|
Hostesler ve kıyafetler

Tam da bugünlerde 2012 bilançosu çıkmışken; THY''nin dünya pazarındaki dikkat çeken gelişiminden söz edecekken; toplam yolcuda 2011''deki 32.9 milyonluk rakamın 2012''de 38.5 milyona çıktığını; dıştan dışa transit yolcu sayısının bir yılda yüzde 50 oranında arttığını; uçulan noktanın 2002''de iç ve dış olmak üzere totalde 113 iken, 2012''de 219''a yükseldiğini, 2013''te ise 27 yeni noktaya daha uçulacağını; bunların önemli gelişmeler olduğunu söyleyecekken; oldu.

Dilek Hanif''in THY için tasarladığı kabin ekibi kıyafetleri orta yere düştü. İmaj, içeriği ve dahi icraatı yenermiş, bir kez daha görüldü. Gerçi o kıyafetler düşecek kadar da vardı; döşemelik izlenimi veren karışık desenli kumaşların; boyunda koca bir yara gibi duran fularların, tuhaf ebatları ve biçimleriyle takıldığı başı güzel göstermek dışında herhangi bir işe yarayabilecek keplerin konuşulmaması, her kesimden eleştiri almaması mümkün değildi. Zira, bırakın ergonomiyi, estetiği; hem çalışıp hem onları giymek zorunda olanları dert sahibi yapmaya yetecek denli rahatsız gözüküyorlardı.

Zaten, ''dışarıya nasıl görüntü veririz''ci zevatın, bir hükümet üyeleri eşlerinin, bir de hosteslerin kıyafetleriyle yakından ilgili olduğunu biliyorduk, bu ilgiyi ilk dönem yurtdışı geziler sırasında Başbakan''a refakat eden Emine Hanım''ın kıyafetleriyle ilgili yaptıkları acımasız ve çirkin yorumlar sayesinde defaatle test de etmiştik… Dilek Hanif, bu arkadaşların arayıp da bulamadıkları ''yaşam tarzımız elden gidiyor'' yaygarası yapma fırsatını, post-modern bile olamamış, en fazla kötü bir taklit olabilmiş hostes kaftanlarıyla; bir THY ikramı olarak kendilerine tepsi içinde sundu. Eğlenceler başladı…

İşin kötü tarafı, kısmen haklılardı.

Nitekim, bundan yıllar önce Hülya Avşar''ın programında giydiği o zarif ve zarif olduğu oranda ölçülü elbiseleri diken modacı olan Dilek Hanif''le, insanda ilkin ''çarpma'' etkisi uyandıran THY eskizlerini ortaya çıkaran bu modacı aynı kişi mi, diye düşünmedim değil. Zira hostesler, birazdan fırfırlı şemsiyelerini alıp salına salına mesire yerine gidecek son dönem Osmanlı kadınlarına benziyordu.

Hayır, Osmanlı esintisi taşıyan kıyafetler giymek birilerinin zannettiği gibi gericilik alameti sayılmaz, bilakis incelikli ve zarif bir dokunuşla, sadeleştikçe basitleşmiş günümüz modası için bir soluk bile olabilir... Olabilir de, bir modacının bunun perde kumaşıyla olmayacağını bilmesi lüzum etmez mi? Kafada kurulmuş olan nasıl bir müşteri profilidir ki; yapılan çalışma, markanın tüm işlerini görünmez kılacak denli müşteriye zarar verebilir.

Bilinmiyorsa söyleyelim; bırakın kendine ait modern ve Batılı bir giyim tarzı geliştirebilen dindarları –çoğunluk bu gruptadır-, Osmanlı tarzına meraklı olanlar bile böyle pespaye bir görüntü verecek denli günün şartlarından habersiz giyinmiyor. İstanbul''un dindarlara yönelik ürün tasarlayan ve pazarlayan üçüncü sınıf mağazalarında bile bu tür tasarımlar ''demode'' kabul ediliyor.

Bazıları, bu kıyafetler hem iç hatlardaki içki servisinin kaldırılmasına eşlik ederek ''dışarıya kötü görüntü veriyoruz'' cümlesini pekiştirdiği için; hem de onların kafasındaki 90 yıl önce redd-i miras edilen Osmanlı''ya geri dönüşü simgelediği için bu kadar rahatsız oldu. Dindarlar için ise bu durum, birilerinin zihninde hala estetik yoksunu, zarafet denen çağlar üstü o kavrama biçiminden habersiz, iyi gözükmek gibi bir kaygısı olmayan insanlar olarak yer aldıklarını fark etmiş oldukları için can sıkıcıydı. İşte yine yanlış kodlanmışlardı, yine bir tür küçümsemeye maruz kalmışlardı...

Sonuç; insanların yaşam tarzını bilmemek, bilmediği gibi profesyonel gerekçelerle dahi olsun ilgilenmemek, ''onlar nasılsa böyle düşünür, böyle hisseder, böyle yaşar'' deme kolaycılığına kaçmak, örneği önümüzde olan bu durumlara sebebiyet veriyor. Üstelik olan, başkasına değil, insanın kendisine oluyor…

11 yıl önce
Hostesler ve kıyafetler
Gözaltına alınma ve tutuklama nedeniyle fesih
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler