|
Bütün tuşlara herkes basarsa…

Hava harekâtından hemen sonra ABD’nin farklı resmi kurumlarından açıklamalar geldi. Hepsi ilk cümlelerinde Türkiye’nin terörle mücadelesini meşru gördüklerini, devamında -keskin itirazlardan kaçınarak- memnuniyetsizlik şerhleri düşüyorlardı. Bunlar da genellikle bölgedeki durumun istikrarsız hale gelmesi ile DAEŞ’le mücadeleyi zayıflatma endişesi barındırıyordu…

ABD Dışişleri: “Sivillerin korunması ve IŞİD’in yenilgiye uğratılması ortak hedefinin desteklenmesi için Suriye’de gerilimin azaltılması çağrısında bulunuyoruz. Irak’ın egemenliğini ihlal eden her türlü koordinasyonsuz askeri eyleme ise karşı çıkmaya devam ediyoruz”…

Pentagon: “Savunma Bakanlığı, Suriye’deki durumu istikrarsızlaştıran ya da Irak hükümetiyle koordine edilmemiş askeri eylemler yoluyla egemenliğini ihlal eden her türlü askeri eyleme karşı çıkmaya devam etmektedir”…

CENTCOM: “Türkiye ve Kürtler arasındaki çatışma istikrarı tehdit ediyor. Suriye’deki durumu istikrarsızlaştıran askeri eylemlere karşıyız. Bu eylemler IŞİD’le mücadele gibi ortak hedeflerimizi tehdit ediyor”.

Ankara’nın itirazlara cevapları malûm. Samimiyetleri ve kayda değer bulunup bulunmadıklarına ilişkin fikrimiz de var…

Ancak, çarşamba gününden itibaren kullanılan dilde ton farkı gözlemlenmeye başlıyor. Özellikle Pentagon’un üslubunda…

“Savunma Bakanlığı, Suriye’nin kuzeyinde, Irak’ta ve Türkiye’de tırmanan gerilimden
derin endişe
duyuyor. Bu
tırmanış
, IŞİD Karşıtı Küresel Koalisyon’un IŞİD’i zayıflatmak ve yenilgiye uğratmak için yıllardır sürdürdüğü ilerlemeyi tehdit ediyor. Suriye’deki son hava saldırıları, Suriye’de IŞİD’i yenmek ve on binden fazla IŞİD tutuklusunun gözetimini sağlamak üzere yerel ortaklarla çalışan ABD personelinin güvenliğini
doğrudan tehdit etti”…

Ne kastettiğimiz herhalde anlaşılmıştır.

Yine çarşamba akşam saatlerinde gerçekleşen bir temasa da dikkat çekmek gerekir;
ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler
telefon görüşmesi gerçekleştirdiler. Yazılı açıklamalarda harekât veya Suriye özelinde herhangi bir not bulunmamakla birlikte, bu başlıklara değinilmeden geçildiğini düşünmek mümkün gözükmüyor.
Üzerine, genelde ‘turistik gezileriyle’ gündeme gel
en ABD Büyükelçisi Jeffry Flake’in perşembe günü Savunma Bakanı Hulusi Akar’ı
ziyaretini de ekleyebiliriz.

Herhalde, yukarıda alıntıladığımız, hem gerçekleşen hava hem potansiyel kara harekâtına yönelik Amerika’nın düşünceleri bu temaslarda daha rahat biçimde ele alınmıştır…

ABD’li yetkililer, ‘siz kara harekâtı yapmayın, biz PYD/YPG’yi 30 km’nin altına çekelim’ demişler midir bilmiyoruz ama Türkiye’nin 2019 anlaşmalarındaki sözlerin yerine getirilmesini beklediğini biliyoruz…
‘DOĞRUDAN AMERİKAN VARLIĞINI TEHDİT ETMEK’…

Washington’un, Türkiye’nin, ‘Pençe-Kılıç’ın hatta yaşanan terör eylemi öncesinden başlayarak ABD’yi hedef alan, Amerika’yı “terörün merkezi” ve Biden’ı da “başı” olarak tarif eden ağır söylemini duymamış olması mümkün değil…

Keza, harekât arifesinde Cumhurbaşkanı’nın Esad yönetimine yönelik -bugüne kadar da devam eden- sıcak mesajlarını, nihayet Katar’da Mısır lideriyle tokalaşmasını da atlamış olması düşünülemez…

Kahire-Washington ilişkilerinin kıvamı bilinmekle beraber, Rusya ile köklü ilişkileri, Moskova’nın Şam’la zaten ortada olan bağları da stratejik renk paletine eklendiğinde, ortaya çıkabilecek tablo bölgedeki Amerikan varlığını huzursuz etmiş gibi görünüyor.

Hele hele, Cumhurbaşkanı’nın müstakbel kara harekâtının hedef listesine
Tel Rifat, Münbiç ve Aynel Arab’ı
da -alışıldık olmayan biçimde- isimlerini zikrederek dâhil etmesi, “bölgedeki ABD personelinin varlığını doğrudan tehdit etti” biçimindeki PENTAGON/CENTCOM sızlanmasının anlaşılmasını kolaylaştırıyor.
RUSYA’NIN ELİ…

Olası kara harekâtının muhatap aldığı diğer süper güç Rusya ise tıpkı ABD gibi resmi açıklamalarında bundan memnun olmayacağını tekrarlıyor. Dilleri daha esnek ama söyledikleri benzer. Kremlin sözcüsü Peskov, “bu adımdan kaçınma çağrısı” yapıyor.

Rusya da harekâtın ülkedeki istikrarsızlığı besleyeceği, terörü artıracağı mazereteni tekrarlıyor. ABD’li yetkililerin Ankara’yla temas kurduğu saatlerde S
avunma Bakanı Sergey Şoygu
’nun Bakan Akar’ı aramasının nedeni de bu olsa gerek…
Yine de Rus bakışında iki fark var;
birincisi
, Türkiye-Şam arasında normalleşme sürecinin gelişme ihtimali. Rusya, Ankara’nın bu açılımını destekliyor ve üzerine düşen ne varsa -arabuluculuk, ev sahipliği, vs- yapmaya hazır olduğunu söylüyor.
Gelgelelim Moskova, Türkiye’nin söylemine rağmen bu adımı atmaya henüz hazır olmadığını da düşünüyor.
(Suriye Özel Temsilcisi Lavrantyev’in açıklaması. 23/11.) Ama normalleşme ihtimalini köreltmek de istemiyorlar.
İki
, Rusya’nın eli çok dolu.
Ukrayna’daki
durum ve bununla ilgili çok ülkeli mesaisi enerjisini tüketiyor.
Türkiye ile geliştirdiği stratejik işbirlikleri de o dolu eli ayrıca tutuyor
; Kafkaslar, Karadeniz, Akdeniz, enerji kartları, vb. Çok açık; hele şimdi Türkiye ile ters düşmek istemiyor…
Hepsinin üzerinde
tartışılması gereken bir okuma olarak, yukarıdaki akışa bakarak, muhtemel Türkiye-Suriye yakınlaşması, muhtemel harekât hatta Irak’taki Türk hareketliliği, Moskova’nın duruşu, İran’ın nefesini kesen şartlar, bunların toplamından, “Amerika’nın bölgedeki varlığını tasfiye ile sonuçlanabilecek ivme ortaya çıkabilir mi” sorusunu akla getiriyor…
Çoğu uzman için bu ihtimal pek az. Ancak
bölgedeki aktörlerin tüm tuşlara aynı anda basma ihtimali eskisinden daha fazla…

#Pençe Kılıç Hava Harekatı
#ABD
#Rusya
#Ukrayna
1 yıl önce
Bütün tuşlara herkes basarsa…
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle