|
Fatih’in gölgesinde, İstanbul’un bağrında bir Cumhurbaşkanı

Devlet bankasında görevli Mehmet Sıddık Bey ve ilkokul öğretmeni Hafize Hanım oğlu olarak 13 Ekim 1927’de Malatya’da doğdu Turgut Özal. Babasının memur olması nedeniyle daha çocuk yaşta Anadolu’yu karış karış gezdi. İlkokula Bilecik’in Söğüt ilçesinde başlayıp, Silifke’de bitirdi. “Denizi, portakalı ve muzu ilk kez orada gördüm” dediği Silifke’nin bir de kötü anısı kalmıştı onda. Kurduğu pilot olma hayallerine Silifke’deki meyve ağaçlarına olan düşkünlüğü nedeniyle geçirdiği kazada kolunda kalan aksaklıktan ötürü veda etmişti.

Ortaokulu Mardin’de, liseyi Konya, Malatya ve Kayseri’de tamamladı. Hayali Kabataş Lisesinde okumaktı ancak maddi zorluklar buna izin vermemişti. 1945 yılında girdiği İstanbul Teknik Üniversitesi’nden yüksek mühendis olarak mezun oldu. Hemen akabinde Elektrik İşleri Etüt İdaresi’nde çalışmaya başladı. Mesleki eğitim için Amerika’ya gitti ve Türkiye’ye Genel Müdür Teknik Müşaviri olarak döndü. Aynı kurumda sekreter olarak çalışan Semra Yeğinmen ile evlendi.

1960 darbesine denk gelen askerlik günlerinin ardından ODTÜ’de part time matematik dersleri verdi. Keban projesinde danışmanlık yaptığı sırada ODTÜ’de asistan profesörlük imtihanına girdi. Kendi ifadesiyle “Çok emeğimiz geçti, büyük mücadeleler verdik” dediği proje için sınavı kazandığı halde hakkından vazgeçti.

1965 yılında, danışmanlık yaptığı Adalet Partisi lideri Süleyman Demirel hükümeti kurma görevini alınca Başbakanlık Müşavirliği görevine getirildi. 1967’de Devlet Planlama Teşkilatı’nın başına geçti ancak 12 Mart Muhtırasının ardından görevden alındı. 1979’da yeniden Planlama ve Başbakanlık müsteşarlıklarına getirildi. Darbe sonrası kurulan Bülent Ulusu Hükümetinde ise Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı oldu.

1980 askeri darbesinin izleri ülkenin üzerine bir kabus gibi çökmüşken, darbe sonrası yapılacak olan ilk genel seçimde önemli bir karar verdi ve Anavatan Partisi’ni kurdu. Parti, darbeler ve koalisyon hükümetleri ile yıpranmış Türkiye’de uzun zamandır ulaşılamamış bir başarıya imza attı. ANAP, 1983 Genel Seçimlerinde tek başına iktidar oldu. ‘Halk yeniden iktidarda’ sloganıyla ünlenen Turgut Özal, Türkiye’nin 19’uncu Başbakanı seçildi.

Devlet Planlama Teşkilatında çalıştığı dönemlerden bu yana kendisi ve yakın çalışma arkadaşlarına ‘takunyalı’ lakabı takılmıştı. Dönemin medyası sık sık manşetlerde bu kelimeyi kullanıyor, karikatürlerde Özal’ın ayağında takunya oluyordu. Bunun sebebi abdest alırken ayaklarına giydiği takunyalardı. ‘Laiklik tehlikede’ tezviratları çoktan başlamış ve Özal artık ‘Takunyalı Başbakan’ olmuştu.

1988 yılında partisinin kongresinde konuşurken bir suikast girişimine maruz kaldı. Kurşunlardan biri başını sıyırıp geçerken diğer kurşun parmağını yaraladı. Özal kürsüden inmedi ve elinden kan sızarken konuşmaya devam etti. Söylediği cümleler ise hafızalarda derin izler bırakmıştı: “Allah’ın verdiği ömrü, O’nun izninden başka alacak yoktur. Biz de O’na teslim olmuşuzdur…”

31 Ekim 1989’da Kenan Evren’den boşalan Cumhurbaşkanlığı makamına seçildi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 8. Cumhurbaşkanı olarak göreve başladı. Cumhuriyet tarihinin gördüğü ikinci sivil Cumhurbaşkanıydı. Kıyafet seçiminde dahi bu vurguya dikkat ediyor, genelde spor kıyafetler tercih ediyordu. Diğer yandan Çankaya’daki koltuğuna oturduktan hemen sonra başka bir tartışma gündemde yerini almış, birçok kişi Özal’ın Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak Cuma namazına gidip gitmeyeceğini merak etmişti. O ise her zamanki rahat tavırlarıyla başbakanken açılışını yaptığı Kocatepe Camii’ne giderek namazını kıldı. O gün Kocatepe’de şükür duaları ve sevinç vardı.

‘Laiklik karşıtı faaliyetleri cezalandıran’ ve on yıllar boyunca inançlı insanların sayısız zulme maruz kalmasının en temel dayanağı olarak görülen Türk Ceza Yasası’nın 163. maddesini kaldırması Cumhurbaşkanlığı döneminin en unutulmaz adımlarından biri olarak hatıralarda kaldı.

Türkiye’nin Osmanlı mirasını ve Türk Dünyasını önemseyen, Misak-ı Milli konusuna sürekli vurgu yapan ilk Cumhurbaşkanı olarak Balkanlar ve Orta Asya’ya sık sık ziyaretler yapıyordu. 12 gün süren ve 5 ülkeyi kapsayan Türkistan ziyaretlerinden döndükten iki gün sonra kalp krizi geçirdi. Atatürk’ten sonra görevi sırasında vefat eden ikinci cumhurbaşkanı olan Özal, 17 Nisan 1993’te hala aydınlatılamamış şaibeli bir ölümle aramızdan ayrıldı.

“Öldükten sonra beni İstanbul’a defnedin, kıyamete kadar Fatih Sultan Mehmed’in manevi ruhaniyeti altında bulunmak istiyorum” şeklindeki vasiyeti gereği yüzbinlerce vatandaşın katılımıyla Fatih Camiinde cenaze namazı kılındı. Darbeciler tarafından asılan Adnan Menderes ve arkadaşlarının komşusu olarak Vatan Caddesi üzerinde kendisi için hazırlanan anıt mezara defnedildi. Turgut Özal, Ankara’ya değil de İstanbul’a defnedilen ilk Cumhurbaşkanıydı.

Akıllarda “Ekonomik kalkınmanın muharrik gücü manevi kalkınma ile artar” ve “21. yüzyıl Türkiye’nin ve Türklerin yüzyılı olacaktır…” sözleri kaldı.

#Fatih
#İstanbul
#Turgut Özal
#ODTÜ
#ANAP
2 yıl önce
Fatih’in gölgesinde, İstanbul’un bağrında bir Cumhurbaşkanı
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî