|
‘SET’…

Türk ve İran Dışişleri bir süredir Cumhurbaşkanı Reisi’nin Türkiye ziyaretinin altyapısı üzerine çalışıyor. Teknik görüşmeler de var siyasi görüşmeler de. Tepe noktası, İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan ile Sayın Çavuşoğlu’nun Ankara’da buluşmasıydı…

İki ülke arasındaki temaslar
özel bölgesel ve küresel şartlar altında
gerçekleşiyor. Bu yüzden Türkiye’nin İran’la ilişkilerinde çok “göz var”. (‘Deprem bölgesinin altında ABD Genelkurmay Başkanı’, 08/03.)

Bilindiği gibi Türkiye, başta ABD’den gelenler, diğer ülkelere tek taraflı yaptırımları desteklemiyor. Rusya ve İran bu örneklerden. Aynı zamanda Amerikan politikalarına karşı olmak demek. Ankara’nın gerekçeleri doğru ve günümüz dünya konjonktürü de müsait olmadığı için Washington ‘fazla’ ses çıkaramıyor. Ancak mutsuz!

Şimdi..
Suriye’de ayakta kalan tek mekanizma Astana Üçlüsü’nden İran, ‘Türkiye-Suriye normalleşme sürecine’ katılıyor. “Astana +”, şimdilik şeklî şartları belirlenmeye çalışılan yeni bir zemin gibi.
Niteliğini, işlevselliğine ilişkin sonuçları zaman içinde gözlemleyeceğiz. Ama artık böyle bir platform var. İlk buluşma da önümüzdeki hafa Moskova’da yapılacak.

Şimdi, “gözlere” bakalım…

***

Bakan Abdullahiyan’ın Ankara ziyaretinde not edilen başka platformlar da vardı. Bunlar da o gözler tarafından Astana+’ın yanına ilave edildi…

Bir tanesi,
Türkiye-Azerbaycan-İran
üçgenidir. Hiç detaylarına girmeden yazabiliriz ki, Tahran açısından,
Türkiye-Azerbaycan-İsrail
üçgenine karşıdır…
İkincisi, zamanında önemini ilk bu köşede paylaştığımız ‘
3+3
’ masasıdır. Görüşmede İran tarafından açıkça zikredildi. Anımsatalım,
Türkiye-Rusya-Azerbaycan-İran-Gürcistan-Ermenistan
’dan oluşur.

Haritayı şöyle gözünüzde canlandırınız; ilki bunun bir Güney Kafkasya formatı olduğudur. İkincisi ise bir sınırdır! Bu ülkelerin bir set oluşturduğunu hissedersiniz. Ama hissiyattır! Ne zaman, nasıl, neye evrilir, zamanın işleridir. Fakat şu açık; bu settin inşa edilmesi fikrini kuran ve kabul edenler, “bir şeye karşı” yapıyorlar bunu…

***

Bu alan,
Ukrayna savaşının vazettiği tüm stratejik çıktılara ayak basar. Bazen ezmek için bazen denge bulmak için. Yine bu alan, Ortadoğu’nun vazettiği tüm politik ve stratejik kapılara ayağını koyar. Bazen kapı kapanmasın diye araya
, bazen kapı açılmasın arkaya…

Haliyle, başta ABD olmak üzere, İngiltere, İsrail ve şu an stratejik dereceleri saydıkça azalan bir seri ülke için “hayati” önemdedir. Saldıracakları ortadadır, başka şansları yok. Settin doğusu da var. Onlar için de hayatidir.

İran özelinden başladığımız için oradan bağlayalım; İran Dışişleri Bakanı sözlerini, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İran ziyareti çok önemliydi. İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin Türkiye ziyareti de, yeni
ilişkilerin başlangıç tarihi
olacak” diyerek bitirdi.

Tabii ihtiyat kaydı da düşelim; her çektiğimiz resimle nikah kıyıyor değiliz. Nasıl çalışır, nereye varır bakılacak. Ama fotoğraf bu. Böyle olsun isteyenler var.. Bir de böyle olmasın isteyenler var. Onlar ne yana düşer, bizim “gözler” de onları takip edecek…

‘Kuzey Akım sabotajı’ için Ankara ne düşünüyor?
“Çok önemli” mührünü hatırlayalım önce; Rus gazını Avrupa’ya bağlayan ‘Kuzey Akım Boru Hatları’na yönelik sabotaj; Rusya-Almanya, Rusya-Avrupa ilişkilerinin/ittifakının
yaşamasına yönelik her türlü olasılığı imha etmek için yapıldı…

Dikkat ederseniz duyulduğu ilk andan beri kimse “kaza” demedi. Kanaat, sabotajın ABD tarafından gerçekleştirildiğidir. Avrupa ülkeleri Washington’u parmakla işaret edemedi, hatta kimileri temize çekmeye çalışan raporlar bile yazdı. Ama herkes biliyordu ki, tetiği çeken Amerika’ydı…

7 Mart’ta ‘The New York Times’, ABD istihbaratına dayandırarak verdiği haberde,
sabotajın Ukrayna hükümeti veya onun güvenlik servisleriyle bağlantılı bir vekil güç tarafından, ‘kayıt dışı’ gerçekleştirildiğini
yazdı…

Tabii çarşı karıştı…

Amerika’nın önemli gazetecilerinden Seymour Hersh Şubat başında Kuzey Akım 1 ve 2 boru hatlarına 26 Eylül 2022’de düzenlenen sabotajı ABD’nin gerçekleştirdiğine dair bir haber yayımlamıştı. Sabotajla ABD yönetimini açıkça ilişkilendiriyor, Başkan ve bir dizi resmi görevliyi de isim zikrederek ifşa ediyordu…

Sonrasında Hersh şöyle de demişti; “Siyasi etkileri bizim için çok büyük olacak. Başkanı Biden ve Beyaz Saray’daki adamları inkâr etmeye devam ediyorlar. The New York Times nedense artık bu konuda yazmıyor. İktidarın söylediklerini tekrarlıyor. Siyasi etkilerini uzun vadede göreceğiz. Hatta bazı ülkeler NATO’dan çıkacak. Kazanmayacağı savaşı sürdürmek Biden için daha önemli”…

İşte The New York Times’ın cevabı, daha doğrusu “kaynaklarının” cevabı geldi. Ve anladık ki, Kuzey Akım sabotajı hızla Amerikan iç siyasetinin ve Başkanlık seçimlerinin parçası olmaya evrilmiş.

Times’ın haberinde ilk dikkat etmemiz gereken,
Kiev yönetimini “kayırması”
. Hatta, “kendi başlarına işe kalkışan ‘başı bozuk’ bir grup veya ‘hükümet içinde Kiev’den rahatsız bir gücün vekili olanlar” çıkarımı bile yapılabilir.

Kısa süre evvel, Zelenski’nin önce savaşın başından bu yana orduyu yöneten ‘Müşterek Kuvvetler Komutanı’nı, sonra Savunma Bakanı’nı ve geçtiğimiz hafta içinde de istihbarat camiasının en tepesindekileri görevden almasını da olası ilinti açısından akılda tutmak gerekiyor!

Konunun uluslararası boyutu da var; 22 Şubat’ta Çin ve Rusya Birleşmiş Milletler’e sabotaj iddiasının soruşturulması çağrısında bulundu. “
Birçok ülke, olaya bazı devlet aktörlerinin bilinçli eylemlerinin sebep olduğuna ilişkin şüpheleri dile getiriyor
. Kaza olmadığı gittikçe belirginleşiyor. Bunun sorumluları bulunmalı”.
Kısaca mesele büyüyor.
Ben de en çok Ankara’nın bu konuda ne düşündüğünü merak ediyorum.
#İRAN
#Politika
#Türkiye
#Rusya
#Suriye
#Ukrayna
1 yıl önce
‘SET’…
Seçimi bırak sahaya odaklan
İsrail yalnızlaşırken Starbucks’ın açıklayamadığı gerçek
Sîdî Ukbe Ulucamii Müslüman Batı dünyasındaki dini yapılarının atasıdır
Randevu sistemi, kamu iletişimi ve ötesi
Şiddeti, ‘kültür’ ile aşabiliriz