sevgili okuyucularım; şu şiiri lütfen okur musunuz:
biliyorum caminin avlusunda toplanan kalabalık bana değil
gelen ünlüleri görmek için
''aa, o da burda, şu da burda!. deyip
beni musalla taşında unutanları görüyorum
hayatımda ilk defa katıla katıla gülüyorum
çünkü, kırkım dolmadan unutulacağımı biliyorum
yaşlı bir selvi ağacının gölgesinde oturup
yılların yorgunluğunu çıkarıyorum
birden önümden sırasıyla nisa''lar, tolga''lar, sadri''ler
daha birçok sanatçılar geçiyor
selam veriyorum, hiçbiri görmüyor
sesleniyorum: ''anne, ben buradayım. baba, ben buradayım''
sesleniyorum ama kimse duymuyor
eşime sesleniyorum: ''nerde benim yamalı elbiselerim, boyalarım?''
çocuklarım burada beni niye yalnız bıraktınız?
ağlıyorum, ağlıyorum, ağlıyorum
günahımla sevabımla allah''a sığınıyorum
(nisa serezli, tolga aşkıner, sadri alışık''ın, rahmete kavuşmuş seçkin tiyatro sanatçıları olduğu malûmdur..)
bu şiir hayatının son günlerinde tuluat ve tiyatro sanatçısı nejat uygur tarafından yazılmış.. ömrünün sonuna geldiğini hisseden insanın düşüncelerini, duygularını bu kadar sade ve mükemmel canlandıran başka bir şiir şu anda hatırıma gelmiyor.. muhtemelen vardır.. yeryüzünden nice şair gelip geçmiştir.. bunların içinde ölüm gibi, aşk gibi, kader gibi, cesaret ve kahramanlık gibi, sadakat ve hamiyet gibi, mazlûmiyet ve çaresizlik gibi, iman gibi, ideal gibi, alçaklık ve denâet, hasretlik, ebediyyet ve sermediyyet gibi insani duygu ve temaların, yükseklik ve alçaklık timsali düşünce ve hareketlerin keskin ifadesini teşkil eden envâıçeşit şiir yazıldığından şüphe etmiyoruz.. fakat, tam 86 yaşında 18 kasım 2013 günü kaybettiğimiz nejat uygur''un bu şiiri kadar, kabirde yatan insanın halini, ahvalini bu kadar sade, veciz ve içli anlatabilen mısralara pek az tesadüf edebildiğimi söylemekten kendimi alamıyorum..
bu şiir; ömrü boyunca insanları güldüren san''atkârın içinde çok hisli, çok içli bir şair ruhunun yaşadığını bize gösteriyor.. o kadar ki sadece dünyada değil kabirden de ehli dünyaya hitabettiğine şahidoluyoruz.. son mısraında belirttiği gibi mezarda sesini sadece yüce yaratıcının duymasının; onun ruhunu mutlu etmeye kâfi geleceğine inanıyoruz..
*
aziz okuyucularım; şimdi de şu şiiri okuyalım:
şamdan
bileklerimden sarkan sapsarı ellerimi
gördükçe gözlerime inanmaz oluyorum
bu hasta yatağımda yıkık emellerimi
hüzünle düşündükçe boşalıp doluyorum..
bu on sarı parmağı son günüme saklayıp
camlaşan gözlerimle onlara bakacağım
son bir hızla ruhumu tepemde kucaklayıp
on kollu şamdan gibi başımda yakacağım..
bu şiir de verem hastalığından 26 yaşında ölen mazlum kenan köstekçi tarafından yazılmıştır.. bu hassas şair, kısa ömründe 28 adet şiir yazmıştır.. ve bu şiirler sahibi öldükten altı sene sonra babası çorum milletvekili süleyman köstekçi tarafından ''zakkum çiçekleri'' adıyle bastırılmıştır.. kitabın önsözünü ibrahim alâaddin gövsa yazmıştır.. mazlum kenan köstekçi; 20 yaşında yakalandığı ince hastalığın tedavisi için heybeliada senatoryumunda altı sene yatmış ve sonunda ameliyat edilmişse de kurtulmaya nail olamamış ve 1936 yılında gözlerini yummuştur..
*
19-20 yaşlarında bu menhus hastalığa ben de yakalanıp üç dört yıl validebağ ve heybeliada senatoryumlarında tedavi gördüğüm için bu hastalığın çilelerini, serüvenini, psikolojisini çok iyi bilirim.. aylarca devam eden yatak kürleri, akciğer yarasını bastırmak için iki zar arasına makine ile verilen hava ile söndürülen akciğer lopları, zarların yapışık olması yüzünden alınamayan hava hikâyeleri, haftada bir yapılan balgam muayeneleri, hastalığınızı gizlemekten doğan utanç, başkasına bulaştırmamak için gösterdiğiniz dikkat; hâlâ hatırımda ve hâfızamdadır..
1930 lu yıllarda tıp, tüberküloza kolay çare bulamıyordu.. 1950 li yıllarda ise streptomisin ve pas gibi ilaçlar bulunmuştu.. türkiye''de verem âfetini, verem savaş dernekleri ve bu yeni ilaçlar yok etmiştir.. burada bu derneklerin kurucusu büyük hekim tevfik sağlam paşayı hayırla yadetmek gerekir.. bu dernek şubeleri, hastaları büyük şefkatle tedavi ve takibetmiştir..
aziz okuyucular, bugün de şiirle hastalığı bir arada konuştuk.. biri gönül işi, biri beden işi.. hayatımız da zaten madde ile mânânın karışımından ibaret değil midir? o da var.. bu da var.. bazen ayrı ayrı, bazen de bugün olduğu gibi birarada önümüze düşüyor..
mazlum kenan köstekçi''ye ve nejat uygur''a rahmetler dilemekteyiz..
bu iki şiir, hiç şüphesiz edebiyat tarihine malolmuştur..