|
Ya istikrar ya kaos!

Yarın oylanacak olan cumhurbaşkanlığı 2. Tur seçimi için saflar netleşti.

Sıra seçmenler olarak bizim tercihimizde.

Önümüzde iki seçenek var: Ya istikrar ya kaos!

İstikrarı Cumhur İttifakı’nın adayı Başkan Erdoğan temsil ediyor.

Başkan Erdoğan’ın Rabbinden ve milletinden başka dayandığı bir şey yok.

Milletine telifi ise son derece net: Daha güçlü ve müreffeh bir Türkiye için var gücüyle çalışmak.

Beka sorunun gölgesini Türkiye’nin üstünden savmak için yerli savunma araç ve gereçleriyle orduyu tahkim etmek, tüm dünyayı etkisine alan ekonomik problemlerden Türkiye’yi korumak ve oluşan sıkıntıları gidermek, mevcut ve keşfedilen yeni enerji kaynaklarıyla milli bütçeyi güçlendirmek, tarımı güçlendirmek, ihracatı artırmak ve bunlardan elde edilecek maddi imkanı milletine yaymak, depreme maruz kalan illeri yeniden inşa etmek, konut açığını gidermek, zamanın gerektirdiği eğitim ve öğretimi tahkim ederek ilerletmek, kendi özüne dayalı yerli ve milli bir kültürel ortamı inşa etme gayretini sürdürmek…

Bunların ilk şartı ise: İstikrar!

Türkiye’yi kuşatan şer ve terör çemberine karşı mücadeleyi; ekonomik, sosyal ve teknik hayattaki doğru işleyişi kararlı bir şekilde yürütmek.

Buna göre istikrar, teoride ve pratikte, sözde ve eylemde kararlılık göstermektir.

Türkiye’nin yaklaşık son otuz yılına kendi siyasetinin damgasını vurmuş olan Başkan Erdoğan’ın istikrar yönünden en güçlü delili yine kendisidir.

O halde, yarınki oylamada Başkan Erdoğan’ı seçmek, tartışmasız bir şekilde istikrarı seçmek olacaktır.

“Varlıkta her şey zıddıyla kaimdir” hükmünce istikrarı temsil edenlerin ve ona talip olanların bulunduğu yerde, kaosu isteyenlerin bulunması zıtlığın hakikatine dahildir ki, istikrarın değerini anlaşılır ve savunulur kılan da zaten kaostur.

İstikrar kozmosa tekabül eder, genelde ve yerelde (alemde ve vatanda) düzen demektir. Kozmosun zıttı olan kaos ise sürekli düzensizlik durumu, kargaşa, başıbozukluk demektir.

İstikrarı Başkan Erdoğan temsil ettiğine göre, bu seçimde kaosu kim temsil ediyor?

Peşin bir yakıştırmada bulunmak doğru değildir. Bu soruyu kaosu temsil edenlerin bizzat kendi halleriyle ve eylemleriyle verdikleri bilgiden hareketle cevaplamamız daha doğru olacaktır.

Buna göre “Buradayım be buradayım” diye biri ortalıkta bağırıp duruyorsa, ayrıca bir kaos hikayesi anlatmak ve buna mahsus bir geçmişi yazmak gereksizdir.

Çünkü kaosun taliplisi, geçmişte her ne söylemiş ve yapmışsa kaosu ikame etmek için söylemiş ve yapmıştır.

O halde ikili olarak başlayıp yedili olan, bununla da kalmayıp Türkiye’ye düşmanlıkları âşikar bulunan yedi düvelin de desteğini alan bir masanın oluşumundan bahsetmemize gerek yok. Şimdi bu Yedili Masa’da ne oluyor ve olanı kim temsil ediyor ona bakmalıyız.

Yedili masanın ve yedi düvelin adayı CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’dur.

İçte ve dışta Türkiye’nin refah ve huzuruna kastetmeye hazır duran hainler ve teröristlerden, en küçük grup olan LGBT sapkınlarına ve azgınlarına kadar tüm şer güçleri Kılıçdaroğlu’nu destekliyor.

Peki Kılıçdaroğlu bunlara ne vadediyor?

Elbette onlara sevdikleri yegâne şey olan kaosu vadediyor!

Kılıçdaroğlu’nu sadece bir yönden izlediğimizde bile ortaya da bu çıkıyor:

-Kılıçdaroğlu, PKK ve onun türevi olan ABD destekli terör örgütlerinin siyasi yüzü olan HDP ile kapalı kapılar arkasında bir anlaşma yaptı. Bu anlaşmayla ilgili ısrarlı bir şekilde hiçbir açıklamada bulunmadığı için büyük şüphelerin, yönü vatana ve millete dönük telafisi mümkün olmayabilecek zararların ihtimallerini pekiştirdi. Böylece kaosa kapı açmış oldu.

Nitekim onun Nazi artığı bir partiyle ittifak yapmasının hemen ardından, teröristlere yaptığı vaatlerin zorunlu takipçisi olan HDP tarafından “özerlik” sözü alındığı konusunda imalar ve giderek ifşalar yapıldı. Önce teröristlere özerlik verme, ardından federasyon oluşturma ve sonrasında ise devlet kurdurma zincirine tabi olan söz konusu vaat iki yönden kaosun resmi hükmündedir.

Birinci, kendisinin adaylığını desteklemeleri için küsurat partilerini sırtına alarak meclise taşıyan Kılıçdaroğlu, böylece kendi partisinin milletvekili ağırlığını zaten kediye yüklemişti ve mevcut meclisteki çoğunluk da hak ettiği üzere Cumhur İttifakı’na geçmişti.

Buna göre, özerklik vaadini meclis yoluyla gerçekleştirmesi mümkün olmayan Kılıçdaroğlu’nun, Türkiye’yi doğrudan iç çatışmaya sürükleme potansiyeli olan işler çevirmesi korkunç bir durumdur.

O halde, yarın vereceğimiz oyun istikrara mı yoksa kaosa mı hizmet edeceğine karar vermek bize düşmektedir.

Ben elbette “istikrar” diyeceğim.

Akıl sahiplerinin de istikrardan yana olacaklarını umuyorum.

#Seçim
#Siyaset
#Politika
#Ömer Lekesiz
1 yıl önce
Ya istikrar ya kaos!
Bereket
Azınlığın zenginliği ile 1 Mayıs'ın yoksulluğu
Tadımlık hile
Öğrenci hareketleri: İsrail’e karşı ama düzene karşı mı?
Netanyahu’ya tutuklama tehdidi ve Amerika’nın uluslararası itibarı