|
kadırgalı’lar

sevgili okuyucularım; bu fakir, eski tabirle fakiripürtaksir, yirmi senedir sultanahmetle kumkapı arasında sıkışmış bir mekân olan kadırga semtinde oturmaktayım.. kadırganın güney kesiminde bir kısım eski evlerden, eski sokaklardan sonra sahil yolu ve deniz gelir.. küçük ayasofyadan kumkapıya kadar uzanan liman caddesi, düzlük kadırga ile, çemberlitaş’a kadar devam eden bayır ve yokuş kısmını birbirinden ayırır.. dar sokaklar ve birbirine yapışık küçüklü büyüklü eski binalar; eski istanbul’u temsil eden tarihi meskenlerdir.. sokakların adı bile yakın tarihi hatırlatır.. yani kadırga, bir tarih mekânıdır.. her tarafı, her taşı, her aralığı hatta herbinası tarihi hatıralarla doludur.. osmanlı tarihini yapan meşhur devlet ve ilim adamları; bâbıâlîye, ayasofya ve sultanahmet camilerine, topkapı sarayına yakınlığı sebebiyle hep kadırga ve etrafında ikamet etmişlerdir..

kadırga semti, taa eskiden denizle kaplı imiş, zamanla dolmuş, doldurulmuş, üzerine evler, bahçeler, sokaklar yerleştirilmiş.. son zamanlarda kadırgada oturan meşhur kişiler arasında tevfik fikret ve sabri ülker de vardır.. tevfik fikret, kadırgadaki evini satarak rumelihisarındaki (aşıyan)ı satın almıştır..sabri ülker ise ilkokulu ve ortaokulu kadırgada okumuştur.. oturdukları ev; sabri ülker burada oturdu, diye semte yeni gelenlere gösterilmektedir.. san’atkâr ve takdimci seda sayan’ın da kadırgalı olduğu söylenir.. ben bu bayanın türkçesinin işlekliğine, her hâlükârda zamanın ve konunun icabına uygun cümleleri sür’atle ifade edebilmesine şaşıyorum.. yeteneğine ilâve olarak yıllarca yaptığı konuşma egzersizleri neticesinde bir lâf makinası haline geldiğini görüyorum.. hem de vaziyetin ve halin icabına uygun cümleler üreterek.. onun için seda sayan’ı da bir san’atkâr olarak ciddiye alıp hakkını vermeliyiz.. nasıl ki ali poyrazoğlu ve zeki müren türkçesinin de mükemmeliyetini tasdik ediyoruz.. semtin en eski kıraathanesi, arif beyin eski stilde yapılmış ve o günlere ait fotoğraflarla duvarları süslenmiş, bahçeli büyük kahvehanesidir.. onun karşısında (develiler)in üç katlı kahvehanesi vardır.. içi kayserililerle doludur.. liman caddesi üzerinde bir başka çayhane eski: şahinin; yeni: osmanın mekânıdır.. burada niğdeliler çoğunluktadır.. piyerloti caddesinin aşağı tarafında da terbiyeli bir kahveci daha vardır.. kahvenin önünden her geçişte izzet’in iki bardak çayını içerim..

küçük bostani camisine yakın (kadırga spor kulübü)ise, 1952 denberi, fenerbahçe, galatasaray, beşiktaş gibi büyük kulüplere futbolcu yetiştiren bir spor ocağıdır.. eski emektar futbolcuların takım halinde çekilmiş resimleri kulübün bütün duvarlarında asılı bulunmaktadır.. iki günde bir bendeniz de oraya gelir nefis çaylarından içer kütüphanesinden faydalanır, güngörmüş sporcuların sohbetlerinden müstefit olurum.. daha sonra bir sene fenerbahçede oynayan (büyük mehmet) galatasarayda 12 sene devamlı top koşturmuştur.. ve kadırgalıdır.. nev’i şahsına münhasır, kaliteli karakterli, iyiliksever bir zattır.. bu semtin hatırı sayılır, sevilir insanlarındandır.. eski hatıralarını sora sora ona zorla söyletiriz.. övünmeyi sevmez.. olduğu gibi bir adamdır.. kulüpte hatırı sayılır şahsiyetler pek çoktur.. sırası geldikçe anlatırım.. hüseyin çakmak bey, başkan cemal bey, tekin, osman, cafer, suat, hüseyin beyler semtin usta diş doktoru dikran bey, anton bey, ramazan ipek, saim bey, hüseyin bey, salim bey ve dahi yılmaz, yavuz, sedat, zeki beyler.. hele bir abdül beyle arkadaşı bir ikili vardır.. birisi en hatırşinas bir dost diğeri en bilgili bir muhasebeci olan (enver mercan)dır..sohbetlerine doyum olmaz ..ikinci saim beyle turgut bey, büyük mehmetin arkadaşlarındandır.. birisi bana iyi cins defter getirir, öbürkü de sohbet esnasında bilgece cümleler söyler.. büyük mehmetin bir çok hatırı sayılır, mevki makam sahibi misafiri gelir gider.. bir kısmı ile tanışırız..

semtin seçkin aşevi(imren lokantası)sahipleri orhan, islam ve metin çavuşoğlu kardeşler benim dostlarımdır.. semtin ileri gelenlerinden ipek marketin sahibi hamza ipek ve oğlu güreş şampiyonu tolga ipek de benim has dostlarımdandır.. akrabaları volkan, dürüst ve dobracı bir evlattır.. manav hikmet iyi cins mal getirir.. büfeci turgayın kaliteli tostları ve ciğerleri saat 3’e 4’e kadar yenebilir.. (kadırga taksi)yi işleten erkan ve hakan kardeşler; konuşmasını, büyüğünü küçüğünü bilir başarılı evlatlardır.. ara sıra içeri girer halis çaylarından orada da içerim.. şoför arkadaşlarla sohbet ederim.. taksi durağının tam karşsısında (seyrani etli pide salonu) vardır.. en lezzetli etli ve tahinli pideleri, develili ömer usta ile ramazan usta yapar.. ömer usta biraz daha genç olduğu için dükkanın büyük yükü onun üzerindedir.. iki oğlu da nöbetleşe hizmet ederler.. bana sorarsanız her öğün etli pide yesem bıkacağımı sanmıyorum..

karakolun önünden piyerloti caddesi boyunca yukarı doğru çıkarken sağda beydağı market vardır.. herçeşit mal bulunur.. yine sağa kıvrılıp yukarı doğru ilerlerken (whynot) lokantası, biraz ötede şükrünün malatya pazarı isimli marketi vardır.. çok çeşitli malzeme bulundurur.. üç beş dükkan ötede ise (myhome) oteli var.. hem otel hem lokanta.. sahibi birol bey görgülü ve hamiyetli bir zattır.. vekili vedat bey iyi bir aşçı ve iyi bir sağlıkçıdır.. birol beyin sağ koludur.. orada da turizm sektöründe ustalaşmış gençler çalışır..

birol beyin babası almanyada oturur..size bir hikâye anlatayım da biraz gülünüz..babasının adı bekirdir..gençliğinde malatyada bez fabrikasında çalışmış.. fabrikada on bin kişi çalışırmış.. beşerdir şaşardır derler ya.. ara sıra fabrikadan bez kaçıran olurmuş.. bir gün yine fabrika kapıcısı beli kalın birini görmüş içeri davet etmiş.. aç bakayım şu belini demiş.. ve adamı müdür odasına götürmüş.. beline sarılı bezleri çözmeye başlamışlar.. ulan nedir bunlar diye bağırınca oğlan perişan (kim sarmış bunları buraya)demiş.. oradakilerden birisi (herhalde sen uyurken birisi dolamıştır) demiş.. demiş ama kapıda 10 saat bu bez meraklısını ayakta bekletmişler yüzüne gelen tükürmüş giden tükürmüş..

bekir beye bu, bez meraklısını tabii fabrikadan atmışlardır dedim.. bekir bey hayır atmadılar dedi.. o utanç onu ölünceye kadar dürüst yapmaya yetmez mi dedi..

geçenlerde bekir beyi telefonla aradım: (delikanlının beline bezleri dolayan bulundu mu, dedim.. hayır dedi bulunsa haberimiz olurdu..

sevgili okuyucularım; bana sık sık (osman amca bizi ne zaman yazacaksın)diye soran kadırgalı dostlarımdan ve aşina olduğumuz kişilerden bahsetmemi çok görmezsiniz sanırım.. bunların hepsi ile her gün değilse bile iki günde bir görüşürüm.. ya selamlaşırım yahut iki laf ederim, sohbet ederim.. köşemin hacmi yetmedi.. unuttuğum diğer arkadaşlardan ve komşulardan da gelecek yazımda bahsedeceğim.. kadırgadaki arkadaşlarımdan metin çavuşoğlu: hocam, dedi.. yazınız şahsi ahbab ve âşinalardan bahsediyor.. bir ülke problemini ele almıyor, dedi.. ona hemen cevabı yapıştırdım: gazetemizi kadırgada yeniden gündeme getirmek de bir gazete yazarının vazifesi değil midir?

ben işte bir taraftan onu yapıyorum.. bir taraftan da kadırga esnafının reklâmını yapıyorum.. reklâm ne kelime olanı ve yaptıkları işi anlatıyorum.. kadırgalı arkadaşlarımızın muteber bir gazetede adlarının çıkmasında bir güzellik bir ferahlık bir neş’e hâlesi yok mudur? kadırgalılarla yeni şafak arasında bir kalp bağı tesis etmekte isabet yok mudur..

şahıslardan evvel ülkeyi düşünen bir kişi olan metin çavuşoğlu, bu sözlerim üzerine başını sallayarak bana hak verdi..

seçkin gazetemizin sayfalarından, istanbulun seçkin ahâlisi kadırga sakinlerine selâm ve sevgilerimizi gönderiyoruz..

#kadırga
#tevfik fikret
#seda sayan
9 yıl önce
kadırgalı’lar
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle