|
Derviş"in niyeti

Yaşanan krizin en belirleyici nedeni, iç borç stokunun artık sürdürülemez hale gelmesi ve buna bağlı olarak ortaya çıkan aşırı faiz ödemeleridir.

Türkiye bugün 45 katrilyonluk iç borç miktarı ile tarihinin en büyük borç stoku ile karşı karşıyadır.

Keza, bütçe üzerindeki faiz yükü GSMH''nın % 17''sini aşmış durumdadır. Toplanan vergilerin % 80''inden fazlası faiz ödemelerinde kullanılmaktadır.

Ekonomiyi çökme noktasına getiren nedenin aşırı iç borç ve faiz yükü olduğu konusunda hiç kimsenin itirazı yok. Kemal Derviş de, sözde programında, krizin sorumlusunu ''sürdürülemez bir iç borç dinamiğinin oluşması'' olarak görmekte ve ''Yüksek reel faizler kamu kesiminin borçlanma ihtiyacını daha da artırmış ve her gün Türkiye''yi daha zor bir duruma götüren bir borç-faiz kısır döngüsünü ortaya çıkarmıştır.'' diyerek yüksek faiz ödemelerine vurgu yapmaktadır.

Demek ki krize yol açan etkenler konusunda toplumda bir konsensüs mevcut.

Böyle bir konsensüse ulaşılması avantaj olup krizden çıkışı kolaylaştırması gerekir. Krizin nedenleri konusunda farklı görüşler ortaya konmuş olsaydı çözüme ulaşmak zorlaşırdı.

Problemin kaynağı yüksek iç borç ve yüksek reel faiz ise çözüm de doğal olarak iç borç stokunun azaltılmasından geçer.

İç borcun kaynağı kamu finansman açıklarıdır. Kamu açıklarının Merkez Bankası kaynakları yerine borçlanarak kapatılmaya çalışılması, kamu kesiminin borçlanma ihtiyacını daha da artırmıştır.

Kamu finansman açığının nedenlerini ve çözüm yollarını tartışmak, ekonomide devam etmekte olan yangını söndürmez. Son yılların konsolide bütçelerine baktığınızda faiz dışı fazla vermektedir. Bunun anlamı şudur: Faiz ödemeleri dışarıda bırakıldığında kamu finansman açığı söz konusu değildir. Bu yaklaşımda, kamu bankaları açıkları ile batan bankalar için bütçeden aktarılan rakamlar hesaba katılmamıştır. Zira bu açıklar büyük oranda, yolsuzluk nedeniyle ortaya çıkmıştır ve konjonktüreldir.

Bu tartışmaları bir tarafa bırakıyoruz. Ya da bir taraftan Devlet''i sürekli borç almaya götüren kamu finansman açığının nedenleri ortaya konulur ve çözüm aranırken, daha acilen mevcut iç borcun azaltılmasının yollarının tartışılması gerekir.

İÇ BORÇ NASIL AZALTILACAK

Mevcut iç borç stokunun azaltılması veya ortadan kaldırılması için 3 alternatif yol bulunmaktadır.

Konsolidasyon.

Para basarak borcun tasfiyesi.

Kamu finansman açığını azaltarak ve faiz oranını düşürerek.

Üçüncü seçenek ancak tedricen ve zamana yayarak uygulanabilecek bir yöntemdir.

Kemal Derviş geçtiğimiz günlerde Antalya''da yaptığı konuşmada, ilk iki seçeneğin uygulanmayacağını kesin ifadelerle açıkladı. Yani konsolidasyona gidilmeyecek ve karşılıksız para basılmayacak.

Geriye üçüncü yol kalmaktadır.

Bunun için önce faiz dışı fazlanın GSMH içindeki payını artırmanız gerekmektedir.

İtfa edilenden daha az borçlanılması gerekir.

Reel faiz oranının üçte bir oranında azaltılması gerekir.

Kısacası daha az borçlanılması daha düşük maliyetle borçlanılması gerekir.

Bu yöntem başarılı olsa dahi iç borç stokunun makul bir seviyeye çekilebilmesi için en az 3 yıla ihtiyaç var.

Tabii en önemlisi ilave iç kaynak ihtiyacıdır.

Bunun için de kamu harcamalarının kısılması ve daha çok vergi toplamanın dışında seçenek mevcut değil.

Ayrıca faizin kontrol altında tutulabilmesi gerekir. Zira, hem faizin ve hem de dövizin aynı anda tutulabilmesi mümkün değildir.

Faizi tuttuğunuzda dövizin yükselmesine müsaade edeceksiniz. Aynı zamanda enflasyonla mücadeleyi hedefleyen bir programda dövizin artışı enflasyonun tırmanması anlamına gelir.

Bir an faizle birlikte dövizin kontrol altına alındığını kabul edelim.

İç kaynak ihtiyacı halen ortada durmaktadır.

Faiz dışındaki kamu harcamalarında ciddi miktarda tasarruf sağlamak son derce zordur. Devlet zaten temel hizmetlere yeterince kaynak ayıramamaktadır. Sağlık, eğitim, altyapı yatırım harcamaları bunların başında gelmektedir. Bazı kalemlerde ise tasarruf tehlikelidir. Örneğin savunma harcamaları. Ülkenin güvenliğini tehlikeye düşürmeden, savunma harcamalarında yapılacak tasarruf miktarı sınırlı olacaktır.

Vergi gelirlerinde tablo daha da karamsardır. Yaşanan kriz nedeniyle vergi kaynakları ciddi oranda erezyona uğramıştır. 2001 yılında toplanan vergilerde reel azalmalar beklenmektedir.

Bu veriler ışığı altında denklemin nasıl oluşturulacağı önem arz etmektedir. Kemal Derviş modelde yer alacak değişkenlerin ve değerlerinin büyük bölümünü henüz açıklamadığı için kapsamlı değerlendirme yapamıyoruz.

Ancak, şu ana kadar yapılan açıklamalar bir araya getirildiğinde Kemal Derviş''in programının klasik İMF reçetelerinden farklı olmadığı ortaya çıkıyor.

23 yıl önce
Derviş"in niyeti
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!