|
Türkiye’nin barış arayışlarında ABD ve İngiltere nerede?

Ankara’nın Rusya ile Ukrayna arasında barış yolu açma, en azından ‘ateşkes’ oluşturma girişimleri, tek başına ama güçlü biçimde devam ediyor. Rusya’nın Ukrayna’nın tamamını bombaladığı bir zamanda, yani zorlu açmazların şartları altında dahi mesaisini sürüyor…

ABD, Almanya, İngiltere, AB’nin, Rusya’yla buluşturulacağı
iddialı
bir çerçeve teklifi var ortada. Moskova bunun da konuşulabileceğine ilişkin karşılık verdi. Şimdi Erdoğan ve Putin, Kazakistan-Astana’da bir araya gelecek…
Rusya’nın ilhak
kararları
ile Ukrayna’nın
NATO’ya resmen üyelik
başvurusu
temel anlaşmazlık konularını güçlendiren
ve barış arayışlarını zorlayan adımlar. Bu da Türkiye’nin samimi girişimlerini meşakkatli hale getiriyor. Saha zaten ortada. Yine de ideal hedeften vazgeçmiyor Türkiye ve doğrusu da bu…
Ankara, tarafların İstanbul uzlaşısının ardından raydan çıkarılan süreci, barışa en yakın pozisyon olarak tarif ediyor.
“Sabote” edilmesini unutmuş değil
. Haliyle, yeni uzlaşı süreçlerini takip ederken, “
aklımda
” demeyi unutmuyor.

Bizzat Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu tarafından dillendirilen, “İstanbul görüşmeleri müthiş bir fırsattı. Kaçırılması istendi üçüncü ülkeler tarafından” açıklamaları her açıdan tarihi bir tespit ama bugün için durum ne?..

Kiev ve etrafında yukarıda saydığımız ülkelerin de bulunduğu bir masa kurulması teklifi, “yeni bir konjonktür mü var” sorusunu akla getiriyor…

Şubat öncesi savaşa yürüyen zaman dilimi anımsandığında, Moskova’nın adı geçen ülkeler ve NATO’yla oturup
Rusya ile Batı arasında yeni anlaşma yapılsın teklifine uygun/benzer bir format
bu. Belki de Rusya’nın “konuşabiliriz” cevabı buraya yaslanıyor…
Bilmeyen, hatta inkâr eden yok;
sabotajcılar ABD ve İngiltere’dir.
Londra ve Washington savaşın sürmesi konusunda politik duruşlarını hâlâ koruyor mu, teşvik edici rollerini sürdürüyor mu?
Genel kanaat ‘anglosfer’in savaşa devam planlarını sürdüreceği yönünde. Yani taraflar. Bu da bizi,
Türkiye’nin ABD ve İngiltere ile bu konu üzerinden bir ilişki, bir müzakere yürütüp yürütmediği, eğer yürütüyorsa muhataplarının ne dediği merakına getiriyor.

Sır burada…

Yoksa, Ukrayna’nın tek başına Rusya ile anlaşma imzalaması, hatta o masaya oturması dahi mümkün görünmüyor.

Biden’a operasyon…

Ukrayna-Rusya savaşının ABD-Rusya/Doğu-Batı savaşı olduğu kadar,
“enerji” savaşı
olduğunu biliyoruz. Zaten başta Avrupa olmak üzere bir seri bölge de bir kaç ay içinde “hissedecek”…

Doğu Akdeniz jeopolitiğinden tasarruf tedbirlerine, sanayilerin kilitlenmesinden küresel ekonomiye kadar enerji ve araçları aynı zamanda politik manivelalar…

Nitekim,
OPEC
+
üyelerinin, yani dünyaya petrol tedarik eden ülkelerin fiyatları düşürmek yerine yükseltmek anlamına gelen “kesinti” kararları, bir yandan Rusya’nın ekonomik olarak çökertilmesi planını tökezletirken, diğer taraftan
Kasım ayındaki Amerikan seçimlerinde kullanılan ilk oy sayılabilir.
Ve o oyun Biden’a gitmediği belli…

‘Seçmenler’ belli; S. Arabistan ve körfez ülkeleri. Rusya’nın oyu zaten malûm…

Beyaz Saray’ın üretim artışı beklerken hatta Başkan bizzat Veliaht Prens’in ayağına kadar gitmişken, üzerine kesinti gelmesine öfkelendiği açıklamalarından anlaşılıyor. Ancak asıl kızdığı, bu mesajın
Washington siyasi eliti tarafından da okunması.
Kasım seçimleri bir yana, ikinci dönemde de aday olacağı resmini vermeye çalışan Biden ve ekibi için sert bir darbe bu. Çünkü Körfez’den gelen mesaj,
‘Biden’den sonra böyle olması gerekmiyor’
imasını da içeriyor!
Rusya özelindeki etkisini de iyi anlamamız lazım;
bir
, petrolde yapılacak kesintinin OPEC+ ülkelerine bir dağılımı var. Öyle ya, hangi ülke ne kadar kesinti yapacak? Her biri on binlerce varil kısarken, Rusya hiç kesmeyecek, satışa devam edecek. Diplomaside Amerika’ya daha nasıl küfür edilir?
İki
, Rusya’nın Avrupa’ya verdiği enerjinin pazar payı artık daha az ama fiyat böyle olunca cebine giren değişmiyor. Hatta ikame ülkelerle birlikte kazanıyor. Üç,
OPEC+’ın bu kararı ile Kuzey Akım hattına yönelik sabotaj arasında bağlantı kuran
yorumlara da rastlanıyor! Putin’in Pazartesi günü yaptığı, doğru-yanlış bilemiyoruz,
TürkAkım’a
yönelik bir sabotajın engellendiği açıklaması da ilginç hale geliyor.
Eminiz, Amerika her biri devasa zorluklar yaratan bu gelişmelerin yanına başka unsurları da ekliyor; mesela, S.Arabistan ve kimi Körfez ülkelerinin Şanghay İşbirliği Örgütü zirvesine katılmış olması gibi. Hele bu adımların
mevcut düzenin kilit-taşı sayılan “petro-dolara”
edebilecekleri hesaplandığında.. Yani, ne korkular ne korkular…
Washington-Riyad ilişkilerinin tarihi müktesebatı iki ülke arasında stratejik bir kopuşun şaşırtıcı/zor olacağını hatırlatıyor
ve doğru.. Ama tablo da bu işte. Arabistan’ın ‘Biden sonrasına’ yatırım mesajı o olabilir ama ABD kızgınlığının Körfez’de bir darbe ihtimalini dillendirenler de var. Şartları var mı? Bu da zor görünüyor.

Kemal Bey’in ABD ziyareti…

Türk iç siyasetinin özlü sözlerinden biri, “ABD’ye rağmen iktidara gelebilirsiniz ama ABD’ye rağmen iktidarda kalamazsınız’dı…

‘Dı’ sayın Erdoğan’dır. İstisnası odur. Amerika’ya rağmen, hem de kaç kere rağmen iktidarda kaldı ve
şu anda da, ‘rağmen’ iktidardadır…
CHP ve/veya 6+1 masa iktidara gelse.. ‘Rağmen’ olacak mı?.. Olmayacak. ‘Amerika’yla normalleşerek’ olacak, ‘birlikte’ sayabiliriz.

Kemal beyin Amerika ziyaretinde ne yapıp yapmadığının, kimlerle görüşüp görüşmediğinin önemi yok. Bütün soruların cevabı bu kadardır…

#Rusya
#ABD
#OPEC+
#AB
2 yıl önce
Türkiye’nin barış arayışlarında ABD ve İngiltere nerede?
Seçimi bırak sahaya odaklan
İsrail yalnızlaşırken Starbucks’ın açıklayamadığı gerçek
Sîdî Ukbe Ulucamii Müslüman Batı dünyasındaki dini yapılarının atasıdır
Randevu sistemi, kamu iletişimi ve ötesi
Şiddeti, ‘kültür’ ile aşabiliriz