|
Mesnevî-i ma’nevî’yi ferden ferda okumak
Mevlânâ Celâleddin-i Rumî
'nin (ks)
Mesnevî-i ma'nevî
'si, Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi'ndeki
Hâlet Efendi
nüshasının tıpkıbasımı ve yine bu nüshanın
Derya Örs
ile
Hicabi Kırlangıç
çevirisi (metin ve açıklamalarıyla) iki ayrı cilt halinde,
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı
Yayınları
arasından (İstanbul 2015) çıktı.


Mesnevi vb. eserlerin, onları sembolleri, mecazları, kinayeleri, telmihleri... gibi edebî sanatları yönünden de iyi bilen birilerinin (hocaların) eşliğinde okunması eskiden beri okurlarına tembih edile gelmiş, bu sayede eserlerin adlarıyla tanımlanan okumalar meşru ve meşhur olmuştur.



Son yüzyılda, kimilerince inkılap olarak nitelenen, gerçekte ise kelimenin en doğru şekliyle açık bir tahrifata konu olan dil ve dinin (ki, birindeki değişim diğerini doğrudan etkilemektedir), aynı zamanda çok ciddi bir kültürel bellek yitimini beraberinde getirmesi bakımından, söz konusu tembihin ve ilgili derslerin, doğru okuma ve doğru anlama açısından önemli bir karşılığı da var kuşkusuz.



Ancak, gerek bir hoca eşliğinde gerekse bunların yazılı kaydı olarak nitelenebilecek şerhlerden yapılacak okumaların, neticede onları okuyanın / yazanın penceresinden (hatta perdesinden) yapılan bir okuma olacağı da aşikardır.



Bu yanıyla Mesnevî-i ma'nevî okumalarının da yine eskiden beri perdeli bir okuma olarak bize intikal ettiğini söylememiz mümkündür.



Öte yandan, kastedilen okumalar, sahiplerinin düşünsel ve felsefi bakımdan mensubu oldukları mesleğe ve meşrebe göre yapılmış okumalar olarak öne çıkmaktadır.



Nitekim, buradan bakıldığında Mesnevî-i ma'nevî'nin anlatıcısı ya da şârihi olarak (eserleri) bize intikal edenlerin neredeyse tamamı

Vahdet-i Vücûd

ekolüne mensuptur. Diğer bir söyleyişle Mesnevî-i ma'nevî'nin hemen hemen tüm okumaları Vahdet-i Vücûd'un da kendisine isnat edilmeye çalışıldığı

İbn Arabî

düşüncesinin içinden yapılabilmiştir. Dolayısıyla Mesnevî-i ma'nevî'yi okumak deyim yerindeyse bir tür

Füsûsu'l-Hikem

'i şerh etmekle eşit hale getirilmiştir.



İlle de bir örnek vermemiz gerekirse, aynı zamanda Füsûsu'l-Hikem şârihi olan merhum

Ahmed Avni Konuk

'un (ks),

Kitabevi Yayınları

arasından çıkan

Mesnevî-i Şerîf Şerhi

böyle bir şerhtir.



Gerek okuyanın / yazanın (şârihlerin) gerekse belli meslek / meşrep etkisinin oluşturduğu pencereden / perdeden kısmen kurtulmuş olarak; Mesnevî-i ma'nevî'nin ferdî planda (kendi bilgi ve kavrayışlarına güvenenlerce ferden ferda) okunabilmesi için, Derya Örs - Hicabi Kırlangıç çevirisinin güzel bir imkan oluşturduğuna inanıyorum.



Her iki çevirmenin de Farsça'ya, Osmanlı Türkçesi'ne hakim olmakla maruf bulunduklarını ve aynı zamanda kendilerinin de yazar ve ilgili kurumlarda yönetici olarak edebiyat ortamının içinde yer aldıklarını ayrıca vurgulamam ise yararlı olacaktır.



Nitekim kendileri de Mesnevî-i ma'nevî çevirisine yazdıkları önsözde bunu da ihsas ettirmişlerdir:



“Her şey bir yana, Mesnevi öncelikle edebi bir metindir. Hiç kuşkusuz bu tür metinler başka bir dile aktarılırken asıllarında bulunan edebi özelliklerden çok şey yitirirler. Hiç bir edebî metinden bir başka dile çevrildiğinde aynı zevki vermesi beklenemez. Bu durum özellikle manzum metinler nesre aktarıldıklarında daha çok kendini hissettirir. Çünkü şiirdeki ritim, vezin, musiki ve kafiyelerin yarattığı ses uyumları, anlamdan çok göze ve kulağa hitap eden kimi edebî sanatlar çeviriyle birlikte büyük ölçüde yok olup giderler. Buna karşılık çeviride, edebî güzellikleri aktarma çabası, çok zaman ana metinden uzaklaşılmasına yol açar ki, bu da metne sadakat bakımından pek çok sakınca içermektedir. Metnin birebir aktarılması ise ancak çeviri yapılan dilin imkan ve kabiliyetleri ölçüsünde okuyucu üzerinde edebî çeviri etkisi yaratabilir. Bu bakımdan çevirmenler, iki çeviri arasında ufak tefek üslup farklılıkları bir yana, ortak bir çeviri diline ulaşmayı, açık ve anlaşılır bir dil kullanmayı ve öncelikle okuma sırasında akıcılığı ve kesintisiz bir bütünlük sağlamayı hedeflemişlerdir.”



Çevirmenlerin çeviri yaklaşımlarının sahih, dil konusundaki kendi imkan ve kabiliyetlerinin yeterli olduğunu bilerek, ben de siz kıymetli okurlarıma, içinde bulunduğumuz günlerin anlam ve bereketiyle mütenasip şekilde, Türkiye Yazma Eserler Kurumu'nun yayıncılık ciddiyetini de hassaten içkin olan bu Mesnevî-i ma'nevî'yi, ferdî bir gayretle ve dolayısıyla sadece ve sadece kendi pencerelerinden ve perdelerinden bakarak okumalarını öneriyorum.



Umarım ki, son tahlilde bir edebiyat şaheseri olan Mesnevî-i ma'nevî'den elde edilecek fayda bu yolla daha da artmış olsun.


#Mevlânâ Celâleddin-i Rumî
#Ahmed Avni Konuk
#Kitabevi Yayınları
8 yıl önce
Mesnevî-i ma’nevî’yi ferden ferda okumak
Dirgenle toplamadan önce tırpanla biçmek gerektir
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü