|
"Allah varsa trajedi yoktur!"

Yazı hayatının eksenine, başından beri, Türkiye''deki toplumsal dönüşümü oturtan Mustafa Kutlu, ''çok'' konuşmayı sevmez. Sıkı yazar. Yazdıkları ses getirir, sarsar. ''A, evet öyleydi bir zamanlar'' dedirtir okuruna.

Küçük bir bahçeden, kuşlardan, eski bir otobüsten, aşktan, ahşap pervazlardan söz ederken, 1950''den sonra başlayan ve artık kontrol edilemez hale gelen, topraktan başlayıp kültürel ve sosyal hayatı biçimlendiren bu değişimi, ilk bakışta iddiasız gibi görünen bir üslupla ama kendini tekrar etmeyen ve her seferinde mutlaka sahih bir damara bağlar.

Başlıktaki söz de Kutlu''ya ait. Anlayış dergisine verdiği söyleşide (sayı 27), uzun uzadıya anlatır toplumsal trajedimizi. Unuttuğumuz gerçekliğe vurgu yapar: Sahih olana...

Söyleşinin bir yerinde, meseleyi şöyle anlatır:

''Bence bizde trajedi yok. Allah varsa, trajedi olmaz zaten. Yani yalnızlık olmaz; umutsuzluk olmaz, Allah varsa. Trajedi, iki yüksek duygunun, iki yüksek değerin aynı anda ve kaçınılmaz olarak çarpışmasıdır. Mesela vatan sevgisi ile aşk kaçınılmaz olarak çarpışır. Ama Allah''ın karşısına başka bir şeyi koyamıyorsunuz. Onunla denk bir duygu yok.''

* * *

Kutlu''nun bize tuttuğu ayna, bir yığın trajedinin bizi kendi batağına nasıl çektiğini gösteriyor.

Gerçekliği üreten ''şey'', yeni anlamlarıyla birlikte gelir. Modern zamanlarda buna değişim/gelişim adı verilmiştir. Ancak, değişim veya gelişimi, örneğin var olanı yok edip, eskiyle yeninin trajedisinden yeni bir iktidar alanı oluşturmak şeklinde anlamak ne kadar doğrudur?

Modern şehirlerin birbirine benzemesi, tek kaynaktan beslenmiş beyinlerin her tartışmada aynı dili konuşması, toplumsal bir facia karşısında zıt düşüncede olanların başından bu yana aynı tepkileri göstermesi, iktidarın ürettiği bir projeye doğru da olsa sadece karşı çıkmak anlamında bir muhalefet refleksi geliştirilmesi, bir ülkeyi oluşturan insan toplulukları içindeki düşünsel veya mezhepsel farklılıkların çatışma alanı haline getirilmesi...

* * *

Kalplerimizin ciddi bir restorasyona ihtiyacı var. Vicdan ve merhamet şehrini yeniden keşfedecek olan kalplerimiz o zaman yeryüzünü tekrar şereflendirir. Darbe süreçlerini daha iyi analiz eder. 28 Şubat''la daha etkin empati kurar. Uludere''ye daha doğru bakabilir. Kürecik radar üssünü daha iyi anlar. Ülkemizde her gün çöpe atılan 5 milyon ekmeğin ne anlama geldiğini daha iyi kavrayabilir. Meselenin sadece bir koltukta oturmamak, o koltukların hakkını vermek olduğunu daha iyi anlayabilir. Anadilde ağıt yakmanın, türkü söylemenin ve hatta küfretmenin bir erdem olduğunu görebilir. Suriye''de, Afganistan''da, Yemen''de, Çeçenistan''da, Patani''de, Doğu Türkistan''da olup bitenleri daha iyi gözlemleyebilir.

Modern hayatın dayattığı barbarlığa karşı gelebilmek de onarılmış bir kalbin işidir. İbadeti yaşlılığına ötelemiş, Allah''ı asker arkadaşlığı mesabesine indirmiş, yaşadığı topluluğu ''ben varsam onlar bir anlam ifade eder'' derecesinde dondurmuş bir kalbin dünya yolculuğu trajedinin ta kendisidir.

Mesele, kalbi ve kalbî olanı keşfetmektir, gerisi teferruat. Statü değişikliğinin hediye ettiği iktidarların, konjonktürel veya stratejik kazanımların, kültürel karmaşada kendine bir yer edinebilme becerisinin sığ, geleceksiz, derinliksiz olduğu gerçeğini geçmişte olduğu gibi bugün de görüyoruz.

Aslolan, akl-ı selim, kalb-i selim ve zevk-i selim; gerisi laf ü güzaf!...

BUGÜN ŞANLIURFA''DAYIZ

İlki 2005''te gerçekleştirildi. İkincisi bugün ve yarın. Şanlıurfa Belediye Başkanlığı ile Anadolu Yazarlar Birliği''nin kotardığı ''Balıklıgöl Şiir Akşamı''nda olacağız. Saat 14.00''te ''Değişen Medya Düzeninde Gazetelerin Kültür/Sanat Ekleri ve Yaklaşımları''nı konuşacağız. Akşam ise Bejan Matur, İhsan Deniz, Hüseyin Alemdar, Hüseyin Peker, Necdet Karasevda, Nazım Payam, Ayten Mutlu, Mehmet Aycı, Mehmet Kurtoğlu, Recep Garip, Hasan Akçay, Şaban Abak, Celâl Fedai, Sıtkı Caney, İlter Yeşilay, İbrahim Tezölmez, Faruk Habiboğlu, Nihat Özdal ve bendeniz şiirlerimizi okuyacağız. Bekleriz.

12 years ago
"Allah varsa trajedi yoktur!"
Yürek coğrafyamız ne kadar dış politikadır?
Koç mu yoksa Sabancı mı?
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı