|
Artık ‘uçak gemisi’ olan ‘nükleer’ bir güçsünüz!..

Fakat onlar bunun daha farkında…

10 Nisan’da ‘Türk Uçak Gemisi’ TCG Anadolu donanmaya teslim ediliyor. Bilerek ‘uçak gemisi’ yazıyorum, arkasındaki gönül odur ve düne kadar sandal yapmaya korkanlar, ‘bu gemi neye lazım’ diye iyice kudursunlar içindir…

“27 Nisan’da da Akkuyu Nükleer Güç Santrali’ne yakıt yüklenecek ve resmen nükleer tesis statüsü kazanacak. Cumhuriyet’in yüzüncü yılında
Türkiye’nin ‘nükleer güç’ olması büyük dikkat ve huzursuzlukla takip ediliyor.
Bu gücün Ruslarla birlikte oluşturulması da öyle”…
Böylece Türkiye, ‘uçak gemisi’ üretebilen, üzerine konacaklar hazır,
kısa sürede çoğaltacağı
da ilan edilmiş, dahası nükleer güce sahip ülke konumuna yükseliyor…

Yıllardır süren dış politika rota düzeltmeleri ve önümüzdeki seçimler de hesaplandığında, başta Batı’nın, bölgemiz ve dünyanın Ankara’ya bakışı/temennileri de değişiyor…

Bu ‘gücü’ ürettiğimiz için gururlanmak ve-dahi fazlasını istemek hakkımızdır. Tabii şartla;
dış politikada getireceği yük ve yükümlülükleri önce anlayarak sonra üstlenerek
, üstlenecek kadroları da görerek!
‘ŞEHİRLERİ YOK EDERİM’…

Yakın vadeli iki sınav bulunuyor önümüzde…

Bunlardan ilki, bir kaç hafta içinde başlayacağı kestirilen ‘büyük Ukrayna savaşı’nın dalga yüksekliğine göre irtifamızı ayarlamak.

Rusya Devlet Başkanı Putin’in, Akkuyu vesilesi ile Türkiye’ye gelip-gelmeyeceği konusu iç politika muhalefetinin merak konularından biriydi. Kafasını kaldırmadan Ankara’yı didiklemeye çalışan muhalefetin böyle bir konuya neden merak saldığını düşünmeliyiz…

Bugün için Putin’in gelmeyeceği ihtimali hayli güçlü.
Sebebi de, seçim döneminde iç-dış Türkiye karşıtlarının ziyareti istismar etme olasılığı!
Ama Rusya/Putin Akkuyu töreninde bir şekilde görünür olacak…

Dışişleri Bakanı Lavrov biraz bu yüzden Türkiye’de. Bu satırlar kaleme alınırken, geceli-gündüzlü görüşmeler tamamlanmış, ortak basın toplantısı yapılmıştı…

Lavrov-Çavuşoglu masasında başlık olarak zikredilse de
Türkiye-Rusya-Suriye-İran
konusu o kadar ağırlıklı yer tutmadı. Dışişleri Bakanları’nı bir araya getirmek için atılan ısınma turları Moskova’da zaten yapıldı. Ankara da Moskova da, Suriye konusunda gelinen aşamayı ve engelleri zaten biliyorlar.
Yani, İbrahim Kalın’ın
önce ABD sonra Moskova’da
gerçekleştirdiği temaslar hem de Lavrov’un Türkiye ziyareti daha ileri bir konu ile ilgili. Birinci madde odur diyelim…
Ukrayna savaşında yaklaşan “yakıcı” bir takvim söz konusu. Rusya, Ukrayna’nın, daha doğrusu ABD ve İngiltere’nin bahar aylarında, muhtemelen
Mayıs başında büyük bir saldırıya hazırlandığını ve bu gerçekleşirse başkent dahil büyük şehirlere yıkıcı bir karşılık vereceğine işaret ediyor…

Türk muhataplarına bunu söylediler mi veya daha da detay vererek kangrenin yayılışını bölge bölge anlattılar mı bilemiyoruz. Ancak fısıltısı kulak çınlatıyor…

Ankara’nın hareketliliği gidişatı toparlama adımlarıdır. Lavrov’un ziyareti de ekran önünde başka konular dillendirilse dahi-ki 10 madde sayılmıştır basın toplantısında; Ukrayna, Tahıl koridoru, Suriye, Libya, Güney Kafkasya, Kıbrıs, Afganistan, ticari ilişkiler, Karadeniz, Akkuyu-en çok bununla alakalı.

