|
Transfer hoş bir beklentidir

Lig biter bitmez transfer dedikoduları başlıyor ve ortalık karışıyor. Türkiye''de transfer çok zor, bir futbolcuya beş takım birden talip oluyor. Sıradan bir futbolcuya mal bulmuş mağribi gibi alayı saldırıyor. Amaç da şu; bana lazım olmasa da rakibimi engellemek baş amacımdır. Araya girer fiyatı yükseltir rakibimi zora sokarım. Ya da rakibimin oyuncusuna talip olur onu gelecek sene zayıf bırakırım. O yüzden transfer piyasası da bir anda tırmanıyor.

Bosmann kanunundan sonra insan haklarına dayalı olarak ''futbolcu köle gibi alınıp satılmaz'' denince bonservis bedelleri kalktı. Sözleşmesi biten futbolcu elini kolunu sallayarak eski kulübünden ayrılır hale geldi. Bu durumun Türkiye''de iç piyasayı düşüreceği zannediliyordu olmadı. Yabancı sınırlaması da 10''a çıkınca dış alımların çoğalacağı, yurt dışından ucuz maliyetli futbolcu alınacağı düşünüldü. İç piyasa da bu şartlarda düşer denildi ama uymadı, iç piyasa daha da azdı. Selçuk İnan''ın maliyeti meydanda. Daha da tehlikeli işler oldu Emmenike gibi ikinci ligden gelen bir futbolcu 9 milyon euro''ya alıcı buldu. Bosmann kanunları ve yabancı sayısındaki 10 kişilik sınır Türkiye''yi nerdeyse boğdu. Oysa bonservisi elinde olan bir çok futbolcu varken büyük paralar verip bağlı oyuncuyu almak da hiç akıl karı değil.

Yabancılar paraya koşuyor

Yabancı oyuncuya gelince; Türkiye mimli bir ülke her alınan futbolcuyla sorun çıkıyor, sonunda raconu UEFA kesiyor. Gelecek yabancı futbolcu da eğer kariyerini Avrupa''da devam ettirmek istiyorsa o zaman zaten gelmiyor. Gelirse de çok yüksek fiyat çekiyor. Alıyor da… Ayrıca vergi de Avrupa''daki gibi değil. Oyüzden Türkiye yabancı futbolcular için bir cennet. Örnek; Alex, Güiza, Quaresma, Elano ve diğerleri…

Bir başka sorun daha var; yabancının buraya uyumu. Türkiye''de futbol düşüncesi dünyanın dışında bir uygulama. Dünya çağdaş futbolu takım halinde ve ezbere oynuyor. Türkiye bireysel yeteneklere dayalı, takım oyunundan uzak ateşli tribünlere karşı gösteri yapıyor. Hal böyle olunca da yabancı futbolcunun şartlara uyumu zorlaşıyor. Savunmalarımız çok hata yapıyor, forvetlerimiz zamanlama hatasıyla ve egoist düşünce ile çok top kaybediyor. Bunlar da futbolun kalitesini düşürüyor.

Türkiye''de futbol çok sert oynanıyor. Amacını aşan sertlikler futbolcuyu bezdiriyor. Yabancılar bu konuda çok dertli. Hakemler de bir başka sorun. Çifte standart uygulayan hakemlerimiz büyük takımları korurken diğerlerini haksızlık çukuruna itiyor. Şikayetler çoğalınca da TFF aciz kalıyor. Dünyanın hiçbir yerinde görülmemişçesine kulüp yöneticileri yaygara yapıyor. Medya da bu işi körükleyince dünyanın üzerine titrediği futbolun bu ülkede zevki kaçıyor. Gelen yabancı da beziyor. Verimi, düşüyor. Transferde harcanan paralar da birkaç futbolcu dışında güme gidiyor.

Yine bir transfer mevsimindeyiz. Kulüplerimiz bu açmazlar içinde en güçlü takımı kurmak için çabalıyor. Medya her gün balon bir haber uçuruyor ki ilgi çeksin. Yalan yanlış, kulaktan dolma transfer haberleri sütunları, ekranları işgal edince de iş çığrından çıkıyor.

Onun için de noktayı şöyle koyuyorum; transfer bir beklentidir. Meğer ki denk gele…

Her gün taze ve beni umuda koşturan haberlerle günümü eylerim.

İmza atılmadan da inanmam.

Arena''nın aroması

Galatasaray''da çok iş var. Camia içi ambians, transfer, para ve kuvvetli bir takım kurma arzusu… Ünal Aysal bunları başaracak güçtedir. Ona inanıyorum. Yeter ki başkanı zorlamasınlar. Aysal''ın ilk hedefi camia içi dengeyi sağlamak olacaktır.

Fatih Terim''in gelişi ile takımda bir canlılık oldu.

Hasan Şaş ve Ümit Davala göreve soyundu.

Ön yargılı olmak yerine insanlara görev aşkı vermek için onları bir süre izlemeli.

Gördüğüm o ki Galatasaray akıllı işler yapıyor. İlk ve son karar mercii Ünal Aysal. Bu çok önemli. Transferde bir çok yönetici ve teknik heyet elemanlarının ismi geçiyor ama görülüyor ki Aysal sopervisor. Kararı o veriyor ama ortada gözükmüyor.

Selçuk''un alınışı ve Elmander sessiz sedasız bitti. Daha gelecekler var.

Galatasaray takımını nasıl onarmalı? İşte bütün mesele bu.

Şimdiye kadar adı geçenlerin hepsi forvet oyuncuları.

Kim Kalström, Drogba…

Bu ikili gelirse Galatasaray şaha kalkar ama Drogba''nın olacağını sanmıyorum. Büyük para. Türk futbolcusu bir takım içinde bu kadar boyutlu rakamı içine sindirmeye hazır değil!

İkilik doğar. Drogba da Avrupa''da olmayan bir Türk takımına gelmez. Adı Galatasaray''sa düşünür ama…

Bir de kaleci var. Galatasaray''ın iyi bir kaleci almaya eli mahkum.

Arda''nın gidip gitmeyeceği de belli değil. Kendisine kaptanlık veren Adnan Polat''a şükran borçlu olduğunu biliyorum. Polat ayrılırken ona yazdığı mektubu da biliyoruz. Polat''ın nasıl gittiğini de herkes biliyor. Arda gönül adamı. Ünal Aysal''ın Arda''yla görüşmesi şart.

Arda kalırsa güçlü bir kadroyla Galatasaray''da Arena''nın aroması değişir.

Galatasaray geçen sene ligi 8. bitirdiyse kadro zayıflığından çok moral eksiği olduğu içindi.

Dikkatimi çeken bir başka şey daha var;

Takımın savunması!

Orası için Terim neler düşünüyor acaba? Tek kaleciyle bu iş nasıl düzelir?

Kaleye Van Der Sar ve de Buffon''u aynı anda kaleye koysan bu Galatasaray savunması yine bir yolunu bulur golü yedirir!

Merak konusu budur.

Özdemir Kalpakçıoğlu

Vefatından saatler önce beni aramıştı. Genelde uzun uzun telefon sohbetleri yapardık. Gstv''de her sabah programım bitince beni arar ve nur içinde yatsın, methiyeler düzerdi. İkimiz de Galatasaray''ı iyi tanıdığımız için sohbet koyulurdu… Son konuşmasında bir kitap daha yazdığını söyleyerek benden bir şeyler istemişti. İki gün sonra cenazesindeydim. Nur içinde yat Özdemir Ağabey. Sen benim hem Galatasaraylı Ağabeyim hem gazetecilik mesleğinde hoş seda bırakmış bir büyüğümdün. Oğlun Sinan''ın yanaklarından öperken bunları düşündüm…

Ne güzel ki Refik Cevdet ile başlayan Kalpakçıoğlu soyadı Galatasaray''ın kuruculuğundan başlayıp babadan oğla geçerek Özdemir ve Sinan''la Galatasaray''da iz bırakmaya devam ediyor.

Trabzonspor''a uğursuz 82!

Türk futbol tarihinin devlerinden Trabzonspor bu yıl 82 puan topladı aynı puandaki rakibi Fenerbahçe''ye tek golle geçilerek şampiyonluğu bıraktı.

Defalarca lig, Kupa, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Süper Kupa almış takımın geçmiş yıllarına baktım 82''de şampiyonluğu yok!

Rakam uğursuz gelmiş olabilir mi acaba?

Kapalıçarşı''daki Galatasaraylı

Geçen gün Kapalıçarşı''da geziniyorum. Orada dostlarım var ara sıra uğrarım. Bir delikanlı yaklaştı yanıma. Boynuma sarıldı. Bir de ne göreyim kolunda bir dövme. Dövmede Galatasaray. Bayıldım. Ama sözleri beni yürekten yaraladı. Bunu Ünal Aysal''a söyleyeceğim dedim. Söyle Osman Baba söyle dedi ve ekledi;

''Kolumda dövme gel de bu Galatasaray''la dizini dövme!''

Ben de cevapladım.

Bir kolunda dövme, UEFA KUPASI olmayanı övme!

Fenerbahçem!
Ben Türküm

Doğruyum,

Galatasaraylıyım…

Kardeşlerim de var.

Onların mutluluğu benim de mutluluğumdur.

Şampiyonu kutlamak da herkesin boyun borcudur.

Tebrikler Fenerbahçem.

Sen bu ülkenin şampiyonusun.

Benim de şampiyonumsun.
13 yıl önce
Transfer hoş bir beklentidir
Kalp gözün bu olaylar karşısında da açılmıyorsa?
Kara dinlilerle milletin savaşı
Tarih bükme dersleri
Yeni koloniler, medya pazarı ve AB aydınları
“Almanlar et başında”