|
Kimdir muhalif?

Kimi despotların yüzünde maskeyi, kimi faşistlerin dilinde cilayı, kimi güç muhterislerinin elinde maymuncuğu, kimi gerizekalıların aklında putu, kimi köşeperdazların kavlinde dayılanmayı ifade eden “muhalif” kelimesinin uğradığı bu anlam değişikliğini yakından izliyorum.

Oysa ki, sözlüklerdeki karşılığı çok da karmaşık değil muhalif''in.

Örneğin, Misalli Sözlük, “muhalif” kelimesini “Arapça muhalefe-t ''uymamak, karşı çıkmak''tan muhalif; uygun olmayan, uymayan, benzemeyen (şey), aykırı, zıt” şeklinde açıklıyor.

Muhalif kelimesinin kökü “hâlefe”: yeminleşti, andlaştı, ahitleşti, bağımlı oldu, bir şeye devam etti” demek; bir tür bağlanmayı, ısrarında ısrarlı olmayı ifade ediyor zaten.

Evet, sözlüklerdeki anlamı net aslında ama gündelik hayattaki yerli yersiz kullanılışlarıyla muhalif kelimesi günümüzde aşureye rahmet okutacak bir anlam karmaşasına uğramış durumda.

Örneğin, ekmeğini yediği patronun çıkarlarını korumak gayretiyle “kalem çalan” bir köşeyazarı, “Gavurun ekmeğini yiyen, gavurun kılıcını çalar” atasözünün kendisi için söylendiğinden habersiz olarak iftiralarını, edepsizliğini, hadsizliğini muhalif kelimesiyle açıklıyor.

Yoksul çocukların eğitim için sığındıkları yurdu ateşe veren, onları diri diri yakmaya kalkışan bir gözü dönmüş, vahşet-severliğini muhalif kelimesiyle mazur göstermek istiyor.

Bir sol-kemalist de despotizmden yana umudunu sona erdiren hak tercihine karşı o halkı aptallıkla, bilinçsizlikle, eğitimsizlikle, düşüncesizlikle itham ederken muhalif kelimesine sığınıyor.

Buralardan bakınca, anlamı ziyadesiyle bulanıklaşan muhalif kelimesi için yeni tanım yapmamız gerekiyor.

Bence “muhalif”: insanın ve toplumun fıtratına (inancına, kültürüne, ahlakına, yapısına) aykırı olan tutum ve davranışları reddedendir.

Buna göre muhalif, ekmeğini yemediği halde gavurun “da” hakkını savunur.

Türkistan''da dini ve dili baskı altına alınan, Irak''ta özgürleştirme yalanıyla ABD zulmüne muhatap olan, güneydoğumuzda dilini özgürce kullanamayan halk da aynı ciddiyetle ilgilendirir muhalifi.

Maoculuğa sempatisi ve dinsiz oluşuyla Türkistan''ı, globalizme imanıyla Irak''ı, milli birlik-beraberlik ezberiyle Kürt halkını görmezlikten gelenden ya da bunlardan birini diğerine önceleyenden muhalif olmaz.

Muhalif, kendisine bir bedel biçilemeyen ve muktedirler tarafından satın alınamayandır; Ebu Hanife''nin hayatından hareketle söyleyecek olursam arifin, alimin, münevverin asil tutumlarından biridir.

Muhalif olmak, Başbakan''a saldırma, onun söz ve eylemlerini karikatürize etme hafifliği değildir; cumhuriyete, hürriyete, milliyete, vatana yaslanarak, birgün bile susmaksızın sabahtan akşama her şeye çemkirerek müfterilerin sözcüsü kesilmek değildir.

Muhalif olmak, sistemin dilini konuşanlara itiraz etmek olduğu kadar, kavmiyyet ezberlerini sürdürenlere de itiraz etmektir.

Muhalif olmak, herkesin şu ya da bu nedenle bir şeye, bir yere “muhalif” olduğu şu dünyada, herkesten ayrı bir yerde durarak “insan ve toplumun fıtratına uygun olanı” savunmaktan şaşmamaktır.

Bu yanıyla bir meczuptur muhalif, bir cüzamlıdır. “Doğru söylüyor” diyenlerce de, demeyenlerce de içeriye alınmayandır; dışarıda kalmak, dış-lanmak muhalifin kaderidir.

Bu nedenle, etkili ve güdümlü muhalefet için oluşturulmuş bloklara katılanlar muhalif olma hakkını yitirirler. Onlar artık, kimin ekmeğini yiyorlarsa onun kılıcını çalacaklardır.

Dolayısıyla, muhalif olma kılıfı içinde, safların sıkça değiştirilişine, sol-kemalizmden nur topu gibi bir nasyonal-sosyalist blokumuzun doğuşuna, Kürtlere sahip çıkmak adına Türklere küfretmenin prim yapmasına, devlet-i edeb-müddet saplantısıyla Kürt haklarının gasbına rıza gösterilmesine karşılık, halkın bu zikredilen siyasi düşkünlükler dahil statükoya, darbeye, zulme, vesayet rejimine “yine yine yine hayır” dediği şu ortamda kimin sahiden muhalif olduğuna, kimin de bu kelimenin arkasına saklanarak ne yapmaya çalıştığına iyi bakmak gerekir.

Yukarıda da söylediğim gibi arifin, alimin, münevverin asil tutumlarından biri olan muhalif olmayı, meczup sayılmak, cüzamlı ilan edilmek pahasına üstlenme cesareti gösteremeyen, akademi kürsülerine kurulup, sırtını medya patronlarına dayayarak halkın tercihleriyle alay eden köşeyazarlarının bir sıfatı gibi görmek affı güç bir hatadır.

13 yıl önce
Kimdir muhalif?
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık