|
büyük sinemacı İngmar Bergman"dan cümleler...

Bu, sinema, tiyatro ve kalem adamının ömrü de san''atı ve şöhreti kadar büyük oldu.. 90 dediğimiz toparlak ve yuvarlak sayıya, yaş ve ömür rakkamlarının en kabadayılarından birine bir adım kala bu aleme vedâ ediyor.. büyük adam''ın yaşı da, yaptığı işler de çevirdiği filmler de, yazdığı eserler ve oyunlar da çok bereketli.. idi..

Televizyonlar, gazeteler, bilgisayarlar, onun öbür âleme göçüşünü bir anda bütün dünyaya îlan eder etmez, fikir ve san''at çevreleri hayatına ve eserlerine ait bilgilerle, notlarla, anmalarla doldu taştı.. dolup taşıyor...

Benim bu pazar değerli okuyucularıma naklettiğim parçalar ise; Thomas Samuels''in, Bergman''la yapılmış bir röportajından alınmış dikkate değer metinler ve cümlelerden ibarettir.. İngmar Bergman; yirminci yüzyılda sinema ve tiyatro vasıtasıyle, insan ruhunun, insan mizacının bin çeşit özelliğini; insanı şaşırtıcı, korkutucu, düşündürücü bin çeşit tezahürünü yakalamaya, hissetmeye, hissettirmeye muvaffak olmuş bir büyük artisttir, bir büyük beyindir, bir büyük aktördür.. eserleriyle düşünceleriyle, aksiyonuyle hatta yaşantısıyle, hayatı ve dünyayı anlatmaya çalışmış bir dev adam.. onun dilinden dökülmüş şaşırtıcı, kışkırtıcı, susturucu, kızdırıcı sözlerinden ve onların aktarılışından bir demet: aşağıdakiler işte odur:

***

Samuels, söyleşisini takdim ederken şöyle diyor: “ konuşmamız boyunca, özelliksiz çehresinden geçen anlatım çeşitliliği karşısında şaşkınlıktan şaşkınlığa düştüm.. başlangıçta, Bergman''ın cümlelerini yarıda kestim; bazen onları tamamladım, bazen beni sabırsızca tepki göstermeye götüren bir karışıklığı önceden gördüm.. konuşma ilerledikçe, bu daha da sıklaştı; sonra o benim sözümü kesmeye başladı.. kesilen sözlerimin neredeyse tümünü yeniden söyledim.. adam kırıcı olmaksızın hiddetliydi.. açıkça gürültüyle yatıp gürültüyle kalkıyor Bergman.. çılgınca çalan telefonlar, günlük düzenindeki akışın titizliğini koruyamadığını ortaya koyuyordu..

Samuels soruyor: “ -bir yazar gibisiniz.. niçin yazar olmadınız?

Bergman - gerçeklik ve ona giden yollarla pek az ilişkim oldu.. kukla tiyatromla oynayıp durdum.. babamdan, annemden, ağabeyimden, herşeyden korktum... başkalarıyla konuşurken çok büyük güçlüğüm oldu.. 18 yaşımın yaz mevsimini hatırlıyorum.. okulu henüz bitirmiştim.. birden bire bir roman yazdım.. okulda da iyi kompozisyonlar yazmış olmalıyım.. ancak yazmayı, hiçbir zaman bana uygun bir iş olarak görmedim.. fakak 1940''ın yaz mevsiminde oturdum tam oniki oyun yazdım.. ani bir boşalıştı.. kelimelerden hep mahrum kaldım.. islediğim sözcüğü bulmak benim için hep zor olmuştur.. hem kendi söylediğimden hem de başkalarının bana söylediğinden hep kuşku duydum.. her zaman eksik kalmış bir şey olduğunu düşündüm, bir kitap okurken onu ağır ağır okudum.. bir senaryoyu okumak da çok zamanımı alıyor..

-zihninizde senaryoyu yönetiyor musunuz?

-bir bakıma kelimeleri konuşmalara, hareketlere çeviriyor, ete kemiğe büründürüyorum.. seyirciyle başka insanlarla ilişki kurmaya ihtiyaç var.. benim için sadece sözcükler tatmin edici değildir.. kitap okurken, sözcükler zihninizden heyecanlarımıza ulaşmalıdır.. sinemada ise herşey doğrudan doğruya heyecana götürür.. sinemada benim gereksinimim, başkalarıyla ilişkiye geçmektir..

- “The Rite”(âyin)i izlerken, duygularımla, idrakimdeki algılamamdaki bozulmanın karıştığını söylersem tepkiniz ne olur?

- yaklaşımınız yanlış.. sizden hiçbir zaman algılamanızı istemedim.. yalnızca hissetmenizi istiyorum.. The Rite, yalnızca eleştirmenlere, seyirciye ve devlete karşı küskünlüğümü anlatır.. kraliyet dram tiyatrosu''nda çalışırken verdiğim sert mücadeleyle ilgilidir.. istifamdan sonra oturdum, beş günde bu senaryoyu yazdım.. kendimi özgür kılmak için yaptım.. film tam bir oyundu.. herkesi tekmeleme yoluydu.. anlaşılmak için değildir..

-seyirci için bilmece mi?

-tastamam öyle.. onu yazmaktan çok hoşlandım.. filmi yapmaktan ise daha çok hoşlandım.. çekimde çok eğlendik.. amacım kendimi ve ondan hoşlanan seyirciyi eğlendirmekti..

-evet ama...?

-insanlardan, yaptığımı anlamalarını hiç istemedim.. ben, Stravinski''nin dediği gibi, “yaşamımda bir müzik parçasını hiç anlamadım, onu yalnızca duydum..” müzik, filmler, oyunlar her zaman doğrudan duygular üstünedir.. benim kalkış noktamın, zihinle, simgecilikle çalışmak gibi bir şeyi yok; benim düş ve izlenimlerle umut ve arzu ile ihtirasla işim var

* * *

Bu adama anlıyan, anlatan bir adam diyemiyoruz.. içinden geldiği gibi hareket ederek, içinden geldiği şekilde olayları icadederek, hem kendisini hem de diğer insanları heyecanlandıran bir cambaz desek, belki onu bir derece tarif etmiş oluruz.. bu cambazın, sürrealizm, egzistansiyalizm, intivizyonizm gibi duygusal akımlarla içiçe yaşamış, bir yirminci yüzyıl mahluku olduğunu kabul etmek, doğru olsa gerektir...

İngmar Bergman üzerine tekrar döneceğimizi ümid ederim... bu arada bu parçaları içinden aldığım kitabın ismini kaydediyorum: (Antonioni, Truffaut, Fellini, Bergman sinemasını anlatıyor; Charles Thomas Samuels.. çeviren: Kadir Yerci; düzlem yayınları) tercümenin ciddiyetini ve başarısını ayrıca kaydetmek gerekir..

17 yıl önce
büyük sinemacı İngmar Bergman"dan cümleler...
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…
Yatırım grevi
Gölge oyunu...