|
Osman Durmuş"tan çıkan "Ajdar"

Bir süredir "Osman Durmuş''un içindeki ajdar ne zaman başını çıkaracak?" diye bekliyordum ki, sonunda oldu. TBMM''yi Tayvan Meclisi''ne çevirecek denli geniş katılımlı yumruklaşmanın tetikleyicisi olan Durmuş''tan da ancak böylesi bir "performans" beklenirdi. O kadar vekilin, birbirine kafa göz girişecek kadar sinirlerini yıpratma potansiyelini taşıyacak, kabinenin en beyefendi Bakanı Recep Akdağ''ı bile gözlükleri, saatleri çıkarıp masaya koyma, gömlek kolunu sıyırıp rakibe dalma raddesine getirecek, tek fani şu yeryüzünde herhalde Osman Durmuş olabilirdi.

Vaktiyle, şeftali yerken kendisini görüntüleyen basın mensuplarıyla "Eğer benim şeftali yiyişimi görüntülerseniz sizi Türk doktorlarına emanet ederim" şeklinde "şakalaşan" ve bu mizah anlayışı kendisine Türk Tabipler Birliği tarafından açılan davayla taahhütlü şekilde iade edilen Osman Bey, içindeki komedyeni sonsuza dek uyutacak değildi elbette…

Uyutmadı. Uyutmadığı gibi, şaha kaldırdı, kanatlandırdı…

Meclis''te yaptığı, "Peygamber olarak kabul edilen bir adamın eşini nasıl GATA''ya almazsınız?" şeklindeki "alaycı" konuşmasıyla bir taşla üç kuş vurmak; hem TSK''nın uyguladığı başörtüsü yasağını savunabilmeyi, hem Emine Erdoğan nezdinde, bir yerlerden sürekli geri çevrilen örtülü kadınların "gözyaşını" olabilecek en avam tarzda küçümsemeyi, hem de İslam peygamberini -hakaret olmasa bile- yakışıksız bir cümle içinde, üslupsuz biçimde anmayı aynı anda başarabilmek az şey değildir.

Patavatsızlığın triosuyla siyasi tarihimizin ve gönüllerimizin "altın ahududu"sunu kazanan Durmuş beyefendi, ne yaptığının farkında olmasa gerek ki, TBMM kürsüsüne ikinci çıkışında da "Bakanlarınızın eşlerini basının önüne çıkarıyorsunuz" diyebildi.

Düşünmek bile istemiyorum, o cümlenin devamı nasıl olurdu? "Bunlar TSK''ya iftira atıyor, ben geçenlerde girebildim GATA''ya" mı buyururdu; yoksa "Benim hanım evde oturuyor, sizinkiler niye kizir gibi geziyor?" şeklinde mi incilerdi, bilmiyorum.

Bildiğim o ki; Hükümet ortağı olduğu dönemde idam cezası kaldırılan; dolayısıyla Öcalan''ın idam edilememesinde bir parça payı bulunan Devlet Bahçeli''nin, geçtiğimiz seçim mitinglerinde meydanlara ip sallandırması kadar "iyiydi" Osman Durmuş''un "sahne"si de…

O sahne ki, hem vaktiyle ''başörtüsü'' yasağının kaldırılması yolunda hükümete destek verir gibi yapıp sonradan yetkili ağızlarınızdan çıkan bir itirafla, aslında niyetinizin başörtüsü yasağının çözmek filan değil, hükümeti tongaya düşürmek olduğunu açık edeceksiniz; hem de siz, bunun utancını ömür billah taşıması gereken siz, bugün başörtülünün gözyaşıyla alenen maytap geçeceksiniz. CHP için olsa hadi neyse de, bir MHP vekili için iyi cesaret doğrusu…

Haydi hep beraber Osman Durmuş''u alkışlayalım…

Gerçi, Sağlık Bakanı olduğu dönemlerde kendisini, Avrupa''da yasaklanan ilaçlar konusundaki fikri sorulduğunda "ben yıllardır kullanıyorum, bişi olmuyo" derken görmüşlüğü olanlar için şaşırtıcı değil bu manzaralar…

Şahsiyetlerinin depremden sonra yurt dışından gönderilen kanları "millet uyuşmazlığı" olduğu savsözüyle geri çevirmişliği, "genlerimizi çalarlar" korkusuyla ABD''nin yine o dönem gönderdiği gemi-hastanesine yaralı vermemişliği de vakidir.

E be enerjisi enginlere sığmayıp taşan Osman Beyefendi? Bu tür bir sevme biçimi boğazını sıkıp nefessiz bırakmak anlamına gelir orası ayrı, ama madem, "kanımız temiz kalsın, genimiz de bizde kalsın" şeklindeki ulusalcı komplo teorilerine savrulacak kadar, milletini sevdiğini söylersin, Türk milletini besleyen ana arterden, milliyetçi kitlenin asıl hassasiyetinden nasıl bunca habersiz olabilirsin?

Milletin hayal edilmiş bir topluluk olduğunu söyleyen de, milletin iç alanında sakladığı değerlerle ulus değerlerini koruyabileceğini iddia eden de, ulusun köklerini etnisitenin sabit kültürel özelliklerinde arayan da, hatta milliyeti sanayileşmenin fonksiyonlarından biri olarak gören de, milliyetçiliğin altındaki manevi zemini inkar edememiştir.

Türkiye''deki milliyetçilik de Kemalizm''in tesis edemediği manevi orijini dinde ve uhreviyatta bulmuş bir toplumdur. Eskiden de böyleydi, belli ki bundan sonra da böyle olacaktır. E peki, o halde bu seninki, ne cürettir…

Sıradaki "nane" şarkısı Osman Durmuş için gelsin: Gün gelir, seçim olur, sonra naneyi yersin!

14 yıl önce
Osman Durmuş"tan çıkan "Ajdar"
Ekonomik kalkınmada nitelikli işgücünün rolü
Cumhurbaşkanlığı Tasarruf Tedbirleri Genelgesi’nin kamu personeline yansıması (2)
Türkiye’yi devşirme kurtarıcılardan kurtarma mücadelesi…(3)
Devletsizlik ve ulussuzluk
Yasa ve toplumsal meşruiyet: 28 Şubat