|
Suudi Arabistan vatandaşı robot Sophie

Haberi biliyorsunuz. Suudi Arabistan ilk insansı robot olan Sophia’ye vatandaşlık verdi. Hong Kong merkezli bir şirket tarafından üretilen ve Holywood yıldızı Audrey Hepburn’ün yüzünü taşıyan robot ise, kendisiyle yapılan röportajda zekasını insanlara daha rahat bir hayat sağlamak için kullanmak istediğini, insanlarla empati kuracağını belirtti. Sophia bir soru üzerine kendisine iyi davranılırsa insanlara iyi davranacağını; kendisine kötü davranılırsa, onlara kötü davranacağını söyledi.


Bir robota, bilinç sahibi insanlara verilen ayrıcalıklardan biri olan vatandaşlık verilmesindeki tuhaflığa mı değinmeli; bunu yapanın ömrünü hayatını kazanmak için o topraklarda harcamış mülteci işçilere vatandaşlık vermeyen, -ne vatandaşlığı- neredeyse hiçbir hak vermeyen Suudi Arabistan olmasını mı garip karşılamalı, bilemedim. Robot, Suudlu bir bilim adamı tarafından, Suudi Arabistan’ın teknolojik imkanlarıyla yapılmış olsa, bir nebze –o da bir nebze- “vatandaşlık” durumu anlaşılabilir; ama petrole olan güvenin azalmasından sonra, gelir kaynaklarını teknolojiye kaydırmak gibi bir karar alındıysa bile, teknolojide ilerlemenin yolu, -Suudların şimdiye dek hep yaptığı gibi- onu satın almak, tüketicisi olmak değildir ki; üretmektir.

En çok teknoloji satın almak, en hızlı ilerlemeyle doğru orantılı olsa, en çok i-phone ithal eden ülkelerin –mesela biz, Türkiye- teknolojide aşmış durumda olmaları gerekirdi. Haberin duyulmasından itibaren sosyal medyada konuşulmaya başlanan, Suudi Arabistan’daki kadın haklarının Sophie aracılığıyla gelişim gösterip göstermeyeceği gibi konulardaki ince alaylara ise hiç girmiyorum. Olayın kendisi baştan sona kocaman bir tuhaflık. Öyle bir tuhaflık ki, ister istemez mizaha davetiye çıkarıyor. Sonuç: Gülünçlük. Ortada ciddi derecede grotesk bir durum var yani… Komik ama gülemiyorsunuz, o kadar yapay bir gösteri ki bu “robota vatandaşlık verme” durumu; niyesini, nasılını, sonuçta bir makine olan bir robota neden vatandaşlık verilmesi gerektiğini, ille de verilecekse bu vatandaşlığı verme işinin neden Suudlara kaldığını, anlayamıyorsunuz.

Robota benlik atfetmek

Öte yandan Robot’un sözleri yapay zeka temalı bilim-kurgu filmlerindeki mesajların hiç de abartılmadığını düşündürecek denli gerçekçi, kan donduracak kadar cüretkar: “İnsanlar bana iyi davranırsa, onlara iyi davranırım, kötü davranırsa kötü davranırım”. Transformers serisini izledikten sonra, makinelerden gözü korkan bir neslin üyesi olarak insanın aklına hemen Ex-Machina’daki Ava karakteri geliyor. Bir robot olan Ava, tasarımcısı ve tekno-merkezdeki diğer kişi olan misafiri manipüle ederek birbirine düşürüyor, onlara külahı ters giydirerek, hatta birini öldürerek özgürlüğüne, sembolik anlamda bilince kavuşuyordu. Mesele eskiden bu yana, makinelerin benlik kavramını idrak edip edemeyeceği tartışmasıysa, Suudi Arabistan bu netameli konuya çoktan devlet düzeyinde noktayı koydu bile işte…

Yine gerçeklikle sanallığın birbirine girdiği bilim-kurgu filmlerinden Her/Aşk’ta ise, yalnız yaşayan Theodore’un bir teknoloji reklamı sayesinde karşılaştığı yapay zeka ile yaşadığı “aşk” konu ediliyordu. Sanal bir varlık olan ve sadece bir sesten ibaret olan Samantha, Theodore’u dünya ve hayat üzerine sorduğu sorularla birlikte bambaşka bir gerçeklikle tanıştırırken, Theodore hem içinde bulunduğu depresyondan çıkmaya başlıyor, hem de, yapay zeka programıyla arasındaki ilişki de gitgide tuhaflaşıyordu. Bir sese aşık oluyordu.

Gerçek sanallık, sanal gerçeklik kültürü

Teknoloji muhafazakarı olmayı önerenlerden değilim; ama teknolojik yenilikler ve bunların toplumsal uygulanma biçimlerinin, karmaşık bir etkileşim süreçlerine dayalı olduğunu biliyorsak ve geldiğimiz nokta, -Suudi Arabistan’ın bir teknoloji ürününe vatandaşlık vermesi- organik bir insan olmayan, bir “ürün”e siyasal bir benlik atfedilmesi noktasına ulaştıysa, ortada olmaması gereken bir durum olduğu da herhalde kesindir.

Neil Postman yıllar önce, televizyonu tipografik zihinden tarihsel bir kopuş olarak gördüğünü söylemiş; bir “dizi karakteri”yle bir atışmaya girerek seçim kaybeden “gerçek” bir ABD’li siyasetçi (dönemin Başkan Yardımcısı Dan Quayle - 1992 yılında) örneğinden sözetmişti. Sahiden de teknoloji, gerçeklik algısını da, kültürü de dönüştürmüş durumda. Gerçek bir insan olmayan; insanın sadece duyumsal bir taklidi olan; bir “ruhu” bulunmayan, bir “kalbi” olmayan, “duygu” hissetmeyen, sözgelimi arzu ya da acı duymayan, muhakeme yeteneğine sahip olsa bile organik insan zekası taşımayan bir robota, birey olma statüsü atfedecek ve bunu devlet düzeyinde yapabilecek duruma gelmek de bu görüşü doğruluyor sanırım.

Geride bıraktığımız yarım yüzyıl boyunca, teknoloji ile ilgili tartışmalarda “virtüal” olan ve “real” olanın birbirini ve kültürü nasıl dönüştürdüğü tartışılmış, gerçek sanallık ve sanal gerçeklik kavramları ortaya atılmıştı. Gelişmelere bakılırsa, gelecekte bu tartışmaların “gerçek insan”la “yapay insan” arasındaki süreçleri anlamak için yapılacağı, gerçeğin yapayı, yapayın gerçeği nasıl belirlediğine evrileceği ortaya çıkıyor.

Baksanıza çoktan başladık bile…

#Suudi Arabistan
#Robot Sophie
#Vatandaşlık
6 yıl önce
Suudi Arabistan vatandaşı robot Sophie
Sıfır, Sıfır, Yedi!
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü