|
Ecevit"in sıkıntısı

Ecevit''in derdi büyük. Sıkıntısı var. Beklediği ekonomik desteği alamıyor.

Clinton''la Ankara''da yaptığı görüşmede IMF yoluyla verilecek olan kredi miktarının 4-5 milyar dolar civarında olacağı anlaşılıyor. Halbuki Ecevit 10 milyar dolara yakın bir kaynak bekliyordu. Hükümetin, ekonominin içinde bulunduğu döngünün sıcak bir şoka dönüşmemesi için 10 milyar dolar civarında dış kaynağa ihtiyaç duyduğu anlaşılıyor. Paranın çok acele gelmesi gerekiyor.

Hükümet bütün hesaplarını IMF''den direkt ya da dolaylı olarak elde edilecek paralar üzerine yapmış bulunuyor. 10 milyar dolarlık dış kaynak, iç borç stokunun azaltılmasında ve kamu borçlanma gereğinin aşağılara çekilmesinde kullanılacak. Döviz üzerindeki baskı azaltılacak, faizler düşürülecek v.s.

Dış kaynağın yeterli olması gerekiyor. Piyasanın psikolojik faktörleri lehe dönüştürecek kadar büyük olması şart. Clinton sadece 4 milyar dolarlık kısmını sağlayabileceklerini belirtince, Ecevit''in keyfinin kaçması son derece doğal. Burada açıkça ifade edelim: 10 milyar dolar kaynak sağlansa bile bu para Türkiye''nin kronik ekonomik problemlerini çözmez. Sadece sorunu ağırlaştırarak ileriye atar.

Ekonomi ısınmaya başladı. Para hareketlendi. Faizlerin düşüşü blok paraları yerinden oynattı. Para yön arıyor. Borsadan çıkması çok kolay. Hareketlenen paranın bir an önce yönünün tayin edilmesi lazım. Hükümetin ihtiyaç duyduğu dış kaynak gelmez veya yetersiz olursa hükümet paranın yönünü kontrol etmede zorlanabilir. Ecevit''in canının sıkılmasının nedeni bu işte.

Neler yapmıştı?

Halbuki Ecevit dış kaynağı elde etmek için neler yapmadı ki? Reformlara imza attı. Vergi reformu. Sosyal güvenlik reformu. Tahkim Kanunu. Bankacılık reformu. Bazı reformları kendisi de beğenmeyip değiştirdi, ama olsun.

Depremin ortasında emeklilik yaşını yükseltti. Ekonomiyi felç eden vergi kanunlarını, bütün eleştirilere rağmen uygulamaya koydu.

Şimdi Clinton istediği parayı vermiyor. Bu kadar eziyete 4 milyar dolar için mi katlandı? Yazık değil mi Başbakanımız''a?

Şakayı bir tarafa bırakalım. Esasında IMF''nin Türkiye ile mevcut ekonomik şartlar altında bir stand-by anlaşması imzalayabileceğini hiç mantıklı bulmadığımı ifade etmiştim. Halen aynı düşünceyi taşıyorum. Ancak son gelişmeler, ekonomik kriterlerin siyasi tercihlerin arkasında kaldığını gösteriyor. Eğer, bu doğru bir yorum ise IMF''ye maliyeti ne olursa olsun, Amerika baskılı IMF desteği Türkiye''ye verilecek demektir. Hiç kuşkusuz bu destek, karşılıksız olduğu anlamına gelmez. 7 aylık Türk bebeği ile dünyaya mesajlar vererek gönlümüzü fetheden Clinton''un bu duygusal görüntüyü ülkeler arası ilişkilere yansıtmayacağını çok iyi biliyoruz. Yansıtılacakmış gibi davranmanın da bir anlamı yoktur.

İşin vahameti buradadır. Her ne pahasına olursa olsun ayakta kalabilmek için 10 milyar dolar dış destek bulmak zorunda olan bir hükümet. Önemli uluslararası problemlere taraf olan veya olması gereken bir ülke. Bu hükümetin ülkesi. Bu ülkenin de taraf olduğu sorunları çözmek isteyen bir ülke ve onun Başkanı. Yani Clinton. Bütün bunları bir araya getirdiğinizde Hükümetin son derece zayıf konumda olduğunu ve her konuda kolayca taviz verebileceğini anlarsınız. Tablodan görünen budur. Eğer Amerika baskılı IMF desteği, siyasi tercihler öne çıkarılarak Türkiye''ye verilirse bu destek hükümetin problemini çözecek miktarda olur. Belki Clinton Ecevit''e 4 milyar dolar önererek pazarlık kızıştırıyor. İstediği tavizi koparmak istiyor. Hangi konuda? Belki Kıbrıs veya Kuzey Irak. Ya da başkası.

IMF desteği ihtiyacı karşılayacak kadar olur, zira, tavizlerin kamuoyundan saklanabilmesi ve doğabilecek tepkilerin ortadan kaldırılabilmesi için kamuflaj malzemesi olarak da ihtiyaç var IMF''nin kredilerine. Eğer, IMF stand-by anlaşmasına yanaşmaz ve istediği kredi desteğini Türkiye''ye vermez ise bilin ki Amerika istediği tavizleri alamamıştır.

Kırk satır mı istersiniz kırk katır mı?

24 yıl önce
Ecevit"in sıkıntısı
Siyasette yumuşama: Mümkün mü?
Genç kimdir?
Başkan Erdoğan soykırım davasının müdahili olarak ABD’ye gidecek mi?
Özgürlüğün otoriterliği karşısında Filistin taraftarı öğrenciler
Gazze ışığında üniversitenin misyonu