Herhangi bir ordunun askerlerini sağa-sola kaydırması, rutin tatbikatlarını göz doldurur hale getirmesi veya belli noktaya yığınaklanması önemli ama.. Beni, ‘sıra dışı/anomali’ kategorisinden yapılan açıklama ve eylemler kadar ürkütmüyorlar…
Mesela…
Tedirgin olmadınız mı?
Veya…
Hindistan hükümeti, 14 Haziran’da, asker alımı için “büyük savunma reformu” olarak nitelendirdiği “Agnipath” planını açıkladı. Sonuç, bir seri eyalette onbinlerce kişinin ayaklanması oldu…
Ya da…
***
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ise bu savaşın yıllarca sürebileceğini açıkladı…
Ukrayna Savaşı’nın baş sponsoru İngiltere’nin tutumu da bütünden gayrı değil…
***
Bu açıklamaların hepsi ne yazık ki, cari savaşın barışa evrilmesini temenni eden yerküre çoğunluğunun dualarına karşı çelikten kötülük inşasıdır; Ukrayna’nın Rusya’yı yenebileceğine ilişkin hayalin beslenmesi, üstelik, “bedeli ne olursa olsun” paketiyle vitrine konulması, NATO’nun savaşa-daha çok-sokulması anlamına geliyor. Kuşku yok ki hepsi Washington’un telkin ve teşviklerinden güç alıyor.
***
NATO ve Batı’daki hava böyle. Ama saha öyle değil. Rusya yavaş ama hep ilerliyor ve ‘taktik başarılar’ biriktirerek stratejik bir toplamı masaya koymaya hazırlanıyor…
Bu arada, Avrupa ülkelerinin bir kesiminde kış aylarında yaşanacak seçimler, ‘ısınma/yakıt’ sorununun zirve yaptığı bir ana denk gelebilir. Bu da sandığa gidecek insanların oy verirken ‘ellerin titremesine’ neden olabilecek…
Wall Street Journal; “Avrupa’nın önde gelen ekonomilerinde seçimler, Avrupa’daki ev ve işyerlerinde Rus gazı eksikliğinin şiddetli hissedileceği önümüzdeki kışa yakın zamanda yapılacak. Rusya gazına bağımlı Almanya’nın seçim sınavı Ekim ayında yerel seçimlerle başlayacak. Bir diğer önemli Rus gazı ithalatçısı İtalya’yı ise gelecek yılın ortasında genel seçimler bekliyor”…
***
Benzer nedenlerle ABD ve İngiltere, zirvesi öncesinde müttefiklerine korku dağıtmayı sürdürüyor…
Basitçe, “Ukrayna’dan sonra sıra nerede” diyebileceğimiz akla yaslanan bu “gulyabani söylencesi” etkili de olabilir.. Ama Rus korkusundan çok ABD korkusundan…
Çok doğru. Polonya Başbakan Yardımcısı şöyle diyor; “Üzülerek söylüyorum ama Almanya, Avrupa açısından alışılmadık düzeyde yıkıcı bir unsurdur. Bizi kendileriyle eşit görmüyorlar. Hitler çılgınlığına sahip değiller ama başka yöntemler kullanıyorlar”…
Ve bu söylem, Ukrayna’nın batısının Polonya’ya bırakılacağı, Belarus’un ise, ‘bu gerçekleşirse müdahale ederim’ ilanını yaptığı zamanlamalara denk düşüyor…
Son örnek ise Alman-Fransız-İtalyan liderlerin Kiev ziyaretinden bir gün sonra İngiltere Başbakanı’nın Ukrayna’ya gitmesi. Herkes biliyor ki, Boris Johnson İstanbul Müzakereleri’nden bir gün sonra da oradaydı ve anlaşmayı bozdu! Bu da aynı; ‘Paris-Berlin-Roma’nın, “Ruslarla barışın” telkinlerini bozmak. Muhtemelen bozdu da…
**
‘Amerika döndü’ bu demekti. Avro-Amerikan hattın konsolidasyonu, AB içindeki birlikler gevşemeden gerçekleşebilir mi?..