|
Abisi olmayanın abisi kimdir?

Edebiyatın nabzını tutan iyi yazarlar, şairler, eleştirmenler ve kitap tanıtımları yazanlar için “en zor ay” geldi…

Bu Aralık ayında da dergiler, kitap ekleri ve sanat sayfaları onlara yine o “en''ler”le ilgili can alıcı soruları soracaklar ve onların cevaplar doğrultusunda, DÜM''lerdeki yani dedi-kodu üretim merkezlerindeki cadı kazanları yine kaynatılacak fokur fokur…

Bu nedenle “en beğenilen yazarlar, kitaplar” tarzındaki soruların muhatapları bir oturup bin düşünmeliler cevap verirlerken…

Ve bilmeliler ki, o cevapları ömürlerinin sonuna, hatta dünyadaki varlıkları unutuluncaya kadar üstlerine yapışıp kalacaktır…

Kalacaktır çünkü bizim edebiyat ortamımız “abisi olmayanın abisi şeytandır” anlayışına göre işler…

İlginçtir ve gerçektir ki, bu tam da tarikatlara mahsus bir işleyiştir…

Yazarlara adeta bir şeyhe bağlanılır gibi bağlanılır bizde…

Her şey, ona göre ve onun içindir…

Onun sevdiği sevilir, onun nefret ettiğinden nefret edilir…

Tarikatın dışından onu övenler ihtiyatla övülür, onu yerenler yerin dibine geçirilmek istenilir…

Bu “mürit-okur” tayfası da kendi içinde üçe ayrılır…

Salt okuyucu olanlar birinci grubu oluştururlar. Bunlara göre, “abi” yazılacakları zaten yazmaktadır, onların düşünmeleri ve yazmaları zaittir… Gassal elindeki bir meyyit gibi abi''ye teslim olmak, ameşin keçisi gibi onu her yazdığına, söylediğine kafa sallamak onların tek işidir.

Az okuyanlar, çok yazanlar ama yazdıklarını üçüncü kişilerle paylaşma cesaretinden yoksun olanlar ikinci grubu oluştururlar… “Abi''yle bir gün” geçirmek yani onun özel sohbetine nail olmak onlar için bin kitabı okumaya bedel sayıldığından az okurlar ama abi''yi yazmaya iten gücün rüzgarı onları öyle bir çarpar ki, neyi niye yazdıklarına bakmaksızın onlar da yazar dururlar. Yazdıklarını üçüncü kişilerle paylaşamazlar çünkü emek değil işkembe ürünüdür yazdıkları...

Üçüncü gruptakilerse, kendilerini yazar gibi gösterenlerdir. Çok önemli şeyler yazıyorlarmış gibi gerilmiş bir yüzle abi''lerinin çevresinde dolaşırlar ama yüzlerinin gerilmişliği sıkça yaşadıkları yazma kabızlığındandır. Bunu kimseye söyleyecek cesaretleri de olmadığı için, muhteşem şeyler yazdıklarını ancak abi''leri yaşarken onları yayınlamaya edep ettiklerini söyleyerek, hem abi''leri hem de müridan nezdinde ayrıcalıklı bir yere oturmak isterler.

Üçüncü grup en tehlikeli olanıdır. Kabızlıklarının diğer bir nedeni olan mürekkep yalayıcılıkları sayesinde, abi''leriyle ilgili olumlu ya da olumsuz bilgiler içeren çeteleyi de çoğunlukla bunlar tutarlar ve ihtiyaç durumuna göre de o bilgileri yaygınlaştırırlar…

Örneğin, birileri, herhangi bir derginin “1979 yılının en iyi 20 şairi” sorusunu cevaplarken onların abi''sine yer vermemiştir…

İşte o, bununla ölüm fermanını da imzalamış demektir…

Önce, “o artık bir yazar değildir” diyerek onun edebi müktesebatını sıfırlamaya çalışırlar. Bunu yaparken de sahiden ellerinde böyle bir yetki varmış gibi öyle tok sesle ve külhanbeyi edasıyla söylerler ki, başkalarını da inandırdıklarını sanırlar….

Sonra öznellik ve nesnellik sorgulamasına tâbi tutarlar onu… Öznelliğin ve nesnelliğin ne olduğuna da bilmezler aslında, abi''lerinden duymuşlukları vardır bir iki kez; o duyumlarından edindikleri geçici bir güçle mangalda kül bırakmazlar…

Ardından da aba altından sopa gösterirler. “Biz onun neden böyle yaptığını biliyoruz… abi''mizin adını zikretmemesi edebi beğeniyi aşan bir durumdur… O aslında fi tarihinden beri abi''mize düşmandır, bunun nedenlerini biz çok açık olarak biliyoruz…” yollu kerameti kendinden menkul bilgileri, gözleri dönmüş bir muhbir edasıyla, yılan fısıltısı tonunda fısıldarlar…

İşte zikrettiğim tutum ve davranışlarıyla bunlar edebiyat adamızın mimik minik gruplar halindeki tarikatlarını oluştururlar…

Bu bağlılıklarının o güzelim usta-çırak ilişkisiyle, abi''nin bilgi ve birikiminden diz kırarak ve nefis törpüleyerek yararlanma azim ve çabasıyla bir ilgisi yoktur.

Eğer sevgilerinde ve müritliklerinde samimi olsalar, abi''lerini kıskanır, onun gerçek değerini sadece kendileri bilmek isterlerdi zaten…

O halde, edebi tarikat ve icazet müesseselerini iplemeden edebiyatla uğraşan özgür yazarlar, müritlerince uçurulmak istenilen abi''leri ve akıllarını, temsil ehliyetlerini abi''lerine vermiş olan güruhları ilgilendirecek sorulara cevaplar verirlerken Aralık ayında özellikle çok dikkatli olmalılar…

Onların, “Abisi olmayının abisi şeytandır” sözü yazılı olan giyotinleri, her zamanda, her zeminde ve yeni aptalların katılımlarıyla yükseklen çığlıklar içinde işler çünkü...

14 yıl önce
Abisi olmayanın abisi kimdir?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle