|
Fazilet nasıl "parti"leşecek?..

Bir parti içindeki iktidar ilişkilerini tanımlamak üzere kullanılan ''dil,'' partinin karakterinin ''decoder''idir. Parti''yi anlamanın en emin yoludur. Parti''nin kendisini anlatmasının da en belirleyici ögesidir. Bir parti, Fazilet Partisi örneğinde olduğu gibi, sürekli kendini anlatma sıkıntısı çekiyorsa, bu, parti''nin dışarıya karşı kullandığı dil ile kendi iç ilişkilerini belirleyen dil arasındaki ''mesafe''den ileri geliyordur. Bugün FP''nin en büyük sıkıntısı, bizzat FP kurmaylarının tesbitine göre, ''tanıtım''dır. Tabii FP''nin besleyicisi olan siyasal alışkanlıklar (''gelenek'' değil, ''alışkanlık.'') ''tanıtım''dan makyajdan öte birşeyi anlamamaktadır. Siyasetin ''genetiği'' diye birşeyden haberdar olunmadığı için, parti''nin iç mimarisi ya da siyaset geometrisi ''siyaset''ten ne kadar uzak olursa olsun, tanıtım yoluyla bir ''Türkiye partisi'' imajı yaratılabileceği zannedilmektedir. Oysa parti''nin iç ilişkilerine hakim olan dil belirleyicidir. O dil vasıtasıyla ''egemenleşenlerin'' ürettiği siyaset, o dil''in rengini yaratmaktan öte bir anlam ifade edemez. Öyleyse, siyasal parti olmaktan ziyade ''cemaat'' kodlarına sahip bir teşekkül olan FP''nin bu yapısı içinde egemenleşenlerin ve parti içi iktidarın temsilcisi olanların teknik olarak da, estetik olarak da ''siyaset'' üretmeleri söz konusu olamaz. ''Cemaat''çi kültür içinde egemenleşenlerin siyasal sahadaki üretimleri de cemaatçi kodlar içinde belirlenecektir. İç ilişkilerinde ''metafizik'' bir dil kullananların, kamusal ve siyasal alana dönük üretimlerinin ''siyasal'' olması teknik olarak sözkonusu olamaz.

FP, siyasi bir teşekkül etiketi taşımasına rağmen ''metafizik'' bir kurguya sahiptir. Siyasetin hangi mantık içinde üretildiğinin ve üretilen siyasetin nasıl test edileceğinin belli olmaması anlamında bir metafizik kurgudur bu. Parti iktidara geldikten hemen sonra Türkiye''nin en büyük demokratikleşme fırsatlarını heba ederken, bütün olup biten tek kişilik bir iradenin dünyasında şekillenmektedir. Tek kişilik iradenin varlığı Türkiye''nin 18 Nisan''dan önceki en büyük partisinin ''muhakeme''sinin mutlak surette üstünde yer almaktadır. İrade''nin muhakeme üstünde göreli, nisbi bir üstünlüğü değildir bu. Mutlak bir üstünlüktür. Bu üstünlüğün korunması ya da parti içi iktidarın ''silikonlaştırılması'' adına bugün parti''nin hızla barajı geçemeyecek bir parti olmaya doğru gitmesinin ''hesap'' konusu, tartışma nesnesi veya yeniden yapılanma fırsatı olacağı bir hareketlilik ''irade''ye çarpıp dönmektedir. Bu da salt metafizik düzeyde teşekkül eden bir mekanizmanın kendisine tamamen yabancı olan ''siyaset'' sahasında varolması gibi bir durumu orta yere getirmektedir.

Bu teşekkülün egemen dil''inde ''kriz'' kavramına yer olmaması, kriz anlamına gelecek hareketliliklerin ''fitne'' kelimesiyle karşılanması çok anlamlıdır. Böylece ''kriz'' gibi siyasetin ''ontolojisine'' ait bir kavram yok sayılmak suretiyle, ''zımnen'' siyaset yok sayılmaktadır. Parti içi iktidarı temsil eden herşeye karşı, her eleştiri, her farklı ses veya bizzat partinin varlığının zedelenmesine karşı tedbir alma teklifi anında ''fitne'' kavramıyla ifade edilen muğlak bir dışlamanın, olumsuzlamanın ve siyaseten bertaraf etmenin konusu olabilmektedir. Oysa ''kriz'' kavramının meşru olmadığı yerde siyaset olmaz, olamaz. Kriz, partiye egemen olan dil''in çürümesine karşı tek imkandır. Partiyi bir dönem sevk ve idare ederek egemenleşen siyasal dil''in artık eskimesinden ve sosyal ve siyasal gerçekliği kuşatamamasından dolayı parti''nin küçülmesine sebep olmasının önüne geçmenin tek yolu, parti politikalarından hoşnutsuzluk anlamına gelen ve mevcut parti politikalarını temsil durumundaki yöneticilerin konumunu tartışmaya açan ''kriz''lerdir. Gerçek bir tarih hesaplaşmasının içinden gelen partiler küçülme dönemlerinde ''muhakeme''yi kişisel ya da kurumsal ''irade''nin önüne geçirerek yeniden siyaset sahnesine dönebilirler. ''Kriz,'' parti politikalarını ''muhakeme''ye açan tek hareketlilik olduğu için, ''kriz''lerin talep ettiklerini partinin sevk ve idaresinde temsile dönüştüren yönetimler, hem partiye metafizik olmayan siyasi bir dili hakim kılmış olurlar, hem de ülkenin geneline politika üretmeye dönük olarak kendilerini yeniden yapılandırmış olurlar.

FP''de bütün başarısızlık göstergelerine rağmen ''muhakeme''ye kapı açan bir hareketlilik seçim öncesinde görülmedi. ''İrade'' siyasal açıdan irrasyonel sayılacak biçimde ''muhakeme'' üzerindeki baskısını sürdürdü. Seçim sonrasında ise hem elde edilen açık başarısızlık, hem de açılan kapatma davası geri dönülmez bir noktaya gelindiğini gösteriyor. Dün parti politikalarını ''muhakeme''ye açmak bir gereklilikti, bugün ise kaçınılmaz bir zorunluluk. Abdullah Gül ve Bülent Arınç gibi isimlerin parti içi dili ''değiştirme,'' Cemil Çiçek ve Abdülkadir Aksu gibi isimlerin bu dil ile Türkiye''nin toplumsal ve siyasal merkezini ''buluşturma'' çabaları parti''nin silikonlaşmış egemen dil''inin yetersiz siyasetine karşı yenilenme fırsatı arayan apaçık bir krizdir. Egemen yapı bu krizi yok saymaya çalışmaktadır. Bu noktada da metafizik argümanları öne çıkarmaktadır. Fakat herkes bilmektedir ki, bu gidişle, parti ilk seçimlerde barajın altında kalacaktır. O nedenle ''kriz''i, partinin yönetim mantığına dönük bir yenilenme fırsatı ve partiyi yeniden siyasal yükseliş trendine sokmak için bir sıçrama tahtası olarak kullanmak partinin görünen tek yoludur. FP partileşecekse, bu kriz sayesinde, bu krizin taleplerini partide koyulaştırarak partileşecektir. Parti bu şansı anlamlı bir şekilde kullanamaz ve kendi içinden ve kendi adına dillendirilen bu muhakemeyi iradenin önüne geçiremezse, önümüzdeki seçimlerde barajın altında kalacaktır. Böylece demokrasi adına muhalefet yapılabilecek tek tabana sahip bir yapı siyaseten hükümsüzleşecektir.


25 yıl önce
Fazilet nasıl "parti"leşecek?..
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!
Tarihin sonu ve ABD üniversiteleri