FİTİL KISA, KOPARACAK MISINIZ KAÇACAK MISINIZ?
Teyit sayar mısınız bilmem ama Fransa lideri Makron’un Paris dahil bir çok şehrinde fare yığınları resmi binaların önüne boşaltılır, polisler dahi protesto ve grevlere katılırken Pekin’e giderek, “
Ukrayna savaşında Çin büyük rol oynayabilir
” demesi, ha keza, Xi Jinping’in, “Zelensky’le telefonda konuşmaya hazır olduğunun” duyurulması da Avrupa’ya daha da büyük faturalar ödetecek felaketten kurtulma adımları sayılabilir. Benzer açıklamayı, yani Çin’in Ukrayna savaşını durdurabileceğine ilişkin dileği Berlin’in de yaptığını hatırlayalım.
Aynı gün, İran ve Suudi Arabistan’ın Çin’de “resmen barıştıklarını” da ilave ederek,
iç savaşını yamamak için
Ramazan günü ve namaz vakitlerinde Mescid-i Aksa’ya üst üste baskınlar düzenleyen İsrail’in Gazze ve Lübnan’ı vurmaya başladığını, Amerikan uçak gemisinin Suriye’ye iyice yaklaştığını da yeniden görelim…

Ve keşke bu kadar olsa…

Azerbaycan-İran arasında da, bunu yazmak zorundayım, savaşa dönüşebilecek berbat şartlar içten içe gelişiyor.
Çarşamba günü Bakü, ülkesinde bulunan dört İran diplomatını ‘istenmeyen kişi’ ilan etti ve ülkeden ayrılmaları için 48 saat süre tanıdı. Tahran’ın aynıyla karşılık vermesi kesindir.
Umarız büyümez ama olursa
ilk savaşın şartları aynı kalır mı, burada İsrail’in rolü nedir
iyice hesaba-kitaba vurulması gerekiyor.
OPEC+’ın petrol üretimini yeniden ve inadına kısma kararı, Rusya ile birliktedir ve ABD’ye bir başka şamardır. Polonya Cumhurbaşkanı’nın, ‘
savaştan sonra Ukrayna ile aramızda fiziki sınır kalmaz
” sözleri de değneğin diğer ucundaki aynı durumu anlatıyor.
Irak.. Helikopter’den sonra ortaya çıkanlar,
T
ürkiye’nin Süleymaniye hava sahasını kapatması, bu ülkeden gelen petrolün yeni Bağdat-Erbil uzlaşısına rağmen ağır ilerlemesi, Irak Başbakanı Sudani’nin, ‘Türkiye ile yeni stratejik projeler yakında gün yüzüne çıkacak’ açıklaması…
Suriye de aynı; hem İsrail yüzünden hem de Ortadoğu’daki mevcudiyeti ‘kapının önüne’ konulma hissiyatı veren Amerika gardını yükseltiyor. Dörtlü masanın Suriye sorununu tatlıya bağlayacak mükemmeliyete ulaşmadığı ortada. Bu yüzden ya
Türkiye kendi başına gözünü karartacak veya nasıl olur bilinmez, ABD varlığını boğacak adımı Rusya ve İran’la birlikte atacak.
Eh, bu da gıllıgışlı bir iştir.

Fitili kısa konjonktür budur.

‘İktidarı kim kazanırsa kazansın dış politika değişmez’ okuması gerçekçi değil. İşin ucunda Amerika dururken, Türkiye bu sorunlara vaziyet etme kararını CHP, İyi Parti ve HDP ile alabilir mi? Hiç sanmıyorum…

#Uçak Gemisi
#Nükleer
#Türkiye
#ABD
#Ukrayna
#Rusya
#OPEC+ grubu
#İran
#İsrail
#Azerbaycan
1 yıl önce
Artık ‘uçak gemisi’ olan ‘nükleer’ bir güçsünüz!..
Seçimi bırak sahaya odaklan
İsrail yalnızlaşırken Starbucks’ın açıklayamadığı gerçek
Sîdî Ukbe Ulucamii Müslüman Batı dünyasındaki dini yapılarının atasıdır
Randevu sistemi, kamu iletişimi ve ötesi
Şiddeti, ‘kültür’ ile aşabiliriz