|
Tevahhuş!..

Herhangi bir ordunun askerlerini sağa-sola kaydırması, rutin tatbikatlarını göz doldurur hale getirmesi veya belli noktaya yığınaklanması önemli ama.. Beni, ‘sıra dışı/anomali’ kategorisinden yapılan açıklama ve eylemler kadar ürkütmüyorlar…

Mesela…

İngiltere içinde bulunduğumuz ay yeni Genelkurmay Başkanı atadı ve General Sir Patrick Sanders’in ordusuna ilk emri,
“Bir kez daha Avrupa karasında
savaşmaya hazırlanmalıyız” oldu…
Ertesi gün de Almanya Genelkurmay Başkanı açıklama yaptı; “Biz NATO ülkeleri, n
ükleer silah kullanmaya hazır olmalıyız”…

Tedirgin olmadınız mı?

Veya…

Hindistan hükümeti, 14 Haziran’da, asker alımı için “büyük savunma reformu” olarak nitelendirdiği “Agnipath” planını açıkladı. Sonuç, bir seri eyalette onbinlerce kişinin ayaklanması oldu…

Ya da…

Rus jetleri geçtiğimiz Perşembe Suriye’nin “güney-batı” sınırındaki El-Tanf’ta,
ABD garnizonunda barınan
gruplara yönelik hava saldırıları gerçekleştirdi!..

***

Henry Kissinger, kısa süre önce, Ukrayna krizinin Rusya’ya karşı
t
opyekûn bir savaşa
dönüşmeye yakın olduğunu, iki ay içinde bu işin durdurulması gerektiğini nasihat etmişti…

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ise bu savaşın yıllarca sürebileceğini açıkladı…

“Ukrayna’yı desteklemekten vazgeçmemeliyiz.
Bedeli ne olursa olsun
vazgeçmemeliyiz. Ukrayna’nın topraklarını geri alabilmesi için
gelişmiş silahlar
vermeliyiz”…

Ukrayna Savaşı’nın baş sponsoru İngiltere’nin tutumu da bütünden gayrı değil…

“Ukrayna’ya Rusya’dan daha hızlı silah, mühimmat, eğitim vermeliyiz. Kapasitesini geliştirmeliyiz. Tüm bunlar
yıllarca sürecek
kararlı bir çaba gerektiriyor”…

***

Bu açıklamaların hepsi ne yazık ki, cari savaşın barışa evrilmesini temenni eden yerküre çoğunluğunun dualarına karşı çelikten kötülük inşasıdır; Ukrayna’nın Rusya’yı yenebileceğine ilişkin hayalin beslenmesi, üstelik, “bedeli ne olursa olsun” paketiyle vitrine konulması, NATO’nun savaşa-daha çok-sokulması anlamına geliyor. Kuşku yok ki hepsi Washington’un telkin ve teşviklerinden güç alıyor.

Sonuçta da iş, ay sonunda yapılacak NATO Liderler Zirvesi’nin anatomisine bağlanıyor ve çıkacak kararların karakteri hakkında fikir veriyor…

***

NATO ve Batı’daki hava böyle. Ama saha öyle değil. Rusya yavaş ama hep ilerliyor ve ‘taktik başarılar’ biriktirerek stratejik bir toplamı masaya koymaya hazırlanıyor…

Donbass’ta muhtemel yenilgi Zelensky için çıkmaz sokağa açılan bir kapı. Çünkü geriye bir şey kalmıyor ve Rus kuvvetleri için ‘aşağı doğru’ engel pek az. Bu karne
NATO’nun prestijini de
aşındıracak
.
ABD’nin zaten az kalmıştı, Kasım seçimlerinde faturayı göreceğiz…

Bu arada, Avrupa ülkelerinin bir kesiminde kış aylarında yaşanacak seçimler, ‘ısınma/yakıt’ sorununun zirve yaptığı bir ana denk gelebilir. Bu da sandığa gidecek insanların oy verirken ‘ellerin titremesine’ neden olabilecek…

Wall Street Journal; “Avrupa’nın önde gelen ekonomilerinde seçimler, Avrupa’daki ev ve işyerlerinde Rus gazı eksikliğinin şiddetli hissedileceği önümüzdeki kışa yakın zamanda yapılacak. Rusya gazına bağımlı Almanya’nın seçim sınavı Ekim ayında yerel seçimlerle başlayacak. Bir diğer önemli Rus gazı ithalatçısı İtalya’yı ise gelecek yılın ortasında genel seçimler bekliyor”…

***

Benzer nedenlerle ABD ve İngiltere, zirvesi öncesinde müttefiklerine korku dağıtmayı sürdürüyor…

Basitçe, “Ukrayna’dan sonra sıra nerede” diyebileceğimiz akla yaslanan bu “gulyabani söylencesi” etkili de olabilir.. Ama Rus korkusundan çok ABD korkusundan…

Ukrayna’nın
kaybettiği topraklarını alana kadar savaşma
planı bu ülkeyi ‘müttefiklerinin kölesi’ haline getirecek, on yıllar boyunca askeri ve ekonomik prangalarla dolaşacak. Tabii geriye ne kadar Ukrayna kalırsa…
İkinci kırılma Avrupa Birliği’nde yaşanacak. Normaldir. Batı’nın en naif halkasıdır. Yaşlıdır,
çabuk ‘yorulur’…
Kıtanın her ülkesindeki gazeteler, AB bünyesindeki geleneksel ittifakların sarsıldığını yazıp çiziyor. Ünlü İspanyol El Pais, “harekât, AB içindeki en güçlü koalisyonlarda neredeyse
onarılmaz hasarlar
bıraktı. Macaristan-Polonya-Slovakya-Çek Cumhuriyeti (‘Visegrad Grubu’. N.E.) ve Almanya-Fransa-Polonya (‘Weimar Üçgeni’. N.E.) arasında ayrışmalar ve çözülmeler çıktı” diye yazdı…

Çok doğru. Polonya Başbakan Yardımcısı şöyle diyor; “Üzülerek söylüyorum ama Almanya, Avrupa açısından alışılmadık düzeyde yıkıcı bir unsurdur. Bizi kendileriyle eşit görmüyorlar. Hitler çılgınlığına sahip değiller ama başka yöntemler kullanıyorlar”…

Ve bu söylem, Ukrayna’nın batısının Polonya’ya bırakılacağı, Belarus’un ise, ‘bu gerçekleşirse müdahale ederim’ ilanını yaptığı zamanlamalara denk düşüyor…

Son örnek ise Alman-Fransız-İtalyan liderlerin Kiev ziyaretinden bir gün sonra İngiltere Başbakanı’nın Ukrayna’ya gitmesi. Herkes biliyor ki, Boris Johnson İstanbul Müzakereleri’nden bir gün sonra da oradaydı ve anlaşmayı bozdu! Bu da aynı; ‘Paris-Berlin-Roma’nın, “Ruslarla barışın” telkinlerini bozmak. Muhtemelen bozdu da…

**

Avrupa liderlikleri bunların ABD planının parçaları olduğunu görebiliyorlar mı?..

‘Amerika döndü’ bu demekti. Avro-Amerikan hattın konsolidasyonu, AB içindeki birlikler gevşemeden gerçekleşebilir mi?..

Şu anki tablo, NATO müttefikleri açıklayacakları yeni stratejik belgeyi ayakta alkışlamaya hazırlanırken, Batı için
siyasi fiyasko
anının yaklaştığıdır. Elbette renk vermeyecekler, Ukrayna halkı ile Kiev kuklalarını cepheye sürecekler ama iş Odessa’nın kapısına dayandığında bir karar vermeleri gerekecek…
#Ukrayna
#NATO
#Rusya
#İngiltere
2 yıl önce
Tevahhuş!..
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî