|
Hodri meydan!

Ekrem Dumanlı, çatısının camdan olduğuna bakmaksızın, komşunun penceresine bir taş attı.

İyi ki, attı.

Sanatsal dükalıklar, kavram kargaşası, sağın sefaleti, okurlarının güvenini istismar eden yayıncılar, riyakarlık ve devletten beslenme biçimi olarak muhafazakârlık, İslamcıların hâl-i pürmelâli vb. konular ucundan kıyısından da olsa konuşulmaya başlandı.

Taha Kıvanç, Sibel Eraslan, Özlem Albayrak, Cihan Aktaş, Ezgi Başaran, Ahmet Arsan, Hüseyin Akın, Beşir Ayvazoğlu, Abdullah Kılıç (Kurşunkalem), –Gerçek Hayat''ta çiçeği burnundaki Yazı İşleri Müdürü Ali Ayçil''in hazırlattığı “Sevgili solcular, muhterem sağcılar” adlı dosyada– Haydar Ergülen, Ahmet Murat, Gonca Özmen ve Hüseyin Sorgun, –Kuşluk Vakti''nde– Salih Güzel, Sadık Yalsızuçanlar, Celal Fedai ve Mustafa Oğuz görüşlerini açıkladılar.

Konuyu müstakil olarak ele alan Taha Kıvanç ile Sibel Eraslan''ın yazılarına özellikle değinmek istiyorum.

Taha Kıvanç ustamız, büyüklüğüne ve nezaketine yakışır bir başlık altındaki yazısıyla katıldı konuya. Tartışmayı tüm boyutlarıyla çok iyi okumuş ve “Tartışma bazen acımasız bir sertlikte geçiyor diye üzülenler çıkabilir; üzülmesinler, kendine güvenin dışa vurulmasıdır bu tartışma” sözleriyle tarafların çabalarını olumlamakla kalmamış, sürmesinde de fayda görmüş.

Bilmek ve yazmak sorumlu olmaktır.

Bu sorumluluğu müdrik olanlar... Sanatsal planda zamanını, olguları, olayları, tüm süreçleriyle okuyabilenler.. gerçeğin örtüsünü aralamak isteyenler.. kavram kargaşasından bunalanlar.. bulanık suda balık avlamaya kalkışanlara hadlerini bildirmek isteyenler.. hakktan ve hakikatten yana olanlar.. yazacaklardır muhakkak.

Vahşi kapitalizmin yayın dünyasındaki etkisine ideolojik şartlanmaları aşarak bakabilenler.. yayınevlerinin çok satan kitaplar yazma baskısına karşı edebiyat ahlakıyla direnenler.. onların reklam soytarısı, minik prensi, zennesi olmayanlar.. yükselteceklerdir mutlaka seslerini.

Bekleyelim ve görelim!

Sibel Eraslan''sa, o entelektüel tutumuyla, zamanın ruhunu soyutladığı yazısında, dil ve zihin kaymasına ilişkin tehlikeyi işaret ediyordu asıl.

Zihin kayması?

Şöyle açıklayayım:

Deyim yerindeyse kitabın tam ortasından konuşan Müslüman bir yazar, Müslüman olduğunu söyleyen bir kapitaliste toplumsal sorumluluklarını hatırlattığında, belirttiği inanç doğrultusunda “Sen Ebu Zer gibi düşünüyorsun, sana katılmıyorum” demesi gerekirken, “Sen bir Komünist gibi düşünüyorsun, sana katılmıyorum” diyorsa o kapitalist, işte tam burada bir dil ve zihin (dolayısıyla akide) kaymasının en irkiltici örneğini veriyor demektir.

Bu ve benzeri örneklerin kültür hayatımızı ve dolayısıyla sanat hayatımızı tümüyle karartmaması için, solcular, sağcılar ve islamcılar, ille de kendi düşüncelerinin iyi olduğunu birbirlerine zorla dayatmaya çalışmak yerine, içinde yer aldıkları coğrafyada yaşayan halkların asgari refahını, azami selametini sağlamak üzere çekincesiz konuşabilmeliler.

Çekincesiz konuşabilmeleri için de öncelikle kendi içlerindeki istismarcıları, oportünistleri, revizyonistleri, yağcıları, yalcıları ve yalakaları temizlemeleri elzemdir.

Elzemdir çünkü parazitlerin hakim oldukları yerlerde sesler de bozulur, sıhhatler de...

Sibel Eraslan''ın vurguladığı “muhalif duruş”, Taha Kıvanç''ın vurguladığı “güven” bence buna işaret ediyordu.

Zihinler sağlam ve niyetleri temiz olanlar ancak edepli ve sonuç üretici bir biçimde tartışabilirler.

İşte bunun için, dünya nimetlerinden tekil kazanımlar sağlamak adına artistik ayaklar çekecek bir ayak aranmıyor...

Bilakis zihni temiz olanlara tertemiz bir dünya için temiz bir tartışma alanı açılıyor…

Hadi beyler, benden yana “Hodri meydan!”

Şimdi kimi mütekebbirler bu seslenişime bakıp, “Adam, bu güvenci, desteği nerden buluyor?” diye sorabilirler.

Allah''ın yardımından başka güvencim, akl-ı selim yazarlarınkinden başka desteğim ve Gayretullah''a erişeceğini umduğum “gariblerin dualarından” başka yoldaşım yok!

O yoldaşlar ki, adları Yaşar Ölmez''dir, Cem Sancar''dır, Salih Güzel''dir, Necip Mileli''dir, Hasan Dreea''dır, Aykut Ertuğrul''dur, Faruk Saim Akhan''dır, Zübeyr Berk''tir...

Hem, ne önemi var isimlerin… İtiraz ve isyan üzre olanların varlıkları yeter; “Bizler, kendimiz olarak yola yürümek gerektiğine inanıyoruz. Bizim ana sermayemiz dilimiz ve insanımızdır. Dilimizi, insanımızı anlatmak için kullanmaya karar vermişsiz. İnancımızla, öfkemizle, özlemimizle kendi insanımızın sesi soluğu olmak için çıkmışız yola” diye seslenmeleri yeter onların bir Kuşluk Vakti''nde…

Hece dergilerinin yayın yönetmeni Hüseyin Su''ya da şu notumu ileterek bitireyim bu yazımı:

Gonca Özmen, “Hece gibi sağcı edebiyat dergileri…” demiş, Gerçek Hayat''ın soruşturmasına verdiği cevapta…

Abicim, istirham ediyorum, ya Gonca Hanım''a sağcılığın ne olduğunu tane tane anlatalım ya da kapatalım gitsin bu dergileri…

14 yıl önce
Hodri meydan!
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!