Türk Devletleri Teşkilatı, ‘olağanüstü’ gündemle toplandı ve hem tekil açıklamalar hem de sonuç bildirgesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a verilen güçlü desteğin ifadesiydi. Türk devletleri oylarını erkenden kullandı yani…
Dünyadaki Türkler siyasi ve manevi desteklerini Ankara’da gösterirken, CHP’nin dış politika aklını temsil edenler, Amerikan medyasına, “seçimi kazandıktan sonra” Batı’yla ilişkilerini nasıl “normalleştireceklerini” hasretle anlatıyorlardı…
Peşin angajmanlar çıplak kalma riski taşısa da seçim dönemlerinde sandık sonuçlarını görmeden adım atmayanlar da olur. Moskova’da kurulması beklenen ‘Rusya-Türkiye-İran-Şam” masası gibi…
Bu masa şimdilik devrildi. Esad’ın, seçim döneminde Erdoğan’a herhangi şekilde artı kazandıracak adım atmayacağı zaten hissediliyordu. ABD dahil Batı’da da durum bu…
Rus Dışişleri’nde adı geçen ülkelerin temsilcileri görüşmeler yaparken, Kremlin’de üç saatlik Putin-Esad buluşmasından çıkan sonuç bu oldu; ‘Seçimden sonra bakarız’…
Şam yönetiminin kendisini daha güvenli ve tahkim edilmiş hissettiği konjonktürde gelişti süreç. İran’ın oyuna katılması, Çin’in tüm Ortadoğu’ya, münhasıran İran’a girişi, Arap ülkelerinin Şam adımları, nihayet Rusya ve Türkiye’nin Astana masasını Suriye’ye genişletme düşünceleri…
Ukrayna olmasa, Rusya’nın Suriye’deki Çin ve İran mevcudiyetine bu kadar toleranslı davranıp davranamayacağını bilemeyiz. Gelgelelim şu anki tablo bu.
ABD’nin de bu yakınlaşmalardan rahatsız olduğunu biliyoruz ve son üç yazıda detaylı inceledik. Yani, Rus Dışişleri Bakanlığı’nın, ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Esad’ın görüşmesi için daha süreç var’ mealindeki duyurusu aslında seçim takvimini anlatıyor.
Tazelenmiş bir Ankara hükümeti ise masaya otururken, sadece Türkiye-Suriye normalleşmesinin pazarlıkları yerine, aktörlerin arkasını da zımnen masaya oturtan, yeni düzenin haritalarını masaya açacak denli rahat hissedecektir!
Suriye ve Irak’taki Amerikan varlığını, Rusya’nın Ukrayna, Şam, Akdeniz’deki pozisyonlarını, İran’ın, İsrail ve Azerbaycan’daki, Çin’in, “Ortadoğu deplasmanındaki” hallerini hatırlatabilecektir. “Bilmem anlatabiliyor muyum” diyerek!..
Bu gelişmeler sürerken Ankara’da ‘Türk Devletleri Teşkilatı Olağanüstü Zirvesi” yaşanıyordu…
Toplantıya katılan Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Kazakistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Kasım-Jomart Tokayev, Kırgız Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sadır Japarov, Özbekistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev, Türkmen Halkının Millî Lideri ve Türkmenistan Halk Maslahatı Başkanı Gurbangulu Berdimuhamedov, Macaristan Başbakanı Viktor Orbán, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın resmi veya ayaküstü açıklamalarında bunu açıkça görebilirsiniz…
Mesela; “(Türk devletleri), Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Tahran Büyükelçiliğine karşı silahlı saldırıyı kınadıklarını ve sorumluların adalet önüne çıkarılması için hızlı ve kapsamlı soruşturma yapılması çağrısında bulunurlar” satırıları gibi. Bir tür, ‘hepimiz birimiz, birimiz hepimiz” için göndermesidir.
Keza…
Rus savaş uçaklarının ABD’ye ait bir SİHA’yı Karadeniz’de düşürmesi, zaten istikrarsızlık içinde yuvarlanan bölgede kıvılcımın parlama ihtimali olarak herkesi tedirgin etti…
ABD orada hayır için bulunmuyordu. Askeri istihbarat ve bunu Ukrayna’ya vermek için bulunuyordu. Rusya da SİHA’nın düşmesine neden oldu. O ‘an’a ilişkin gerçek bu. “Kim haklı”nın cevabı da bu örnekte açık: Rusya. Çünkü bölgeyi çok önceden savaş alanı ilan etmiş ve kapatmıştı…
Bir de fiili gerçeklik var; Karadeniz’de hakim ülkeler Türkiye ve Rusya’dır. Malın sahibi bellidir. Hazar örneğindeki gibi Karadeniz de ABD’ye kapalı kalmalıdır.




