|
Sevgiye dokunmak

Tutulduğumuz, tutuklandığımız, bir yere kıpırdayamadığımız, kapatıldığımız, dilimizin lal olduğu anlar vardır. Buna kilitlenmişlik mi demeli?



Düşünüyorsun, ama ifade edemiyorsun.



Seviyorsun ama itiraf edemiyorsun.



Ağlıyorsun, ama nedenini bilemiyorsun.



Acaba Orhan Veli böyle bir durumu mu dile getirmek istiyordu?



ANLATAMIYORUM



Ağlasam sesimi duyar mısınız,



Mısralarımda;



Dokunabilir misiniz,



Gözyaşlarıma, ellerinizle?



Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,



Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu



Bu derde düşmeden önce.



Bir yer var, biliyorum;



Her şeyi söylemek mümkün;



Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;



Anlatamıyorum.



İnsan elinin tam da dokunduğu yerdir orası: insanın döşü. O döşün içindeki bir nokta. Noktanın simgeleştirdiği sözcük, bengilik...



Ölüm, aşk ve hayat. Dünyanın bu üç asal gerçeği işte tam da insanın ifade etmekte zorlandığı o anın içinde toplanmıştır. An... Zamanın olmayan parçacığı... Asla yakalanamayacak, ele avuca gelmeyecek olan, yakalandığı sanılan her defasında kayıp giden, arkasından yeni zaman parçacıklarının birbiri ardınca sökün ettiği sürüp giden sonsuzluk... Acaba gözyaşındaki gizil kristallerin içinde mi gizleniyor o, zamanın nihai parçacığı? Sevginin barınağı...



Sevgiye dokunmak mümkün mü?



Gözyaşının kristalini ele geçirmek mümkün mü?



Mısralara dökülse de duyulmayan bir ses var demek: ağlayışın, mutluluğun, melalin ve sürurun gizi; o kristalin içine saklanmış, gizlenmiş sır...



Bir dansın ahengiyle alıp götürür o dokunulamayan ama orada, yürekte lök gibi taht kurmuş olan sevgiyi ve sevgiliyi...



Bir müziğin do sesine yüklenmiş olan sonu gelmez sevgi sözcüklerini...



Acaba bir derde düşmek midir bunun adı?



Yoksa bir yara mıdır? Sarılamayan, onarılamayan? Dokundukça derinleşen...



Lokman Hekim'in bile eli değdiğinde azan, onmaz yara...



İnsan o ahenge de dokunamıyor. Algımızın tınısı belki o müziğin ahengine uyarak dans ediyor, onunla valsin ahengine uyarak denizin yatay dalgaları üstünde süzülebiliyor... Ama ele geçirilemezlik, dokunulamazlık, çığlığın yankısının geri dönemediği bir ufuksuz boşluğa doğru yürüyüş her şeye rağmen bir fetih hevesiyle yol almaya çalışıyor...



Hayat ve aşk ve ölüm: belki de o dokunamadığımız ufukta varlık kazanıyor. Kim bilir?

#Sevgi
#İtiraf
#Orhan Veli
7 yıl önce
Sevgiye dokunmak
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık