın Libya’ya asker göndermesi tehlikeli bir macera olacaktır”.

Bu tabloya, hem Libya’nın Afrika ve Akdeniz kapısı olarak stratejik değeri hem de Rusya’nın varlığı nedeniyle NATO ve AFRİCOM’un Türkiye ile paralel duruşu da ekli.

Kısaca Libya dosyası hâlâ açık. Açık ama aynı sayfada duruyor. Anlaşılan biraz beklenecek. Beklemek iyidir kötüdür ayrı konu. Fakat “şu an”ki durum bu.

Bu satırlar Cuma sabahı erken saatlerde kaleme alındı. Şimdi tarihî yarımadaya doğru yola çıkmak gerekiyor. Bir başka eski hesabın kapatılmasına şahitliği kaçırmak istemem...

#Azerbaycan
#Ermenistan
#NATO
#Libya
4 yıl önce
Ankara eski hesapları kapatıyor...
Yeni Şafak: Tutarlılık ve bütünlük
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü