|
Notos Öykü"nün damında var bir saksağan

Notos Öykü''yü bilirsiniz, iyi bir edebiyat dergisidir. Genel Yayın Yönetmeni, Semih Gümüş''tür.

Semih Gümüş, daha önce de Kasım 1995-Haziran 2005 tarihleri arasında 58 sayı olarak yayınlanan Adam Öykü dergisini yönetmişti.

Yerli eleştiriye istikamet kazandıran nitelikli kitapları bir yana, sadece Adam Öykü dergisi bile Semih Gümüş''ün edebiyatımızdaki birkaç iyi adamdan biri olduğunu belgelemeye yeterlidir.

En son 22. sayısı yayınlanan Notos Öykü''yü dişe dokunur bir kazanç da sağlamadığı halde ısrarla yayınlamasını gıpta ederek izliyorum.

Hece Öykü dergisinin mutfağında olduğum zamanlardan biliyorum ki, maddi zorlukları yanında asıl zor olan, zengin içerikli, kaliteli bir öykü/edebiyat dergisi çıkarmaktır.

Dergiye öykü akışı her zaman iyidir, ancak eleştirel (ve kuramsal) yazıların yokluğu dergi yönetmenini yorar.

Eleştiri yazısıdır bu, ha deyince yazılamaz, yazdırılamaz.

Öncelikle çeviri yazılara başvurularak giderilmeye çalışılır bu tarz yazıların eksikliği…

Bir de yeni çıkan öykü kitapları üzerine “yazdırılan” yazılarla giderilmeye çalışılır…

“Yazdırılan” sözcüğünü vurgulayışım, bunların daha çok da yeni yetişen yazarlara “ödev yazı” olarak yazdırılmasındandır…

Bu “değerlendirme yazıları” sayesinde, eleştiri yazısının eksiliği giderilmeye çalışılırken, öykü kitapları da sıcağı sıcağına “görülmüş” olur.

Sonuçta kim yazarsa yazsın, bu değerlendirme yazıları “yazdırılmış yazı”lar olmakla, yazanından çok derginin, yani genel yayın yönetmeninin “görüşünü” yansıtan yazılar olarak nitelenir.

Tam da bu yüzden, “değerlendirme yazısı”dır diyerek ıskalayamaz bu yazıları genel yayın yönetmenleri… Fazla mükemmellik de aramazlar onlarda, ama en azından çoluk-çocuğun çam devirmesine de göz yumamazlar…

Notos Öykü''nün zikrrettiğim sayısında çam devirmek ne kelime, “dam üstünde saksağan vur beline kazmayı” kabilinden bir yazının yayınlanmasını işte belirttiğim nedenlerle çok ama çok yadırgadım.

Yazıcının adı: Banu Yıldıran Genç.

Yazının başlığı: Gitmeyi Seçenler.

Yazının Konusu: Nalan Babarbarosoğlu''nun Yol Işıkları adlı yeni öykü kitabı (Everest, İst., 2009).

Barbarsoğlu''nun kitabı Kasım 2009''da basıldı fakat asıl dağıtımı yeni yılın ilk ayında yapıldı.

Yazıcı her şey bir yana önce burada çuvallamış; Yazısında “üzüm yemek değil bağcıyı dövmek” cüretkarlığı gözünü perdelemiş olmalı ki, kitabın basım tarihini Şubat 2009 olarak zikretmiş.

Yazı, “Nalan Barbarosoğlu''yla bir gönül bağım var… Edebiyata, dergilere kıyısından köşesinden bulaşmaya başladığımda Adam Öykü''de yayınlanan ilk yazım Nalan Barbarosoğlu''nun Ne Kadar da Güzeldir Gitmek kitabı üstüneydi, onun da ilk kitabıydı, üstünden geçen yılları saymak için iki elin parmakları yetmiyor artık, ne garip. Az önce okudum da yazımı acemice bütün öyküleri anlatmaya çalışmışım tek tek, ne yazık çok da anımsayamıyorum öyküleri. Yazarın öbür kitaplarını okumadım ne yazık ki, son kitabı Yol Işıkları elimde şimdi. Bu kez gidenler üstüne çoğu öykü, yola çıkan, yola çıkmış insanlar hakkında.”cümleleriyle başlıyor.

Kitabı üstüne yazı yazdınız diye, yazarıyla bir “gönül bağı” mı kurmuş olursunuz?

“Az önce okudum da yazımı acemice bütün öyküleri anlatmaya çalışmışım” ne demektir?

Nalan Barbarosoğlu acemice öyküler yaz(a)mayacağına göre acemi olan bu yazıcı mıdır? Acemiyse haddini bilmemesi, sözlerini kuyuya taş atan bir deli saçmalaması gibi söylemesi nasıl bir niyetin ürünüdür?

“Ne garip” nitelemesinin bir garabet örneği olarak kullanılması nedendir?

Okuduğunu anımsamamak ve iki kere “yazık”lanmak nasıl bir psikolojinin ürünüdür?

Eyvah ki, eyvah! Yazının devamında devirdiği çamların hangisini sorayım…

Öykü terimlerinden habersiz, eleştiri terimlerindense tümüyle habersiz… “Öykünün kilit kişisi” diye bir terim yumurtluyor mesela… Bunu anlatarak temellendirse “eyvallah” diyeceğim ama kendisi de bilmiyor bunu niye söylediğini…

Bir de şöyle bir hüküm cümlesi yumurtluyor, ilk kitabından sonraki kitaplarını okumadığı (ve açıkça belli ki, son kitabını da adam gibi okumadığı) Nalan Barbarosoğlu için:

“…özellikle tek bakış açısından oluşan birinci tekil kişili öykülerde başarılı…”

Ne demek “tek bakış açısından oluşan birinci tekil kişili…”

Ne demek başarılı?

Yayımlanan beş öykü kitabıyla Türk edebiyatına mal olmuş bir öykücü için “başarılı, başarısız” gibi, değme eleştirmenlerin bile kullanmaktan şiddetle kaçınacakları sözcükleri hangi cesaretle, hangi vizeyle kullanıyor?

İşte bu yüzden yukarıda “temsil” konusunu vurguladım.

Bir lise öğrencisinin kompozisyon ödevinden daha kalitesiz olan bu yazı, Semih Gümüş''ün okuyarak yayınladığı bir yazı olamaz.

Mümkündür, okunması konusunda gündelik yoğunluk nedeniyle bir ihmal olmuştur ve yazı yokluğu nedeniyle zorunlulukla yayınlanmıştır bu yazı.

Benim tanıdığım Semih Gümüş, ne kendi adına, ne de dergisinin adına, ne bulaşığı olduğu belli olmayan böyle şeyleri bulaştırmaz edebiyata çünkü.

14 yıl önce
Notos Öykü"nün damında var bir saksağan
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!