Beşar Esad gizli bir yolculuğun ardından geçtiğimiz pazar günü Tahran’a geldi ve sadece bir kaç saatlik ziyarette İran’ın dini lideri Hamaney ve Cumhurbaşkanı Reisî ile görüşüp, hızla Şam’a döndü…
Gezinin dikkat çekmesi için son 10 yıldaki ikinci ziyaret olması kâfi ama bölge dinamiklerinde yaşanan kaymaların da işareti. Jeopolitik hareketliliği ve önemini anlamak için eş zamanlı gelişmeleri zemine döşemek gerekiyor…
***
Kaldı ki, Rusya’nın çekildiği üsleri İran Devrim Muhafızları ve Hizbullah’a devrettiğine ilişkin bilgiler İsrail medyasına ait. Yabana atmadan şüpheli bulmalıyız. Bu durumda beklenen, İsrail hava kuvvetlerinin sık yaptığı üzere Şam’daki İran uzantılarına yönelik ataklarına ülkedeki Rus savunma sisteminin artık izin vermemesidir.
Yukarıdaki altıncı madde Kremlin’in böyle bir karşılığı uygun görebileceğini akla getirse de son Putin-Bennett görüşmesi denge arandığını gösteriyor…
Elbette ortalık ‘Fol yok yumurta yok’ denebilecek kadar sakin de değil. Suriye’deki Rus kuvvetlerinin -az veya çok- Ukrayna cephesine aktarılması Tahran tarafından yakından izlenecektir. Üstelik Türk hava sahasının Ruslara kapalı olduğu, Irak-İran üzerinden giden güzergâhın kullanıldığı hatırlanmalı…
Şunu da akılda tutalım, Tahran, Ukrayna konusunda elbette Batı tarafında değil ama Rusya’yı da açık şekilde desteklemiyor. Ne kınıyor ne alkışlıyor. ‘Taraflara itidal tavsiyesi’ gibi bir durum.
***
Esad ziyaretinin önemi, Rusya’nın verdiği reaksiyondan da anlaşılabilir; Rusya Başbakan Yardımcısı -iki ülke ortak komisyon toplantısı başlığı altında- İran’a hareket ediyor.
Enerji, Ukrayna, Batı yaptırımları, nükleer anlaşma, transit geçişler vs., konuşulacak ama tabii ki Suriye’den de bahsedilecektir. Tahran şunu biliyor; İran-Rusya ilişkilerinin olağan seyrinin dışında iyi görünmesi, Batı yaptırımlarının ruhuna aykırı olduğu gibi, şu sıralar yine sürünmeye başlamış Nükleer anlaşmasının istikbali için de iyi değil…
Esad-Hamaney görüşmesinin resmi açıklamalarına bakıldığında da İran’ın tutumu hissediliyor; Esad, ABD’ye karşı açık ve sert ifadeler kullanırken, muhatapları aynı çizgiyi paylaşmakta hevesli görünmedi!..
Bununla birlikte Şam yönetimi, İran’la güvenlik ve politik alanda yakınlaşma arzusunu, mevcut işbirliğini genişletme teklifini açıkça belirtti.
Görüşmelerden alıntılar paylaşayım…
Hamaney de, “İran’ın terörizme karşı zaferini tamamlaması ve ülkenin geri kalan topraklarını özgürleştirmesi için Suriye’yi desteklemeye devam edeceğini” söyledi…
***
İki ülkenin kesinlikle mutabık kaldığı konular, ABD’nin bölgedeki etkisinin erozyon geçirdiği tespiti ile İsrail’e karşı tutumlarındaki kararlılık.
İran bu hedefler doğrultusunda, Suriye’ye verdiği destek yolunda yaptığı fedakârlıkları hatırlattı. “Kutsal bir görev” ve “şehitler” ifadelerini kullandı. Adlı adınca söylenmese de genel tarif içinde Kasım Süleymani’nin anımsatılması da vardı.
Türkiye’nin, İsrail, S. Arabistan, BAE ile ‘normalleşme’ süreçleri içinde nereye denk düştüğünü hatta Azerbaycan’la ilişkilerin bu gelişmeye nasıl etki edeceğini, ABD-PKK ilişkileri ile Türkiye-Rusya ilişkilerinin hâlâ parlak devam ettiği zamanlamada ne tür risk ve fırsatlar getireceğini hesaplamamız gerekecek…