|
Kitâbü’l-Menâzır: Görme, göz, nur ve sanat

Görme bilgisi, retinal gözün varlığına ait bilgiden önce gelir. Çünkü görmede gözü aşan bir yan vardır.

Büyüklerimiz bunu retinal gözün her insanda, deyim yerindeyse yaratılış hakkı olarak var olmasıyla, ancak görmenin nuru / ışığı gerektirmesiyle açıklamışlar ve hatta gözü “halk”, görmeyi ise gözün nur yoluyla görmesini başa alarak duymakla, dokunmakla, tat almakla, kokuyu teneffüs etmekle, kalple, tefekkürle, tefehhümle, tahayyülle… görme(ler) şeklinde çoğaltarak “emir alemine” mal etmişlerdir.

Birbirleriyle ilişkili, birbirlerini tetikleyen ya da birbirlerini tamamlayan bu görme(ler), kadim zamanlardan beri önce felsefe (metafizik) ana başlığı altında, sonra matematik, fizik, geometri, kozmoloji, astronomi, tıp… olarak müstakil ilimlerle “âlemin ve insanın anlaşılması” esasında ilim ehlinin dikkatinde olmuştur.

İbnü’l-Heysem (ö. 432/1040?), söz konusu dikkatin en önemli adreslerinden biridir; gerek şimdiki görme, göz, ışık ve ölçme bilgisine, gerekse sanat anlayışlarının oluşumundan suretlerin ve hareketlerin kaydına mahsus araçların imaline… uzanan ilmi, teknik ve teknolojik süreci başlatan isimdir.

İbnü’l-Heysem’in, ehli tarafından bu çerçevedeki eserlerinden en önemlisi olarak işaretlenen yedi makalelik Kitâbü’l-Menâzır’ının ilk üç makalesi, geçtiğimiz günlerde, M. Faruk Toprak tercümesiyle Uzam Yayınları arasından çıktı (Ankara 2024).

Yazımızın girişinde özetlediğimiz duruma benzer olarak, Kitâbü’l-Menâzır’ın muhtevası şu makale ve fasıllardan oluşmuştur:

Birinci Makale: Görmenin Genel Keyfiyeti; Görmeye Özgü Özelliklerin İncelenmesi; Işıkların Özellikleriyle Yaydıkları Işınların Keyfiyeti Hakkında; Işığın Görmeye Olan Etkisi; Gözün Yapısı Üzerine; Görme Üzerine; Görmeyi Sağlayan Organların Yararları Hakkında; Bir Araya Gelmek Suretiyle Görmenin Gerçekleştiği Koşullar ve Nedenleri Hakkında.

İkinci Makale: Gözün Algıladığı Özelliklerin Ayrıntıları, Bunların Nedenleri ve Nasıl Algılandıkları Hakkında; Işık Işını Çizgilerini Ayırt Etme Hakkında; Görme Duyusuyla Algılanan Özelliklerin Nasıl Algılandığı Hakkında; Gözün Görünür Nesneleri Ayırt Etme Yolları.

Üçüncü Makale: Doğrudan Algılamada Oluşan Görme Hataları ve Nedenleri Hakkında; Görme Hataları Konusunda Söylenecek Sözlerde Neye Öncelik Verileceği Hakkında; Görme Hatalarının Nedenleri Üzerine; Görme Hatalarının Ayırt Edilmesi Hakkında; Salt Duyum Yoluyla Oluşan Görme Hataları ve Bu Hataları Oluşturan Nedenlere Göre Durumu; Tanımada Görme Hataları ve Bu Hatalara Yol Açan Nedenler; Görme Hatalarına Yol Açan Nedenlerin Her Birine Göre Gözün Çıkarımda Görme Hatasına Düşmesinin Keyfiyeti Hakkında.

İbnü’l-Heysem’in bu makale ve fasıllarda bizzat tecrübe ederek, deneyerek işlediği konuların matematikçilerden, tıbbiyecilere… birçok ilim ehlini ve bunların yanı sıra özellikle sanat nazariyatçılarını ayrı ayrı ilgilendireceği aşikardır.

Sanat nazariyatçılarını özel olarak zikretmemizin nedeni ise, Kitâbü’l-Menâzır’ın XII. yüzyılın sonlarında veya XIII. yüzyılın başlarında De Aspectibus / Perspectiva adıyla Latince’ye tercüme edilmiş ve yine bu tarihlerde John Pechman (ö. 1292) tarafından yazılan Perspectiva Communis adlı kitaba esas teşkil etmiş olmasındandır.

Bu bağlamda Kitâbü’l-Menâzır önce sanat planında Batıda pespektif nazariyatının tesisinde etkili olmuş, asıl optik merkezli olarak etkisi ise Friedrich Risner tarafından Witelo’nun (Vitellion, XIII. yüzyıl) kitabıyla birlikte yayımlanmasıyla (Basel 1572) ortaya çıkmıştır. (Bkz.: TDV DİA, Hüzeyin Gazi Topdemir, İbnü’l-Heysem maddesi)

Kitâbü’l-Menâzır’ın Batı’da perspektif konusunda öncelenmesinin nedenlerini Batı sanatının kendi oluşumuna ve şartlarına göre değerlendirmek gerekir. Onun bizde modern zamanların dayattığı sanat nazariyatı ihtiyacına bir karşılık oluşturması konusu ise bizim kendi önceliğimizdir.

Örneğin, İbnü’l-Heysem’in şimdi el yordamıyla seçtiğimiz “…Bir nesnenin görüntüsünün gerçeğini algılamak için düşünme ve inceleme yap(ıl)ması gerektirir. Görülebilir nesnenin görüntüsünün kesinlik kazandığı inceleme de yine göz hareketiyle gerçekleşir. Nesnenin boyutu büyükse onun incelenmesi için ışın ekseninin ya da ona yakın olan ışın çizgilerinin nesnenin çaplarının tamamı üzerinde hareket etmesi gereklidir. Bu nedenle, görme eylemi sadece hareketle gerçekleşir ve nesneler aynı ânda bir bütün olarak görülemez. Bu görüşe göre kesin görme, ancak inceleme yoluyla, gözün ve ışın ekseninin nesnenin tüm çapları boyunca hareketiyle gerçekleşebilir.” sözünden bile Müslüman sanatçılara ve sanat nazariyatçılarına yürünecek yepyeni bir yolun açılması mümkün olabilecektir.

#görme
#duyma
#göz
2 ay önce
Kitâbü’l-Menâzır: Görme, göz, nur ve sanat
Kara dinlilerle milletin savaşı
Uzun ve Karanlık Bir Gece: 15 Temmuz 2016
Tanrıları da Allah yaratmıştır
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet