|
Anneler ve çelişkiler

Batı Virginialı Anna Jarvis, geçtiğimiz yüzyılın başında annesini kaybettikten iki yıl sonra, arkadaşlarıyla birlikte kutlamaya başlamıştır anneler gününü" filan gibi cümlelerle giriş yapılır bu konuya. Ama Anna''nın bu kutlamaları 20 yıl boyunca öğretmen olan annesinin ders verdiği Andrews Metodist Okulu''nda yaptığı, ilki kadar yaygın bir bilgi değildir. Yine fazla bilinmeyen bir tez, Anneler Günü''ne dair ilk kayıtın 1644 yılına ait olduğu ve ''Mothering Day'' denilen bu günün annelerden çok ''kilise ana''yı kutsamak için başlatılmış olduğunu söyler.

Bir yandan Hristiyan öğretide günahı temsilen Maria Magdelena''dan tevarüs eden bir kabahatin mirasçıları olarak kadınların yüzyıllar boyunca anne olup olmadığına bakılmaksızın ''cadı avcısı'' otorite tarafından kovalanması, öte yandan aynı otoritenin ''Kilise''yi kadınlıkla betimlemesi bir yana, özellikle annelik yönü mucibince ''mothering day'' iltifatıyla takdir ve takdis edip övedurması; yeterince ilginç.

Ama bundan daha ilginçleri de var. Şöyle ki; ''annelik'' kurumu öteden bu yana bu topraklarda, Batılı toplumların ''anne'' algısına oranla kesinlikle daha ''kutsal'' kodları haizdir. İslam''ın, bedenini gizlemesini salık verdiği kadını, cinsel kimliğiyle öne çıkarmaktan uzak duran yaklaşımı sebebiyle Müslüman geleneğin kadının görece daha saygıdeğer bulunan ''analık'' cüzüne aşırı yükleme yapmasından mıdır bu, yoksa "evde olan kadının, cemiyet için yapacağı en faydalı iş, çocuk yetiştirmektir" şeklindeki din soslu ataerkil yaklaşımın yaygınlığından mı, bilinmez.

Bilinen o ki; doğu toplumları için kadının ''analık'' hali, bütün hallerine kıyasla açık ara öndedir, ''mübarek'' statüsündedir. Buna rağmen ''anne sevgisi''ni taltif etmek; bir ritüel, bir kutlama, kutsama biçimi olarak; kadını öteden bu yana cinsel kimliğiyle tanımlamaya teşne olan Batı toplumlarına nasip olmuştur. Klasik anlamıyla fedakar, ''saçını süpürge eden'' anneliğe hiçbir zaman yeterince destek vermemiş, hele de süper modern feminist akımla anneliği neredeyse bir yük telakki etmiş Batı''ya…

Ama bunda elbette, Doğu ve Batı''nın ''zaman''ı örgütleyiş biçimindeki farklılıklar da etkin. Anneye minnettarlığı ve pek çok özel duyguyu bir güne raptiyeleme işinde çünkü, ''tüketim toplumu''nu teşvik etmek, sevgiyi, aşkı ve pek çok özel duyguyu sarıp sarmalanacak birer hediye paketine dönüştürmek ve üstünden sektörler yükseltecek denli ''şey''leştirmekle ünlü kapitalist kültür kadar, zamanın hızla üzerinden geçilen, kısıtlı bir nesne olarak algısı da etkin.

Keyfiyetin değil, kemiyetin geçer akçe olduğu pragmatizmin doğum yeri de, bildiğiniz üzere Batı''dır. Hatta denilebilir ki; Anneler Günü bir ''kutlama'' olarak, anneyle-çocuk arasına bir tür yabancılaşma efekti olarak bile girebilir. Anneler Günü''nde annesine hediye almamış bir çocuk, hediye beklentisindeki anneye ''hediye almayı reddetme'' tavrını çünkü; ne ''tüketim'' karşıtlığıyla, ne ''özel gün-hafta'' nefretiyle ne de başka bir argümanla izah edebilir.

Anneler Günü kutlanmaya başladığından bu yana anneler çocuklarından hediye bekler. Tüketimin burnunu soktuğu her insani ilişkide çünkü, duygular yerini mekaniğe bırakır. Özel günler, anne-çocuk, erkek arkadaş-kız arkadaş, kadın-erkek, tüm yakınlıkları, bireyleştirir. Ve bildiğiniz üzere bireylerden beklenen görevini/sorumluluğunu yerine getirmesidir, görev bir bahaneyle ıskalandığında anne kendine tek taş almayan çocuğuna, pekala gönül koyabilir.

Dolayısıyla, "paha biçilemez, ölçülemez" olan her duyguya, paha biçilemez bir ''tüketim'' kaynağı olarak bakan ve önünde sonunda onu metalaştıran kapitalizmin dünyanın her yerinde, aynı anda ''kutsi-değerli'' olduğu yönünde üzerinde ittifak bulunarak baş tacı edilen tek ''meta''sıdır anne sevgisi.

Bu yüzden "Amaan canım, hepsi para tuzağı. Ne alacağım hediye filan" yaklaşımının en çok dikiş attığı teyel yeridir Anneler Günü. O gün her türlü ''tavır''la bir günlüğüne anlaşmalar bozulur, Anneler Günü kutlanır ve protestoya ertesi gün devam edilir. Sözkonusu olan annedir çünkü, seni 9 ay karnında taşımış, acılarla dünyaya getirmiş, her türlü cefanı çekmiş, ''mukaddes insan''. ''Mukaddessin'' diyebilmek, para harcamakla mümkündür.

Ve evet kapitalizm ivmesini, en çok ruhani bir kaynaktan dökülen, maneviyat karışımı yüksek, insanlığın sonuna dek muhafaza edilmesi gereken/beklenen şeylerden alır.

Tıpkı; Anneler Günü''nün, anneliğe bir tür ''aptallık'', benliğini ve gelecek planlarını feda etmeye yönelik bir ''kadın kamburu'', ''geciktirici'' nazarıyla bakan feministler eliyle (Anneler Günü, Türkiye''de de ilk kez 1955 yılında Kadınlar Derneği aracılığıyla kutlandı) çoğaltıldığı, yaygınlaştırıldığı, ''kutsandığı'' gibi…

Sevgi izharının, insanları birbirine yakınlaştırması gerekirken; garip bir yabancılaşmaya, mesafeye bile sebebiyet verebildiği gibi. Çocukların kalplerindeki ve dillerindeki en kutsal sözcüğe selamla ve hürmetle söyleyelim; "Anneler Günü kutlanmasın, annelere bir günlüğüne sevgi gösterisi yapılmasın" yazısı değil elbette bu. Ama zamanı ve sevgiyi; özgüleyen, tasnifleyen, bölüştüren, paylaştıran her şeyde bir ikiyüzlülük de yok değil sanki…

16 yıl önce
Anneler ve çelişkiler
Hindistan izlenimleri
2024 yılı birinci çeyrek dönemde ekonomik büyüme
Toplu sözleşme metnindeki sınavsız alımlara ilişkin acı gerçekler ya da acınası halimiz
Suriye, seçimler, Gazze Herkesin konumunu doğru belirlemesi gereken yerde
Geliyorum diyen tehlike: Arz-ı mev’ud safsatası ve Türkiye’nin parçalanan haritası