|
her gün köşe yazısı yazmanın zorluğu

her gün köşe yazısı yazmak, her gün beynini sıkıp suyunu çıkarmaktan farksızdır.. gündeme düşen her mesele hakkında doğru görüşlere ulaşmak, hiç şüphesiz, zannedildiği kadar kolay bir hadise değildir.. köşe yazarının anlı şanlı, şöhretli bir düşünce adamının hemen her şeyi anında bilmesi, biliyor olması elbette ki mümkün değildir..

o gün zuhur eden herhangi bir konu hakkında kafasında mevcut hazır hükümler, hazır bilgiler, ona yazarlık kariyerinin sağladığı bir imtiyazdır .. ama o günün şartlarına uygun gerçek bilgilerin hepsini daha evvel derleyip kafasına yerleştirdiği düşünülemez.. o halde ne yapacaktır.. yazarımız, köşe yazarımız, o günkü konuyu evvela elindeki kaynaklara, arşivine, notlarına hatta internet sitelerine başvurarak, mevcut bilgileri kontrolü altına alacaktır.. gerekiyorsa bazı uzmanlarla görüşecek, arkadaşlarının fikrine başvuracaktır.. daha sonra çeşitli görüşleri ve tezleri mukayese ederek doğruları tespit etmeğe bakacaktır.. ve köşe yazarının bütün bu işlemleri yapması için zamana ihtiyacı vardır.. bir gün.. iki gün.. beş gün: ne kadar lazımsa !.. yani yazılacak yazının, yazarın kafasında ve gönlünde biraz pişmesi, demlenmesi lazımdır.. demlendikten sonra da kotarılması, kalem yoluyla, tuşları tıkırdatarak enfes bir yazı haline getirilmesi lazımdır..

siz, köşe yazarını her gün yazmaya icbar ederseniz, bu adam, her gün değişen konuları incelemek için ve huzur içinde yazmak için 24 saatin acaba kaç saatini bu işe ayırabilir dersiniz .. ayırdığı bu saatler o güne ait problemi eksiksiz olarak aydınlatmaya yetecek midir? yetmediği taktirde mesaisi, ertesi günkü yazıya ayrılması gereken zaman parçasına sarkmayacak mıdır, taşmayacak mıdır? hatta buna da imkan yoktur: sarkarsa eğer, yazı o güne yetişmeyecek demektir.. yetişmesi için dilinin ucunda ne varsa onunla yetinecek, cümleleri hazırda bulunan fikirlere bağlayarak o günkü köşe yazısını editöre sevk edecektir..

demek ki köşe yazarı, bitmeyen konularla boğuşan, beynini yılda en az 365 parçaya bölmek zorunda olan bir zavallı âdemdir…

onun içindeki şöhret merakı, köşe yazarı olmanın itibarı hatta ulusuna ve insanlığa karşı hissettiği sorumluluk, ona bu eziyete, bu zorluğa katlanması için güç ve direnç verecektir.. ama ne yorgunluklar ne uykusuzluklar ne çileler pahasına!.. onun için diyorum ki: köşe yazarlarını her gün yazı yazmaya mecbur etmek; gerçekten büyük haksızlıktır.. onların cevherini çarçur etmektir.. onları yormaktır..

ellerine hiç olmazsa iki günde bir kalem veriniz .. beyin ve kalp sistemleri, bırakın bir gün şarj yapsın ertesi gün de deşarj yapsın! .. hiç olmazsa bir yazıya iki günlük bir müddet veriniz ki konu ve yazı yazarın kafasında iyice pişsin ve olgunlaşsın.. her gün yeni mevzu, her gün değişik problem, her gün başka bir mesajla uğraşmak: hem seçkin beyinleri yıpratacak ve şaşkınlığa sevk edecek, hem de ortaya çıkan yazıların kalitesini düşürecektir…

gazeteler, yayın müdürleri; değerli köşe yazarlarına nöbetleşe yer vermelidirler.. benim bildiğim ve inandığım budur!..

bu vesile ile tekrar belirtelim ki; köşe yazarının bildiği ve kullandığı kelimeler ne kadar çok olursa olsun, bir önemli ihtiyacı daha vardır ki, o da; türkçenin binbir çeşit cümle klişesini cümle çeşitlerini, ifade şekillerini, natıkasında (konuşma gücünde) ve düşünce mekanizmasında hazır bulundurmaktır.. ta ki, icap ettikçe kullanabilsin!...bunu sağlamak için aşağı yukarı her gün, refik halid karay, peyami safa, refi cevad ulunay, burhan felek, falih rıfkı atay, ismail hami danişmend, ali fuat başgil, nizamettin nazif, hasan basri çantay, yahya kemal, necib fazıl, ibnülemin mahmud kemal, burhan belge, mehmet akif, arif nihat asya … gibi dil ustalarının eserlerinden üçer beşer sayfayı yüksek sesle okuma egzersizlerini ihmal etmemek gerekir!..

#Köşe yazısı
#Şöhret
#Direnç
#Gazete
#Burhan Felek
5 yıl önce
her gün köşe yazısı yazmanın zorluğu
Kara dinlilerle milletin savaşı
Mültecilere helal coğrafyaları haram mı kılalım?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı